Dilşa Deniz
Son günlerde Amerika’nın başkanlık azil süreci tartışmaları daha da hareketlenmiş ve bu süreç sadece iki partiyi iki ayrı safta sıralamamış, Amerikan toplumunun tamamını -bize de çok tanıdık gelen- iki ayrı kutba ayırmış durumda.
Cumhuriyetçiler alenen dillendirmeseler de bahsedilen yasal ihlalin gerçekleşmiş olduğu konusunda Demokratlarla ortaklaşmaktadırlar. Konuştuğum birkaç Cumhuriyetçi, Başkanın bahsedilen ihlali yapmış olduğu ama bunun azil gerektiren bir durum olmadığı kanısındalar. “Bir kerede bir şey olmaz” mantığı yani…
Buradaki Cumhuriyetçi toplum ise genellikle beyaz, iyi eğitimli, çoğunlukla emekli olup San Diego’nun muhteşem iklim ve coğrafyası, biraz ironik olacak ama çok karma -diverse- yani renkli ve dolayısıyla daha kapsayıcı ortamdan son derece memnun olan bir kesim. Bu beşerî iklimin de tadına varanlar olarak, yine de bu toplulukları tehdit olarak işaret eden politikalara neden eklemlendiklerinin cevabını almak imkânsız gibi. Bana göre kendileri de bilmiyor. Tıpkı emekçilerin sağ partilere oy vermeleri gibi. Keza Müslüman ülkelerdeki zulümlerden bin bir zorlukla kaçıp, buralara sığınanların buraları kaçtıkları yerlere benzetme peşinde olan garip hastalıklı politik İslam taraftarlığı gibi.
Toplumdaki bu yarılmışlığın en besleyici kanalı da elbette medya. En açık şekilde CNN ve CNBC azil yönünde yayın yaparken, FOX canhıraşça karşı yönde yayın yapmaktadır. Bu sadece programların içeriği üzerinden değil, kanallardaki insan çeşitliliği ve kullanılan dil üzerinden de beliriyor. Örneğin CNN’deki yaş, renk, cinsiyet çeşitliliği enteresan bir şekilde FOX’ta çoğunlukla orta yaş üstü, beyaz, erkek ve kasaba eşrafı kıvamındaki bir dile yerini bırakıyor. Tanıdık yani.
Nasıl tartışıldığı da bu konudaki başka bir cephe… Bizdeki gibi “devletin bekası” kavramı kullanılmıyor. Cumhuriyetçiler politik çılgınlık, yalan, uydurma vs. kavramları ile tartışırken Demokratların en önemli argümanı “Anayasa’yı korumak” olarak beliriyor. Bu cephenin savunduğu konu, asıl olan ve korunması gereken devlet değildir, “devleti devlet yapan onun temel metni olan anayasası” vurgusunda yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle Demokratlar, Trump’ın azil edilmesi talebini iki temel ihlal üzerinden gerekçelendirmektedirler. İlki “Anayasayı ihlal”, ikincisi de “bu ihlalin soruşturulmasını engellemeye çalışarak yetkisini kötüye kullanmak”.
Yapılan tartışmalardaki en önemli tonlama, “kim olursa olsun, hiç kimse Amerikan yasalarının üstünde olamayacağı”nda yoğunlaşıyor. Konu, Cumhuriyetin, demokrasinin ve Amerikan halkının haklarının korunmasının dayanağı olan metne sahip çıkmanın önemi üzerinden tartışılmaktadır. Mesela Türkiye’deki temel argüman olan “devletin korunması” burada asla kullanılan bir kavram değildir. Türkiye’de kutsanan devletin ne olduğunun belirsiz tutulmasını da buradan bakınca daha iyi anlıyor insan.
Tüm vatandaşlarına eşit mesafede kalacak bir devlet söylemi ancak ve ancak hukuki metinlerce sağlandığından, bu metinlere müdahale “kutsal devlet” söylemi ile perdelenmektedir. “Devletin bekası” denince her türlü metnin ihlal edilebileceği argümanı, devletin hukuk dışı ele geçirmenin yani darbe yapmanın zemini olarak kullanılmaktadır. İşte bu yolla devlet ve devletin kaynakları belli bir ideoloji tarafından sürekli olarak kontrol edilmesi mümkün olabilmektedir. Yani “kutsal devlet” argümanı devletin nasıl ve kim tarafından devam ettirileceğinin kılıfıdır.
Amerika’da ise, -her ne kadar kimin Amerikan halkından olacağına karar vermeyi talep eden ‘beyaz üstünlük’ ideolojisi yeraltındaki pususunda beklese de-, yer üstünde, Amerikan halkını ortak hak ve yükümlülüklerle birbirine bağlayan hukuki ortaklığı temsil eden metne vurgu yapılmaktadır. Bunun anlamı, başta başkan olmak üzere hiç kimsenin bu metinin dışında ve üstünde olamayacağıdır.
Dolayısıyla Amerika ve Türkiye arasındaki temel fark, tanımı yapılmayan kutsal devlet için “kendi yasalarını ihlal etme normalliği” ile tüm halkın haklarını korumak için “başkanın dahi bu hukuksal ortaklığın metnini ihlal edemeyeceği”nde yoğunlaşmaktadır. Neyin demokratik olacağına karar veren zemin de tam burasıdır. Yasaların herkesten üstün olduğu bir yer mi, yoksa belirli kişi ve grupların yasaların üzerinde olacağı bir yer mi olacak ülkeniz. Bütün mesele bunun için verilen mücadeledir.