Cumartesi Anneleri, Aksoy ve Cingöz’ün akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri, 26 yıl önce Diyarbakır’da gözaltında kaybedilen Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün akıbetini sordu.

Cumartesi Anneleri, “Bu bayramda da sevinci değil mezarımız olsun talebini paylaşıyoruz” diyerek, Aksoy ve Cingöz’ün mezar yerlerinin açıklanması ve adaletin sağlanması için yargı makamlarını göreve çağırdı.

Fotoğraf: @cmrtesiAnneleri

Cumartesi Annelerinin adalet arayışı 842. haftasında. Her hafta Cumartesi günü saat 12.00’de Galatarasay Meydanı yasak olduğu için İHD İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, salgın nedeniyle kayıplarının akıbetlerini sosyal medya üzerinden canlı yayınla soruyor. Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde, 7 Haziran 1995 tarihinde Diyarbakır’da kaybedilen Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün akıbetini sordu.

Beritan Aksoy: En büyük hayalim babamın mezarı olması

Beritan Aksoy

Beritan Aksoy, babası Edip Aksoy’un insan hakları savunucusu olduğunu ve birçok kez gözaltına alındığın belirtti. “26 yıldır onsuz tek bir anım geçmedi.” diyen Beritan Aksoy, 40 günlükken babasının kaybedildiğini ve babasını hiç görmediğini anlattı. Beritan Aksoy, şunları ifade etti:

“Bir insan bir mezar taşı ile mutlu olacak. Bugüne kadar en büyük hayalim babamın mezarının olması ve çiçekler donatıp o mezarı sulamak. Yıllar geçse de babamın mücadelesinden vazgeçmeyeceğim. Umarım bir gün cesedine kavuşacağım. Ölsem de bir gün kimsenin kabul etmediği gerçekler ortaya çıkacak. Onlar daha iyi bir dünyada yaşayalım diye canlarını verdiler. Ben onların yolunda gitmek istiyorum.”

‘Bu bayramda da sevinci değil mezarımız olsun talebini paylaşıyoruz’

Bu haftaki açıklamayı Cumartesi Anneleri adına Savaş Buldan’ın kızı Zelal Buldan okudu. Hakikatin izini süren kayıp yakınlarının, inkarın yarattığı yalan labirentinde kendilerini bulduğunu ifade eden Buldan, kayıp yakınlarının tüm çıkış yollarının hilelerle kapatıldığı bir labirentte hakikati duyurmaya ve adalete ulaşmaya çalıştığını vurguladı.

Buldan, “Bugün bayram. Bu bayram da sevinci, ailece bir araya gelişleri değil, Sara Aksoy ve Ayşe Cingöz’ün şahsında, tüm kayıp ailelerinin ‘Evlatlarımızı ziyaret edeceğimiz, dertleşeceğimiz, çiçeklerle donatacağımız bir mezarımız olsun!’ talebini paylaşıyoruz” dedi.

Zelal Buldan

‘Edip Aksoy gözaltına alındı, ağır işkenceler gördü’

Edip Aksoy’un Lice’ye bağlı Zenge köyünde yaşadığını ve çevresinde tanık olduğu hak ihlallerini üyesi olduğu İnsan Hakları Derneği’ne bildirdiğini aktaran Buldan, Edip Aksoy’un bu nedenle güvenlik güçlerinin baskısıyla karşılaştığını anlattı.

Edip Aksoy’un askerler tarafından üç kez gözaltına alındığını ve ağır işkence gördüğünü belirten Buldan, güvenlik güçlerinin köyü terk etmeleri yönündeki baskıları sonucunda Aksoy ailesinin 1993 yılında Diyarbakır’a göç etmek zorunda kaldığını anlattı. Buldan, “31 yaşındaki Edip Aksoy, Diyarbakır’da tütün ticareti yaparak ailesinin geçimini sağlıyordu. Uzun yılların ardından dünyaya gelen bebeği 40 günlük olmuştu.” dedi.

‘Aksoy ve Cingöz Beyaz Toros ile götürüldüler’

Edip Aksoy’un 7 Haziran 1995 sabahında Diyarbakır’da Melikahmet’teki dükkânına gitmek üzere evden ayrıldığını söyleyen Buldan, şunları aktardı:

“Öğlene doğru tütün almak için Diyarbakır’a gelen köylüsü 23 yaşındaki Orhan Cingöz’le buluştu. Birlikte saat 12.00 civarında Diyarbakır Dağkapı’daki Yeşilçınar Çay Bahçesi’ne gittiler. Burada arkadaşları ile birlikte oturup sohbet ederken çay bahçesinin önünde Beyaz Toros marka bir araç durdu. Araçtan inen sivil giyimli, silahlı ve telsizli üç kişi yanlarına geldi. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler, Edip ve Orhan’ın kimliklerini aldıktan sonra ‘İfadeniz var, karakola gideceğiz’ diyerek, onları bölgede ‘ölüm arabaları’ diye bilinen Beyaz Toros’a bindirerek götürdüler.”

‘JİTEM elamanı Aksoy ve Cingöz’ün infaz edildiğini itiraf etti’

Aksoy ve Cingöz’ün gözaltına alındığını ve Beyaz Toros ile götürüldüğünü gören çok sayıda tanık olmasına rağmen yaşananların inkar edildiğini ifade eden Buldan, tüm başvurulara rağmen Aksoy ve Cingöz’den bir daha haber alınamadığının altını çizdi.

Buldan, 2005 yılında JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın itiraflarının bir bölümünde Aksoy ve Cingöz’ün JİTEM tarafından sorgulandığı ve sorgulandıktan sonra infaz edilerek Silopi yolu üzerinde bir dere kenarına gömüldüğünün anlatıldığını aktardı. Bu itiraf üzerine İHD’nin olay yerinde incelemelerde bulunarak Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğunu söyleyen Buldan, “Savcılık, Aygan’ın söz ettiği yerde 28 Haziran 1995 tarihinde iki kişiye ait ceset bulunduğunu ve belediye aracılığıyla Kimsesizler Mezarlığı’na gömüldüğünü tespit etti.” dedi.

‘Bulunan kemiklerden alınan DNA örnekleri eşleşmedi’

Ailelerin soruşturma dosyasındaki ölü beden fotoğraflarının Aksoy ve Cingöz’e ait olabileceğini beyan ettiklerini aktaran Buldan, “Savcılık kararı ile açılan söz konusu mezardan dört kişiye ait kemikler çıktı. Alınan kemik örnekleri kimliklendirme çalışması için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Ancak Adli Tıp Kurumu, yapılan DNA testi sonucunda kemiklerin Aksoy ve Cingöz aileleriyle eşleşmediğini açıkladı” dedi.

Buldan, gözaltında kaybedilişlerinin 26’ncı yılında Aksoy ve Cingöz dosyasında maddi gerçeğin kayıtlara geçmesi, mezar yerlerinin açıklanması ve adaletin sağlanması için yargı makamlarını göreve çağırdı.

Kaynak: MA