Ayşe Tuba Arslan cinayetinde 24’üncü hukuksuzluk

Kadın cinayetlerinde bitmeyen hukuk mücadelesi ve yargının çifte standart uygulamalarına dikkati çeken avukat Pınar Çelik Arpacı, “23 kez gidip adliye kapısında başvuru yapan Ayşe Tuba’nın 24’üncü başvurusu bu” diyerek, davayı sahiplenme çağrısı yaptı.

Eskişehir’in en işlek caddelerinden biri olan Atatürk Bulvarı’nda 11 Ekim 2019 tarihinde herkesin gözü önünde boşandığı Yalçın Özalpay’ın (52) saldırısına uğrayan ve ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede 44 gün boyunca verdiği yaşam mücadelesini kaybeden Ayşe Tuba Arslan’ın (45) ölümü devletin sorumsuzluğuna ayna tuttu. Evliliği boyunca şiddete maruz bırakılan ve bin bir zorlukla boşandığı halde şiddet ve tehditlerin devam etmesi nedeniyle tam 23 kez şikayet başvurusunda bulunan Arslan, yaşamını yitirdiğinde çantasından 23’üncü dilekçesi çıktı. Arslan dilekçesinde, “Ölmemi mi bekliyorsunuz” diyerek isyan etmişti.

“Canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçundan” Eskişehir 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Özalpay’ın davası, bir üst mahkeme olan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi’ne taşındı. İstinaf Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada savcı, Özalpay için “haksız tahrik indirimi” istedi. Duruşma 25 Haziran’a ertelendi.

‘Aklanma’ hikayeleri

Arslan ailesinin avukatlarından Pınar Çelik Arpacı, yargı sürecine ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. Savcının “canavarca hisle öldürme” suçunun oluşmadığına dair mütalaa verdiğini belirten Arpacı, “Somut olayda ‘haksız tahrik indirimi’ söz konusu değil. Bu bizim kadın cinayeti davalarında çok gördüğümüz aslında yargının da buna pirim verdiği, o yüzden tüm sanıkların mutlaka bir aldatma hikayesi yarattığı savunmalara alışığız. Sanık Özalpay da 2 yıl boyunca duruşmalarda aslında boşanmaya konu olacak hikayeleri Ağır Ceza Mahkemesi’nde anlattı” dedi.

Avukat Pınar Çelik Arpacı

İstanbul Sözleşmesi

İstanbul Sözleşmesi uygulansa bu tür bir mütalaanın verilemeyeceğini dile getiren Arpacı, “Sözleşmeye göre böyle bir indirim uygulanamaz. Sözleşme uygulansaydı öldürülmeyecekti, etki mekanizmaları olmadığı için Ayşe Tuba öldürüldü. Yine sözleşme uygulansaydı böyle bir mütalaa da verilemeyecekti. Bunun farkındayız. Bu karar, yargının kadın cinayetlerine bakış açısına turnusol kağıdı olacak bir karar. Mütalaanın böyle verilmiş olması kararın da böyle verileceği anlamına gelmez. O yüzden mahkemenin vereceği karar önemli. Davanın sonucu Ayşe Tuba için adalet olup olmayacağını gösterecek” diye belirtti.

Erkek yargı prim veriyor

“Haksız tahrik” indiriminin erkeklere kadınları öldürme hakkı veren bir duruma dönüştüğünü ifade eden Arpacı, “Taraflar boşanmış olmasına rağmen 2 yıl önceki meseleyi haksız tahrik için gerekçe gösteriyor sanık. Bu daha ne kadar sürebilir. 23 başvuru ve 23 saldırı var. Her saldırıda haksız tahrik varsa 23 kez haksız tahrike mi maruz kalmış? Hukuken böyle bir savunma korunamaz. Ama ne yazık ki erkek yargı sistemi, buna pirim veriyor. Bu somut olayda asla haksız tahrik söz konusu değil. Çünkü 23 ayrı başvuru, saldırı var. Bu saldırılar intikam duygusuyla işlenmiş ve bunu hukuk sisteminin korumaması lazım. Bu noktada aslında kadınların yaşam hakkının korunması gerekiyor. Kadınların çok az da olsa cinayette sanık olduğu dosya var. Orada biz haksız tahriki göremiyoruz” ifadelerini kullandı.

Duruşmaya çağrı

Davanın 25 Haziran’da görülecek duruşmasına katılım çağrısında bulunan Arpacı, şöyle dedi: “23 kez gidip adliye kapısında başvuru yapan Ayşe Tuba’nın 24’üncü başvurusu bu. Burada artık adaletin sağlanması gerekiyor. 23 başvurusunda ‘ben ölünce mi beni koruyacaksınız’ demişti. Öldü ancak ilk derece mahkemenin kararı hukuki olarak bizim vicdanlarımızı biraz rahatlatmıştı, örnek bir karardı. Ama bu mütalaa bir kez daha Ayşe Tuba’yı öldürdü.”

Arpacı, duruşma salonuna girilemezse dahi görüleceği binanın önünde Arslan için adalet sesinin yükselmesinin önemine vurgu yaptı.

Ne olmuştu?

Ayşe Tuba Arslan, boşandığı Yalçın Özalpay tarafından 11 Ekim 2019’da kesici aletle ağır yaralandı. Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi altına alınan Arslan, 44 gün sonra yaşamını yitirdi. Özalpay hakkında 3 kez uzaklaştırma kararı aldıran Arslan’ın 23 farklı dilekçeyle şikayetçi olduğu ortaya çıktı. Tüm çabasına rağmen devletin korumadığı Arslan’ın, yaşamını yitirdiğinde çantasında çıkan 23’üncü dilekçesinde “Ben ölünce mi yardım edeceksiniz?” ifadesi yer alıyordu.

Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açılan Özalpay, Temmuz 2020’de Eskişehir 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce “tasarlayarak, canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme” suçundan “haksız tahrik ve iyi hal indirimi” uygulanmadan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mahkemenin gerekçeli kararının ardından sanık avukatları davayı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi’ne taşıdı.