Ahmet Şık: Şiban’ın ağır yaralanması ve Turgut’un ölüm nedeni ‘askerin toplu linçi’

Milletvekili Ahmet Şık, Osman Şiban’ın ağır yaralanması ve Servet Turgut’un ölümünün nedeninin “askerin toplu linçi” olduğunu tespit ettiklerini belirtti.

Şık, Osman Şiban’ın gözaltına alındıktan sonra helikopterle getirildikleri Van İl Jandarma Komutanlığı’nda “100-150 askerin toplu linçine” maruz kaldıklarını anlattığını aktardı.

“Toplu linçin faillerinin kim oldukları tespit edilene kadar, 11 Eylül 2020 günü Van İl Jandarma Komutanlığı’nda bulunan herkes işkence sonucu insan öldürme ve yaralama suçunun şüphelisidir.” dedi.

Osman Şiban, Mersin’deki evinden Ahmet Şık’a yaşadıklarını anlattı

Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık, Van’da operasyona çıkan askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra hastanede koma halinde bulunan sonradan hayatını kaybeden Servet Turgut ile yaralı kurtulan Osman Şiban’la ilgili rapor hazırladı.

Şık, bölgede yaptığı incelemeler ve Mersin’de ziyaret ettiği Osman Şiban’ın anlatımlarının yer aldığı raporu TBMM’de düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

‘İzmirlilere ve Türkiye’ye geçmiş olsun’

Şık, “Faillerin Yalanı Devletin Linçini Örtmek İçin Nasıl Gerçeğe dönüştü” başlığıyla hazırladıkları raporu, Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan linkini paylaştı.

Şık, Mersin’de ziyaret ettiği Osman Şiban’ın anlatımlarının yer aldığı görüntüleri de Youtube üzerinden yayınladı.

Konuşmasına İzmir depreminde hayatını kaybeden tüm yurttaşların ailelerine başsağlığı ve sabır dileyerek başlayan Şık, “İzmirlilere ve Türkiye’ye geçmiş olsun.” dedi.

‘Olay işkencedir’

Van’da 2 yurttaşın operasyona çıkan güvenlik görevlileri tarafından gözaltına alındıktan sonra koma halinde hastanede bulunduğunu hatırlatan Şık,

“Servet Turgut’un öldüğü Osman Şiban’ın da yaralı olarak kurtulabildiği bu işkence vakasıyla ilgili bu iki yurttaşımızın helikopterden atıldıkları iddiası dile getirilmişti. Bu basın açıklamasının konusu söz konusu işkence olayıyla ilgili hazırladığımız rapora ilişkindir.” diye konuştu.

‘Rapor ağır bir işkence vakasını anlatıyor’

Şık, raporun, gözaltı işleminin gerçekleştiği Van Çatak ve Şırnak Beytüşşebap sınırları arasında kalan kırsal alanda bulunan Çığlıca Köyüne bağlı Sürik (Yoğurtlu) Mezrası’ndaki keşif ile Van ve Mersin’de mağdurlar, tanıklar ve avukatlarla yaptıkları görüşmeler sonucu ortaya çıktığını belirterek, raporun ağır bir işkence vakasını anlattığını söyledi.

‘100-150 askerin toplu linçine maruz kalmışlardır’

Yaptıkları tespitlere göre Servet Turgut ve Osman Şiban’ın kalabalık bir asker grubu tarafından linç edildiklerine vurgu yapan Şık, olayla ilgili şunları aktardı:

“Osman Şiban’ın ifadesine göre köylüler, gözaltına alındıktan sonra helikopterle getirildikleri Van İl Jandarma Komutanlığı’nda ‘100-150 askerin toplu linçine’ maruz kalmışlardır. Bu ağır linç sonucu komaya giren iki yurttaşımız, faillerin kendisi olan askerler tarafından hastaneye götürülmüşlerdir.”

‘Helikopterden atılma resmi yalanın biçim değiştirmesidir’

Şık, olayın kamuoyuna “Helikopterden atılma” olarak yansıdığını belirterek, şunları kaydetti:

“Bunun nedeni faillerin suçlarını gizlemek için ortaya attıkları bir ‘resmi yalanın’ biçim değiştirmesinden ibarettir. Servet Turgut ve Osman Şiban’ı iki ayrı hastaneye götüren sivil giyimli askerler, hastane personeli ve çevrede bulunanlara ‘Bunlar bizimle çatışmaya giren teröristlerdi.”

‘Helikopter’den atma yalan beyandır’

“Gözaltına aldıktan sonra getirirlerken helikopterden kendileri atladılar’ şeklinde yalan beyanda bulunmuş. ‘Helikopterden atladılar’ şeklindeki bu yalan beyan, kayıtlara ‘yüksekten düşme’ ve bu dolayımla ‘helikopterden düşme’ seklinde girmiştir.”

“İşkence suçunu gizlemeye çalışan askerlerin yalan beyanı hastane personeli ve aileler üzerinden siyasetçi, avukat ve gazetecilere kadar ulaşmış ve olaya ilişkin kamuoyu kanaatini şekillendiren, muhalefetin, hak savunucuları ve medyanın da sahiplendiği ‘helikopterden atıldılar’ bulgusu yerleşmiştir.”

‘Helikopterden atılma fiili, helikopter iniş yaptıktan sonra oluşmuştur’

Ölüme ve ağır yaralanmaya neden olan “askerin toplu linçi” olmakla birlikte “helikopterden atılma” fiilinin de gerçekleştiğine işaret eden Şık, “Ancak sanılanın aksine yüksek bir irtifadan değil helikopter iniş yaptıktan sonra arkalarında itilerek beton zemine düşürme şeklinde olmuştur.” dedi.

‘Helikopter iniş yaptıktan sonra bile olsa 2 yurttaşımız kapıdan aşağı atılmışlardır’

Mersin’de görüştükleri Osman Şiban’ın anlatımlarını aktaran Şık, şunları kaydetti:

“Şiban’ın anlatımlarına göre Van Jandarma Komutanlığı’ndaki piste iniş yapan helikopterden, iki asker tarafından tartaklanarak arkalarından itilmek suretiyle atılmışlardır. Şiban, olayın bu kısmını ‘atıldık’ diye beyan etmektedir. Yani helikopter iniş yaptıktan sonra bile olsa gözaltına alınan iki yurttaşımız da kapıdan aşağı atılmışlardır.”

‘Çok sayıda askerin katıldığı bir toplu linçtir’

Ancak komaya sokulacak derecede ölüm ve yaralanmaya neden olan, yakın mesafeden helikopterden atılma olmadığına işaret eden Şık, “Daha gözaltına alındıkları anda başlayıp helikopterin içinde süren ve düşürüldükleri beton zeminde çok sayıda askerin katıldığı bir toplu linçtir.” dedi.

‘Türkiye’nin insan hakları sicili karanlık’

Türkiye’nin insan hakları sicilinin her iktidar döneminde karanlık bir tablo ortaya koyduğuna vurgu yapan Şık, “Benzer toplu linçlerle insan öldürülmesinin örnekleri de yeni değil. İlhan Erdost, Gazeteci Metin Göktepe, Engin Çeber, Ali İsmail Korkmaz ile Ümraniye ve Diyarbakır Hapishanelerinde toplamda 14 tutuklu polis, asker ve gardiyanların kitlesel linçleriyle katledilmişti.”

“Şimdi Servet Turgut gözaltına alınıp götürüldüğü Van Jandarma  Komutanlığı’nda, çok sayıda askerin linçine maruz kaldı ve hayatını kaybetti. Osman Şiban ise bu işkenceden ağır yaralı olarak kurtuldu.”

‘Komutanlıktaki herkes, Bakan Soylu ve Van Valisi sorumludur’

Ahmet Şık, bu toplu linçin faillerinin kim oldukları tespit edilene kadar, 11 Eylül 2020 günü Van İl Jandarma Komutanlığı’nda bulunan herkesin, işkence sonucu insan öldürme ve yaralama suçunun şüphelisi olduğunun altını çizdi.

Şık, “Katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamalarla olayı karartmaya çalışan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Van Valisi ile Kolordu Komutanı ve İl Jandarma Komutanı da sorumludur.” dedi.

‘Toplu linçle öldürülme normalmiş gibi kanıksatılmaya çalışılmaktadır’

Şık, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Devlet görevlilerinin faili olduğu insan hakları ihlallerinin soruşturma ve yargı kısmında nasıl hasıraltı edildiği, suçluların nasıl göz önünden çekildiği, korunduğu ya da vicdanları tatmin etmeyen cezalar yoluyla ‘cezasızlıkla’ ödüllendirildiği hepimizin malumu.”

“Devletin, iktidarın suçunun peşine düşen gazetecilere aba altından sopa gösteren Saray rejimi ve uzantılarının, sorumluluklarını bir baskı aracına dönüştüren yol ve yöntemleri ise güçlü şekilde varlığını sürdürüyor.”

‘Türkiye yargısı Saray’ın emir komutasında’

“Türkiye Yargısı, Saray’ın emir komuta zinciri içerisine girerek hukuksuzluğun kaynağı haline dönüşmüş, İçişleri Bakanı da ‘Kırın bacaklarını ben arkanızdayım’ diyerek işkencecilere ‘suç işleme’ yetkisi vermiştir.”

“Hukuksuzluk ve işkencenin en tepelerden korunup, cezasızlıkla ödüllendirileceği ilan eden bir rejimde; şehirlerde, köylerde, mezralarda yurttaşların toplu linçle öldürülmesi ‘normalmiş’ gibi yapılarak, herkese kanıksatılmaya çalışılmaktadır.”

‘Suçunuzu örtbas etmek için mi Van Adliyesinden çıkmıyorsunuz?’

Servet Turgut’un otopsisi yapılırken birkaç saat boyunca Van’ın en üst düzeydeki komutanlarının maiyetindeki askerlerle birlikte Van Adi Tıp Kurumu önünde beklemesinin “bize söylediği bir şeyler var” diyen Ahmet Şık:

“Bu şekilde kime ne mesaj vermeye çalıştığını söylemesi gereken bu komutanlar, şehit edilen silah arkadaşlarının otopsisine de katılmış ve saatlerce beklemiş midir yanıt versin. Suçunuzu örtbas etmek için mi soruşturmanın yürütüldüğü Van Adliyesi’nden çıkmıyorsunuz?” diye sordu.

‘Konuyu gündemde tutan gazeteciler tutuklandı’

Yanılmış olmayı dileyerek yargı makamlarını bu soruşturmayı layığıyla sürdürdüğünü söylemeyeceğine vurgu yapan Şık:

“Olayın üzerinden 53 gün geçmesine rağmen işkence ve linç faillerinin kim olduklarının belirlenip tutuklanması yerine, bu insanlık suçunu duyurmak için ısrarlı bir haber takibiyle konuyu gündemde tutan gazetecilerin, eski bir soruşturma bahane edilerek tutuklanması bunun kanıtıdır. Eğer yanılıyorsak şaşırtın bizi.” şeklinde konuştu.

‘Ailelerde savcılık makamının adaletli şekilde bu cinayeti soruşturacağına yönelik kanaat hakim’

Ahmet Şık, Servet Turgut’un, “Madem teröristti o zaman öldürmek yerine adaletli biçimde yargılasalardı” diyen eşi ve çocukları ile ağır yaralı olarak kurtulan ve yaşadığı travmayı üzerinde taşıyan Osman Şiban’ın ailesi ve avukatların da, savcılık makamının samimi ve adaletli bir şekilde, bu cinayeti soruşturacağına yönelik bir kanaat hakim olduğunu aktardı.

‘Mülki amirler ve savcılık makamlarıyla görüşme çabalarımız karşılıksız kaldı’

Buna kendilerinin de inanmak istediklerini söyleyen Şık:

“Lakin mülki amirlerle ve savcılık makamlarıyla hakikatin ortaya çıkmasına katkı sağlamak amacıyla yapmak istediğimiz tüm görüşme çabalarımızın karşılıksız kalması maalesef bize ailelerdeki kanaatin aksini düşündürtmektedir. Dileriz yetkililerin ve savcılık makamının görüşmekten kaçınmaları, gerçekten öne sürdükleri imkânsızlıklar ve bahaneler nedeniyledir.” dedi.

‘Tanıklara hukuki güvence verilerek konuşması sağlanmalıdır’

Kendilerinin kısıtlı olanaklarla tespit ettiği bilgi/bulgu ve tanıklıklara ve daha fazlasına eğer hakkaniyetli bir soruşturma yürütülürse, savcıların ulaşmasının hiç zor olmayacağına işaret eden Şık:

“Buradan da ilan edelim ki toplu linçin sivil görgü tanıkları da vardır ve savcılık makamınca kim oldukları bilinmektedir. Korkuları nedeniyle konuşmaktan kaçınan bu tanıklara hukuki güvence verilerek konuşması sağlanmalıdır.” diye konuştu.

‘Deliler karartılmadan harekete geçilmeli’

Ahmet Şık, bu nedenle üzeri karartılmadan ve deliller ortadan kaldırılmadan ortaya koydukları şu tespitlere ihtiyaç olduğunu belirtti:

  • Helikopterin tüm hareketliliğini belirleyen uçuş kayıtları.
  • Van İl Jandarma Komutanlığı’nda, başta linçin gerçekleştiği helikopter
  • pistini görenler olmak üzere, tüm güvenlik kameralarının olay gününe ait görüntüleri ile helikopter içinde bulunan kamera kayıtları.

‘Tüm cep telefonları incelenmeli’

  • Operasyonda görev alan asker, polis, korucu tüm güvenlik personelinin kimlikleri.
  • İşkence ve linçin gerçekleştiği olay günü Van İl Jandarma Komutanlığı’nda bulunan tüm personelin kimlikleri, sahip oldukları cep telefonlarının incelenmesi.
  • Gözaltının gerçekleştiği Sürik mezrası ile linçin yaşandığı Van İl Jandarma Komutanlığı’nda keşif ve incelemenin, soruşturma makamları ile birlikte bağımsız bir heyet tarafından da yapılması.

Raporda, Osman Şiban ve Servet Turgut’un maruz kaldıkları işkence olayına ilişkin konum ve mesafe bilgilerini içeren interaktif harita da yer aldı. Raporda, Osman Şiban’ın ise olaya ilişkin anlattıkları şu şekilde aktarıldı:

“Helikopter indi. İçindeki askerlerin de hepsi inmiş. Ben de böyle sağa sola baktım. Bizi daha indirmemişlerdi. Helikopterin içinden görünüyor. Baktım dışarıya çok asker var. Belki 100-150 tane asker var. Kuşatmış asker, hazır durumda bekliyordu. Silahı da var üstlerinde.”

“Birisi, ‘O teröristleri indirin aşağıya’ dedi. Baktım, iki asker yukarı geldi. Önce cenazeleri attılar. Sonra bizi de attılar. Helikopterin kapısının ağzından arkamızdan aşağıya itildik. Servet’le betonun üzerine düştük. Servet’i de attılar, o da benim yanımda. Attılar.”

“Hani yere attılar, biz de yere düştük. Biz öylece yerdeydik. Birini duydum, dedi ki ‘Ya bu terörist sağdır’, öyle duydum. Sonra o gördüğüm 100-150 asker üzerimize çullandılar. Tekmeler, yumruklar… Vallahi bizi yere sürdüler. Her birimizin başında 10 kişi, 20 kişi. 10 kişi bir kişinin üstüne geçiyordu, hepsi bize yetişip dövüyordu bizi.”

“Bize ne yaptılar bilmiyorum. Bana ne yaptılar bilmiyorum. Yere attılar, oradan sonra başıma geçtiler. Ezdiler başımdan. Helikopterin içinde de orada da dövdüler bizi. Dayak atarlarken ‘Teröristler’ diyorlardı bize. Biz köylüyüzdür, vatandaşız. Bize de terörist diyorlar. Artık ne kadar geçti bilmiyorum.”

“Yerdeyken başımın üstünden geçti, ne yaptılar ne ettiler ben hatırlamıyorum. Orada ben bayılmışım. Nasıl hastaneye getirdi hiç hatırlamıyorum. Gözümü açtım baktım yanımda biri var, avukat. Ben çok korkuyordum.”

“Ağlamaya başladım. Polisler de vardı çok. ‘Beni askere teslim etme, beni öldürecekler’ dedim. Dedi ki bana ‘Korkma. Ben buradayım. Akrabaların burada. Seni dövemezler artık’. Ben öyle hatırlıyorum başka hiçbir şey yok. Bana bunları yaptılar.”

Haber Merkezi