Akşener’den Erdoğan’a: İçişleri Bakanının kenara çekilmesinde fayda vardır

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek, “Aldığın abuk sabuk kararlarla, zor durumdaki insanlarımızı daha da zor duruma düşürme. Ya işini yap, ya da sandığı getir, biz de memleketi hak ettiği gibi yönetelim.” dedi.

Sedat Peker’in iddialarıyla ilgili “Yaşanan çirkinlikleri de görmezden gelemeyiz” diyen Akşener, “İçişleri Bakanı’nın kenara çekilmesinde fayda vardır. Delilleri toplayacak kolluk gücünün rahatlatılması, yargının, siyasi baskı hissetmeden görevini yerine getirebilmesi için, adalet mekanizmasının, gölgesiz çalışabilmesi için bu şarttır.” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Taksim Camii’nin bir ihtiyaç olduğunu, inşa edildiğini ve açıldığını belirten Akşener, şunları ifade etti: “Ancak, Sayın Erdoğan ve ekibinin, herkesin eşit, bir ve beraber olduğu, Allah’ın evinde bile, düşmanlıklar üretme hastalığını kabul edemeyiz. Sayın Erdoğan; camii, müminler ibadet etsin diye yapılır. Taraftarına zafer, muhalifine mağlubiyet yaşatacaksın diye yapılmaz. Allah’ın evi, böyle kirli hesapların mekanı haline getirilmez, getirilemez. Camilerimiz hepimizindir. Taksim Camii’nde ibadet eden vatandaşlarımızı, kendi siyasi hesaplarına alet edemezsin.”

‘Allah bunları ıslah etsin’

Bu zihniyetin yansımalarını Ayasofya Camisi’nde de yaşandığını dile getiren Akşener, “Sırf Sayın Erdoğan’a yaranacaklar diye, AK Parti mahalle temsilcisi kılıklı, sözde din adamları, kutsal mabedimizde, Cumhuriyetimizin kurucusuna lanet okuyor. Allah bunu yapanları da, yapılmasına göz yumanları da ıslah etsin.” dedi.

‘Vatandaş büyümeyi hissedebilmiş mi?’

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) temel görevinin “iktidarın yalanlarına gerçeklik uydurmak” olduğunu belirten Akşener, TÜİK’in hafta başında “büyük bir müjde” olarak verdiği “Türkiye 2021’in ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüdü” açıklamasını hatırlattı.

Bazı şeylerin sorgulanması gerektiğini ifade eden Akşener, “Mesela, milletimiz bu büyümeyi hissedebilmiş mi? Hayır. Mesela, yüzde 7 büyümeye rağmen, esnafımız, çiftçimiz neden hala perişan? Kem küm. Mesela, son bir yılda işsiz sayımız, neden 2 buçuk milyon kişi artarak, 10 milyona ulaşmış? Cevap yok.” şeklinde konuştu.

‘Vatandaşlarının sağlığını büyüme istatistiklerinin önüne koydular’

Türkiye’den daha düşük oranda büyüdükleri halde birçok ülkede pandeminin olumsuzluklarının Türkiye’den çok daha hafif yaşadığına vurgu yapan Akşener, “Çünkü o ülkelerde, hükümetler ciddi hibe destekleri verdiler. Yani vatandaşlarının sağlık ve huzurunu, büyüme istatistiklerinin önüne koydular. Bizde ise iktidar, sırf büyüyeceğiz diye, hem yarım tedbirlerle insanlarımızın sağlığı tehlikeye attı, hem de direkt yardım yapmayarak insanlarımızı geçim sıkıntılarıyla baş başa bıraktı. Sırf istatistikler yüksek gelsin diye, sosyal devlet olmanın gereğini maalesef yapmadı.” dedi.

‘Bu büyüme esasında borçla gerçekleşmiş’

Bu çarpık anlayışın etkilerini, büyüme rakamlarını incelediklerinde gördüklerini ifade eden Akşener, şunları kaydetti:

“Milli gelirimizi, gelir yöntemiyle incelendiğimizde ücret ödemelerinin, gayri safi yurt içi hasıla içindeki payının, 2014 yılının ilk çeyreğinden beri, en düşük seviyeye geldiğini görüyoruz. Bir başka deyişle, ücretli çalışanlar, pastadan son yedi yılın en küçük payını almışlar. Ayrıca bu büyümenin, krediyle finanse edildiğini de atlamamak gerekiyor.

İlk çeyrek sonu itibarıyla, son bir yılda, toplam banka kredileri, 830 milyar lira, tüketici kredileri de, 223 milyar lira artmış. Yani, iktidarın dört elle sarıldığı bu büyüme, esasında borçla gerçekleşmiş. Yani, zenginleşmemişiz, tam tersine borçlanmışız. Sözüm ona beklentileri aşan, bu olağanüstü büyümenin, milletimizce hissedilememesinin sebebi işte budur. Sipariş istatistik destekli sözde büyüme ile, gerçek kalkınma arasındaki fark, işte budur.”

‘Bolca hamaset, birkaç tane de yarım yamalak tedbir var’

İktidarın, “dostlar alışverişte görsün” siyasetinin sonuçlarının ekonomiden pandemiye, eğitimden tarıma kadar her alanda yaşandığına işaret eden Akşener, şöyle devam etti:

“Geçtiğimiz Pazartesi günü, Sayın Erdoğan, pandemi tedbirlerindeki yeni dönem için kürsüdeydi. Milletçe cevabını beklediğimiz birçok soru vardı. Bu soruların çoğuna, artık adet olduğu üzere yine cevap bulamadık. Net bir aşı takvimi oluşturulmuş mu? Oluşturulmamış. Turizm hareketliliği ve konaklamalarla ilgili ne gibi kısıtlamalar var? Belli değil. Yurt Dışına çıkışlardan, 65 yaş üstü insanlarımızın durumundan, telafi eğitiminden bahsedildi mi?  Hayır. Öğretmenlerin kadro beklentilerine bir cevap var mı? Yok. Toplu etkinlikler ve konserlerin bahsi geçti mi? Hayır.  Süre ve sayılarla ilgili bir izahat var mı? O da yok. Ne var? Her zamanki gibi bolca hamaset, birkaç tane de yarım yamalak tedbir var.”

‘Kapanma kararlarının bilimsel bir temeli var mıdır?’

Akşener, “Kapanma kararlarının bilimsel bir temeli var mıdır? Bilim kurulunun bu konuda bir çalışması olmuş mudur?  Yani bilim kurulu, ‘Saat 10’dan sonra dışarı çıkma yasağının getirilmesi, virüsün yayılmasını engeller.’ demiş midir? Yoksa, bu kararlar göz kararıyla, Sayın Erdoğan’ın kendi keyfine göre, ‘dostlar alışverişte görsün’ diye aldığı kararlar mıdır?” sorularının yanıtlarını merak ettiğini söyledi.

‘Ya işini yap ya da sandığı getir’

Erdoğan’a seslenen Akşener, “Sayın Erdoğan; iş yapıyor gibi görünmek için, şekilden şekile girmekten artık vazgeç. Aldığın abuk sabuk kararlarla, zor durumdaki insanlarımızı daha da zor duruma düşürme. Ya işini yap, ya da sandığı getir, biz de memleketi hak ettiği gibi yönetelim.” dedi.

Sanatçı Burhan Şeşen Millet Kürsüsünde konuştu

Akşener, bu hafta “Millet Kürsüsü”ne sanatçı Burhan Şeşen’i davet etti. Şeşen’in ardından konuşmasına devam eden Akşener, uygar ülkelerin en önemli güçlerinden birinin de sanat olduğuna vurgu yapan Akşener, “O nedenle, sanata ve sanatçımıza, sahip çıkmak zorundayız. Sanatçılarımızın çilesini biliyoruz. Dertlerinizin takipçisiyiz. İktidar çözmezse, biz geleceğiz biz çözeceğiz. Hiç merak etmeyin.” dedi.

‘Biz provokasyonlara da engellere de alışığız’

Pazartesi günü Hatay’da olduklarını hatırlatan Akşener, Hataylı çiftçi ve esnafın zor durumda olduğunu belirterek, sorunlarını aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İkizdere’deki provokasyona yönelik sözlerine atıfta bulunan Akşener, “Yeni provokasyon çalışmaları için bizi takip ederken, umarım, Sayın Erdoğan ve arkadaşları da Hataylı kardeşlerimizin durumunu görmüştür. Biz ona da razıyız. Biz provokasyonlara da, engellere de, iftiralara da alışığız. Yeter ki, bizim için istenen şerden, milletimiz için bir hayır çıksın. Yeter ki, Hataylı çiftçinin derdi çözülsün.” dedi.

‘Çiftçiyi güvenlik sorunu olarak mı görüyorsunuz?’

Akşener, “Kabinenin yıldızı, alan uzmanlığında, damadının tahtını sallayan” diye tabir ettiği Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin geçen hafta Hatay’a gelerek Ziraat Odası Başkanı’yla oturup yemek yiyip, çay kahve içtiğini ancak çiftçiye uğramadığını söyledi. Akşener, şu ifadeleri kullandı:

“Bir de utanmadan, güvenlik nedeniyle uğramadı demişler. Allah aşkına; Çiftçiden kaçan Tarım Bakanı olur mu? Böyle iş bilmezlik, böyle utanmazlık olur mu? Kürsüden terörist ilan ettiğiniz yetmedi, şimdi de bu memleketin çiftçisini, güvenlik sorunu olarak mı görüyorsunuz? Zihniyetiniz batsın. Yazıklar olsun.”

‘Madem Rizelisin Rize’ye ihanet etmeyeceksin’

“Sayın Erdoğan geçen haftaki grup toplantısında Rize’deki provokasyon çalışmasının azmettiricisi olduğunu itiraf etti.” diyen Akşener, şöyle devam etti:

“Daha başka planları da olacak ki, ‘Bu daha iyi günleriniz.’ diye de ekledi. Bu vesileyle, kendisine Rizeliliğini de hatırlatmış olduk. Sayın Erdoğan; madem Rizelisin, o zaman Rize’ye sahip çıkacaksın. İkizdere’de doğayı korumak için, canla başla mücadele edenlere, destek olacaksın. Madem Rizelisin, Gelin Hanım’ın adım atmasını beklemeyeceksin, önce sen davranacaksın. ‘Rize’nin doğasını birkaç rantçıya yedirmem.’ diyeceksin. Madem Rizelisin, İstanbul’a ihanet ettiğin gibi, Rize’ye ihanet etmeyeceksin.”

‘Çay ihracatı yüzde 30 düştü’

Rize’de çay üreticilerinin isyanda olduğunu belirten Akşener, “Son 5 yılda, çay ithalatı arttıkça arttı, ihracatımız ise yüzde 30 düştü. Yani Sayın Erdoğan’ın hemşerileri daha az, başka ülkelerin çay üreticisi daha çok kazanıyor.” dedi.

‘5 müteahhide 1 ayda 180 milyon lira’

Peki iktidarın İkizdere’nin ormanlarına taş ocağı açmaya çalışan, hem de Rizeli olan müteahhidine bir otoyoldan, bir yıl için 2 milyar 150 milyon lira garanti ödemesi yaptığına dikkati çeken Akşener, “Çay üretiminden, 1 buçuk milyon vatandaşımızın karnı doyuyor. 1 buçuk milyon insanımızın, ekmek kapısı için verilen yıllık destek, sadece 180 milyon lira. Bu para, Kuzey Marmara Otoyolu için, bir ayda ödenen para. Yani, 1 buçuk milyon kişiye, bir yılda 180 milyon lira, 5 müteahhide, 1 ayda, 180 milyon lira. Utanmazlığa bakar mısınız? Umursamazlığa bakar mısınız?” şeklinde konuştu.

‘Rize’ye sahip çıkmaya devam edeceğim’

Rize’ye sahip çıkmaya devam edeceğini ilan eden Akşener, Erdoğan’a, “Köpürsen de, tehditler savursan da hiç kusura bakma, milletimizin yanında durmaya devam edeceğim. Sen daha dur. Senin deyiminle, ‘Bunlar daha iyi günlerin.’ Milletin gerçekleriyle daha çok yüzleşeceksin.” ifadelerini kullandı.

Millet Kürsüsü’ne ikinci konuk olarak çay üreticisi çıktı

Akşener, “Millet Kürsüsü”ne bugün ikinci konuk olarak Rize’den çay üreticisi Avni Ertaş’ı çağırdı. Ertaş’ın konuşmasının ardından devam eden Akşener, sorunun ortada olduğunu bir an önce çözülmesi gerektiğini söyledi.

‘Kuraklığa maruz kalmış illeri afet bölgesi ilan edin’

İktidarın tarım politikalarını eleştirerek konuşmasını sürdüren Akşener, tarım alanında yaşanan sorunların çözümüne ilişkin sunduğu önerilerin bazıları şu şekilde:

“Yapmanız gerekenler de, bir o kadar açık. Kuraklığa maruz kalmış illerimizi, tabii afet bölgesi ilan edin. Kuraklık mağduru çiftçiyi, iş akdi feshedilmiş işçi gibi kabul edip, 1 yıl süre ile asgari ücretten maaş verin. Bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine, borcu olan çiftçilerimizin borçlarını, 2 yıl faizsiz erteleyin. Kuraklık mağduru çiftçilerimizin, BAĞ-KUR primlerini, 1 yıl boyunca karşılayın. Elektrikle hububat sulaması yapan çiftçilerimizin, elektrik kullanım bedellerinde, yüzde 50 indirim yapın. Bir an önce, güvenilir bir şekilde, rekolte sonuçlarını açıklayın, bu sonuçlar üzerinden, arz ve talep planlaması yapın. Arz eksiğini, iç tüketim ve un-makarna sanayi için ayrı ayrı değerlendirin. Ürününü satmak durumunda olan bütün üreticilerin, ürünlerini alın, sezon sonunda ‘fark fiyatı’ uygulaması yapın. Stokların önüne geçmek adına, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin, daha aktif bir şekilde, alıcı-satıcı pozisyonu almasını sağlayın.”

‘Meseleye devletin itibarı açısından bakıyoruz’

Son haftalarda yaşananları ibretle takip ettiklerini söyleyen Akşener, şunları ifade etti:

“Biz meseleye, devletin itibarı açısından bakıyoruz. Çünkü bu devlet hepimizin. Devlet insanlığından nasibini alamamışların elinde zarar görmesine, asla müsaade etmeyiz. Ancak, yaşanan çirkinlikleri de görmezden gelemeyiz. Geçen hafta, Sayın Erdoğan’ı uyardım. ‘Bağımsız bir yargı süreci derhal işletilsin.’ dedim. O ne yaptı? Küçük ortağın dolduruşuna geldi, gitti kefalet koydu. Toplum vicdanını rahatlatmak yerine, kendisini tartışmaların tarafı yaptı. Sayın Erdoğan; Bu işler, öyle bir kişinin çıkıp, ortaya kefalet koymasıyla olmaz.”

‘İçişleri Bakanının kenara çekilmesinde fayda var’

Erdoğan’a “çalışma arkadaşlarına bir an önce çeki düzen ver” diyen Akşener, “İçişleri Bakanı’nın, Adalet Bakanlığı’yla, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı’nın da, İçişleri Bakanı’yla, medya üzerinden atışması devlet geleneğimize yakışmaz. İçişleri Bakanı’nın, kenara çekilmesinde fayda vardır. Delilleri toplayacak kolluk gücünün rahatlatılması, yargının, siyasi baskı hissetmeden görevini yerine getirebilmesi için, adalet mekanizmasının, gölgesiz çalışabilmesi için bu şarttır. Gerisi, bağımsız Türk mahkemelerinin işidir. İşin doğrusu budur.” dedi.

‘Er ya da geç o sandık gelecek bu iktidar gidecek’

“İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önerisini yineleyen Akşener,  “Türkiye, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni daha fazla taşıyamıyor. Bu yolun yol olmadığı, artık belli oldu. Bu sistemin, Türkiye için büyük bir hata olduğu apaçık ortaya çıktı. Türkiye’nin yeniden hukuk, adalet ve demokrasi rayına oturması gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“Er ya da geç, o sandık gelecek ve bu iktidar gidecek.” diyen Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aziz milletimiz, parti değil, devlet diyecek. Tek adam değil, millet iradesi diyecek. Dayatma değil, ortak akıl diyecek. Mafyokrasi değil, demokrasi diyecek. Korku değil, huzur diyecek. Fakirlik değil, refah diyecek. 5 müteahhit değil, 84 milyon diyecek. Haksızlık değil, adalet diyecek.”

Yeni1Mecra