Cumartesi Anneleri, Yurtseven, Özeken ve Sarıtaş’ın akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri adalet arayışlarının 816’ıncı haftasında 25 yıl önce gözaltında kaybedilen Abdülkerim Yurtseven (73), Mikdat Özeken (18) ve Münür Sarıtaş’ın (13) akıbetini sordu.

Açıklamada, AKP hükümetinin ihlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gittiğini ancak 25 yıldır dava dosyasındaki tüm başvuruların sonuçsuz bırakıldığına dikkat çekildi.

Fotoğraf: Cumartesi Anneleri Twitter hesabı

Cumartesi Annelerinin adalet arayışı 816’ıncı haftasında. Her hafta Cumartesi günü saat 12.00’de Galatarasay Meydanı yasak olduğu için İHD İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, salgın nedeniyle kayıplarının akıbetlerini sosyal medya üzerinden canlı yayınla soruyor.

Bu hafta 27 Ekim 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen 73 yaşındaki Abdülkerim Şemsettin Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın akıbeti soruldu.

Emrah Yurtseven: Hala dedemi arıyoruz

Emrah Yurtseven

Açıklamada ilk olarak konuşan Emrah Yurtseven, 1995’te köylerine binbaşı Emin Yurdakul tarafından yapılan baskında dedesi Şemsettin Yurtseven’in gözaltına alındığını belirtti. Dedesinin gözaltına alındığının kabul edilmediğini belirten Emrah Yurteseven, açılan davanın da “delil yetersizliği” gerekçe gösterilerek kapandığını söyledi.

2005’te davayı AİHM’e taşıdıklarını hatırlatan Emrah Yurtseven, davayı kazandıklarını belirtti. Dedesinin hala mezarı olmadığını belirten Emrah Yurtseven, “Hala dedemi arıyoruz. Hiçbir zaman yılmadık yılmayacağız. Dedemi aramaya devam edeceğiz” dedi.

Avukat Tosun: Türkiye 2003 yılında ihlali kabul etti

Üç kişinin gözaltında kaybedilmesine ilişkin açılan davanın avukatlarından Jiyan Tosun, 1997 tarihinde Hakkari Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede Yurtseven’in işkence ile öldürüldüğünün diğer 2 kişinin ise kurşuna dizildiğinin netleştiğini aktardı. Tosun, açılan davada sanıklar hakkında “delil yetersizliği” nedeniyle beraat kararı verildiğini belirterek, temyiz başvurusunda da yerel mahkemenin kararı onayladığını söyledi.

‘Binbaşının talimatıyla rastgele 3 köylü seçilerek tabura götürüldü’

Bu haftaki basın açıklamasını Cumartesi Anneleri adına Özlem Eser okudu. Yurtseven, Sarıtaş ve Özeken’in gözaltında kaybedilme olayına ilişkin şu bilgeleri aktardı:

 “27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü’ne baskın yaptı. Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerler köyden ayrılırken Binbaşı Yurdakul’un ‘3 kişiyi alın’ talimatı ile rastgele 3 köylü seçildi. İşkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdulkerim Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş, askeri araca bindirilerek Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü. Onları sormak için tabura giden aileler, Mikdat’ı kanlar içinde gördü. Binbaşı Yurdakul, ‘24 saat gözaltında tutulacaklar’ dedi. Ailelere, tekrar tabura gittiğinde ise ‘kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin’ dendi.”

‘Yurtseven tekmelerle öldürüldü, Özeken ve Sarıtaş önce kurşuna dizildi sonra yakıldı’

Olaya ilişkin Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarında yer alan ifadeleri şu şekilde aktardı:

“Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer 2 köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. 2 köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır.” 

‘İtirafçı Kahraman Bilgiç olayı anlattı’

Eser, gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç’in anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği ifadede 3 köylünün gözaltına alınması ve öldürülmeleri ile ilgili süreci tüm detayları ile anlattığını belirtti.

‘Bir asker de terhis olduktan sonra konuştu’

Eser, Yüksekova Komanda Taburu’nda görevli bir askerin de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven’in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın ise Binbaşı Yurdakul’un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladığını söyledi.

‘İtiraflara rağmen dava kesin beraat hükmü ile sonuçlandı’

Açıklamanın ana akım medyada yer aldığına işaret eden Eser, “Tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, bu olayı da içeren TBMM Susurluk Raporu’na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtay tarafından reddedildi. 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı.”

‘Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz’

AİHM’e taşınan davanın 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandığını söyleyen Eser, şunları ifade etti:

“AKP hükümeti ihlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti. Tam 25 yıldır bu dosyada ailelerin tüm başvuruları sonuçsuz bırakıldı. Etkin bir soruşturma ve kovuşturma süreci işletilmeyerek maddi gerçek açığa çıkarılmadı, ceza adaleti sağlanmadı. Kaç yıl geçerse geçsin Abdulkerim Yurtseven, Münir Sarıtaş, Miktad Özeken için ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz.”

Kaynak: MA