Aşk mektubu

Hacer Buyruk

Beni su yapan kelimelerden içtiğim durulmuş su, beni akış yapan, adlarımla içine girdiğim ırmak ve beni aşk yapan seçilmiş hecelerle bezeyip arayış fermanı yazdığım, çağıran fermana eşkâlimle, güzel gömleğimle yazıldığım aşk mektubu, uzaklaşmış bir zamandan soruyorum, büyüler bozan diliyle mührünü çözmüş olan o ki kim okuyor şuan seni? Ve geçip gideni kim öpüyor hasretle vuslatı bağlayan, geçip gittiği yerde?

Sayfalar üstünde,

baygın yatan nilüfer gölleri ve o mağrur dalgalarıyla ejderha, hırçın deniz resimleri, o dalgalar üstünde, o ejderha ağzında, içinde kim vardır bilinmez gemilerin çizildiği, gördüğü sokakla beraber pencereyi gören buharlı aynaları, yıldızlardan tutulacak falları fısıldıyor akşamüstleri; haber veriyor sezgimin amansız elçisi, birini alnıma birini kalbimin üstüne koyarak kutsuyorum ellerimi ve göz yaşlarımla ıslak yüzümü ve yazdığım birkaç cümleyi ve diyorum ki, değişmek istese nebi, değişmezdim, rafta duran şahidim mürekkep şişesinin ayettir dediğini.

Sayfalar üstünde,

görünüvermiş gözümü yumduğumda gördüğüm, yağmurların yağdığı gecenin sükunet seven perileri; dönmemişler yatağıma henüz beklemiyorlar beni, vakitlerinden erken odaları geziyor rüyalarımın evsiz malikleri; kördüğüm, kimi gece ben de böyle olurum uykusuz, arzunun ve sevincin suretimde bedenlendiği, rüyayımdır, ardında göz kapaklarının, unuttum sananın.     

Sayfalar üstünde,  

incecik dallar içinden, dumanı incecik tüten iyilik tütsüleri, loşluk mumları, çokça açmış kimisi ikiz çiçek narları, ne yazsam şurada oluveriyor, şurada oluveriyor bütün renkleri şurada, elimin altında bütün kokuları, şurada oluveriyor evet, çocukluğumun dolaşık siyah saçları, üzüntünün nefesten geçen yokuşları ve orada karşılaşılan türlü çaputtan elbise giymiş, gençliğinin baharında dilek ağacı, şurada oluveriyor ezgisini kemiğimin dinlediği yaylı çalgı; derken, dudağımı sızlatıyor nefesli çalgıların içime üflediği ve anımsıyorum, içinde geçtiğim mektubu ve beni akış yapan nehri.