AYM Başkanı Arslan, hukuk devletinde adaletin yegane adresinin mahkemeler olduğunu belirterek, “Mahkemelerin adalet arayışına cevap veremediği, bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun şekilde uyuşmazlıklara çözüm üretemediği bir yerde hukuk dışı arayışların ortaya çıkması kaçınılmazdır” dedi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonunda düzenlenen, Mesleki Hayat Bağlamında Özel Hayata Saygı Hakkı Sempozyumu’nda konuştu. Anayasa Mahkemesinin kuruluşu nedeniyle her yıl Nisan ayında yapılan bilimsel toplantıyı, Kovid-19 tedbirleri nedeniyle bu yıl ertelemek zorunda kaldıklarını hatırlatan Arslan, ertelenen bu toplantıyı yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Hukuku uygulamakla ve adaleti tesis etmekle görevli başta hakimler olmak üzere yargı mensuplarının şiarının akıl, ahlak ve adalet olması gerektiğine işaret eden Arslan, aklın iradeyi, bağımsızlığı, düşünme ve bilgi sahibi olma kapasitesini ifade ettiğini söyledi.
‘Cesaret edemeyenler vesayet altında kalmaya mahkumdur’
Yargı mensubunun aklını kullanmak zorunda olduğunu vurgulayan Arslan, “Hakim ve savcılar, sadece akıllarını kullanırlarken cesarete ihtiyaç duyabilirler. Kendi aklını kullanmaya cesaret edemeyenler, vesayet altında kalmaya mahkumdur. Vesayet altındaki yargısal akıl ise adaleti tesis edemez.” dedi.
Bunun en canlı ve yıkıcı örneğinin, 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde yaşandığını belirten Arslan, şöyle devam etti:
“Akıllarını ve vicdanlarını başkalarına teslim edenlerin yaptıkları ve yaşattıkları hukuksuzluklara hep birlikte bu ülkede şahit olduk. İki hafta sonra beşinci yılını idrak edeceğimiz 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vesilesiyle ifade etmek isterim ki, bu meşum darbe teşebbüsünden çıkarılması gereken çok sayıda ders vardır. Belki de bu derslerin en önemlisi ve en başında geleni, bir ülkenin geleceği bakımından, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının ne kadar hayati olduğu gerçeğidir. Sadece ama sadece hukuka ve adalete uygun karar vermesi gereken hakim ve savcıların, uzaktan kumandalı bir şekilde davrandıkları ülkede ne tür adaletsizliklerin yaşandığını hep birlikte gördük.”
‘Hukuk dışı arayışlar kaçınılmazdır’
Önemle vurgulamak gerekir ki, hukuk devletinde adaletin yegane adresinin mahkemeler olduğunu ifade eden Arslan, “Mahkemelerin adalet arayışına cevap veremediği, bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun şekilde uyuşmazlıklara çözüm üretemediği bir yerde hukuk dışı arayışların ortaya çıkması kaçınılmazdır.” dedi.
‘Özel hayata saygı hakkı ile ilgili hukuki sorunlar önemli hale geldi’
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, sempozyumun konusu “özel hayata saygı hakkı” ile ilgili hukuki sorunların, Türkiye’ye has olmadığını, insanların toplu yaşamaya başlamasından ve devletin ortaya çıkışından itibaren mahremiyetin korunmasının oldukça önemli hale geldiğini dile getirdi.
Anayasa Mahkemesinin de gerek norm denetiminde gerekse bireysel başvuruda, eksiksiz bir tanımı bulunmayan özel hayat kavramının, kişiye ait oldukça geniş bir alanı kapsadığını ifade ettiğini aktaran Arslan, kişilerin şeref ve itibarlarının korunmasından, kişisel verilerinin işlenmesine, başkalarıyla mahrem ilişkilerinden, mesleki hayatına müdahalelere kadar bir dizi konunun, özel hayata saygı kapsamına girdiğini belirtti.
‘Devlet kamu hizmetine alma-çıkarma sürecinde yetkili’
Arslan, özel hayata saygı hakkının kapsamına giren konulardan birinin de kişilerin mesleki hayatlarını etkileyen müdahaleler olduğunu ifade ederek, Anayasa Mahkemesinin, bu kapsamda yapılan bazı müdahaleleri, Anayasa’nın 20’nci maddesi kapsamında ele aldığını anlattı.
Bu kapsamda, Anayasa’nın 129’uncu maddesinde belirtilen “sadakat yükümlülüğü” kavramının önem taşıdığını dile getiren Arslan, “Bu madde gereğince, memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdür. Devlet, bu yükümlülüğe aykırı davranan kamu personeli hakkında idari tedbirler alabilmektedir.” dedi. Arslan, sadakat yükümlülüğü kapsamında devletin hem kamu hizmetine almada hem de çıkarma sürecinde değerlendirme yetkisine sahip olduğunu belirtti.
‘Özel hayata saygı hakkı sınırlandırılmaz bir hak değildir’
Anayasa Mahkemesine göre, özellikle milli güvenlik açısından önem arz eden kadrolara atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda kanunla temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirilmesinin elbette mümkün olduğunu ifade eden Başkan Arslan, şunları kaydetti:
“Başka bir ifadeyle devlet, anayasal sadakat yükümlülüğüne aykırı tutum ve davranış içinde olduğunu tespit ettiği kamu görevlilerinin görevden çıkarılmaları veya başka türlü idari yaptırıma tabi tutulmaları yönünde işlem yapabilecektir. Tüm bunlardan hareketle diyebiliriz ki, özel hayata saygı hakkı mutlak hiçbir şekilde sınırlandırılmaz bir hak değildir. Belli meşru amaçlar çerçevesinde bu hak da diğer bir çok hakta olduğu gibi birtakım sınırlandırmalara tabi olabilir.”
‘Hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı düzenleme yapma yetkisi yasama organına ait’
Arslan, hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı düzenleme yapma yetkisinin sadece yasama organına ait olduğunu belirterek, “Kanunun bir temel hakkı sınırlandırırken, bu sınırlamanın ön görülebilir olmasını, bu sınırlamanın açık ve net olmasını, kesin ifadelerle belirtilmesini ifade etmesi gerekir.” dedi.
Özel hayata saygı hakkının ve mahremiyetin güvence altına alınmasının, bireyin maddi ve manevi varlığının, özerklik ve özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi bakımından son derece önemli olduğuna işaret eden Arslan, “Bunun yanında unutmamak gerekir ki, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, hukuk güvenliğinin sağlandığı bir hukuk devleti aynı zamanda refah devletinin de olmazsa olmaz şartıdır.” diye konuştu.
Kaynak: AA