Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Benim sözünü ettiğim ittifak ve mücadele birliği kurulmadan da seçim kazanılabilir belki ama demokrasi kazanılamaz. Ben seçim kazanmanın tek başına demokrasiyi getirmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum.” dedi.
Demirtaş, önerilerinin nasıl hayata geçirileceğinin ise dışarıdakilerin işi olduğunu belirterek, “Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve ‘Kahvaltıya geldik’ derdim.” diye konuştu.
Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem nedir?” başlıklı yazısı ve ittifak modeli önerisi ile ilgili medyascope.tv’den gazeteci Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.
‘Tüm hapishanelerde bir insanlık dramı yaşanıyor’
Yeni tip koronavirüs gerekçe gösterilerek kızlarıyla görüştürülmemesine ilişkin soruyu Demirtaş, şu şekilde yanıtladı:
“Tüm hapishanelerde tam bir insanlık dramı yaşanıyor. Ölümden işkenceye, tecritten sağlık sorunlarına kadar oldukça ciddi sorunlar varken benim, çocuklarımın ikisini birlikte göremiyor oluşumu ciddi bir mesele haline getirmem doğru olmaz. Ancak eşim ve kızlarım, hakeza tüm ailem tutsak yakını olduklarından, haklı olarak bu ayırımcı uygulamaları dile getiriyorlar. Benden çok kızlarıma, ailemin geri kalanına yönelik bir haksızlık yapılıyor. Ama bu da bana özgü uygulama değil, tüm mahpuslara aynısı yapılıyor. Evet, kızlarımı çok çok özlüyorum ancak bu vicdansızlıklar, hukuksuzluklar mücadele azmimi artırıyor. Dışarısı bir tür açık hava işkencehanesine dönmüşken bize düşen şey şikayet etmek değil, daha kararlı ve cesurca mücadele etmektir.”
‘Seçim kazanmanın tek başına demokrasiyi getirmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum’
Çakır’ın “‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ yazınız geleceğe yönelik. ‘İttifak modeli’ önerisi ise bugüne ait. Bugün ve geleceği aynı anda tasarlamanın zorlukları neler?” sorusuna ise Demirtaş, şu yanıtı verdi:
“Geleceği konuşacaksak bugünden başlamak, yani öncelikle bugünü planlamak dışında bir seçenek yoktur bence. Yarınlarımız için bugünü örgütlemek, sözümüzü ve eylemimizi bugünden icra etmek zorundayız. Aksi durumda geleceğe dair umutlarımız tatlı hayallerin ötesine geçemez. Demokratik bir topluma ulaşabilmenin ilk adımları bunu kimlerle, hangi yöntemlerle, hangi ilkelerle yapacağımızı belirleyip hayata geçirmektir. Yani demokrasi ittifakı olarak sunduğum tartışma taslağı, gelecekte bir demokrasi kurmanın ön koşuludur, olmazsa olmazıdır. Benim sözünü ettiğim ittifak ve mücadele birliği kurulmadan da seçim kazanılabilir belki ama demokrasi kazanılamaz. Ben seçim kazanmanın tek başına demokrasiyi getirmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum. Seçimi, hangi ilkeler ve amaçlar etrafında yürüttüğünüz mücadeleyle kazandığınız da önemlidir.”
‘Halk da tarih de affetmez’
Çakır’ın “İYİ Parti, DEVA, Gelecek ve Saadet partilerini de potansiyel bileşenler olarak görüyor musunuz?” sorusuna karşı Demirtaş, şunları ifade etti:
“Ben muhalefet cephesinde hiçbir ayırım yapılmadan, ön şart ve ön yargılara teslim olunmadan herkesin demokrasi ilkelerinde buluşması gerektiğine inanıyorum. Yoksa bagajı, eleştirel geçmişi olmayan siyasetçi ya da parti var mı ki? Bence tüm siyasetçiler olarak geçmişimize özeleştirel yaklaşarak geleceğe odaklanmamız dışındaki her türlü yol, muhalefete kaybettirir. Yaşanan sorunların büyüklüğünü, yakıcılığını, aciliyetini görerek her siyasetçi, demokrasi için yan yana durmak zorundadır. Bunu yapmayan veya yapamayanları halk da tarih de affetmez.”
‘İlkesel iş birliklerine, diyaloglara açık olmak zorundayız’
Çakır’ın özel olarak Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu sorması üzerine Demirtaş, “Sayın Davutoğlu ile siyasi duruşumuz, birçok meseleye bakış açımız elbette ki farklıdır. Hiçbir zaman da aynı olmayacağından eminim. Fakat şu yaşadığımız derin trajediden çıkmak için demokrasi ilkeleri etrafında yan yana gelinip konuşulması, halkın özgür yarınları için, huzuru ve refahı için kesinlikle katkı sağlayıcı olacaktır.” dedi.
‘Geçmişle yüzleşmeyi kişiler üzerinden yapmayalım’
Bu gibi durumlarda acı çeken, bedel ödeyen kesimleri düşünerek hareket etmeyi tercih ettiğini söyleyen Demirtaş, şunları ifade etti:
“Eğer bir çözüm imkanı varsa onu değerlendirmek ve halkın acılarını dindirmek siyasetçinin görevidir. Yoksa siyasetçiler kişisel kin veya intikam duygularıyla hareket ederlerse bu sadece halkın ödediği bedelleri arttırır. Bunu söylerken, geçmişle yüzleşmeyi bir kenara atalım demiyorum, bunu kişiler üzerinden yapmayalım diyorum. Zulme karşı en büyük intikam; demokrasiyi, barışı ve özgürlükleri kazanmaktır. Siyasetçi de bunu başardığı oranda temsil ettiği kitlelere karşı ahlaki sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Ben halkımızın çok fazla acı çektiğini, çok bedel ödediğini düşünüyorum. Tüm sorunlarımızı adım adım hal yoluna koymanın zamanı çoktan geldi. Bunun için de ilkesel iş birliklerine, diyaloglara açık olmak zorundayız.”
‘Meral Hanım’ın kapısını çalar kahvaltıya geldik derdim’
Çakır’ın kendisine yönelik “ne?” sorusunu cevaplarken “nasıl?” sorusunu aynı netlikle cevaplamadığı iddiasına ise Demirtaş, şu yanıtı verdi:
“Ben, hapishanedeki siyasetçi bir rehine olarak dışarıya bir tartışma metni sundum sadece. Bunu eksiğiyle, gediğiyle tartışıp geliştirmek, hayata geçirmek dışarıdakilerin işidir. Ben buradan kimse adına karar da veremem pratik siyasete müdahale de edemem. Bunun için pozisyonum da imkanım da yok. Dolayısıyla ‘nasıl’ sorusunun pratikteki cevabını dışarıdaki siyasetçiler bulacak. Ben elimden gelen desteği sunarak kolaylaştırıcı olabilirim ancak. Örneğin, siyasi amaçla bir araya gelmeden önce tüm liderler, sırf aile ziyareti kapsamında ve insani ilişki çerçevesinde, bir kahvaltı için herhangi bir liderin evinde buluşarak birbirlerini daha yakından tanımaya, daha iyi anlamaya gayret edebilirler. Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve ‘Kahvaltıya geldik’ derdim.”
‘Tayyip Bey’in evine neredeyse bu şekilde gidecektim’
“Yıllar önce Ankara’da bir akşam Tayyip Bey’in evine neredeyse bu şekilde gidecektim. (Rahmetli Dengir Bey de bunu önermişti.)” diyen Demirtay, ancak Erdoğan’ın kendileri açısından hep öngörülemeyen bir lider olduğunu söyledi. Demirtaş, şunları ifade etti:
“Bizimle insani, siyasi ilişki geliştirmede ketumdu. Çözüm sürecinde bile böyleydi. Normalde başkalarına karşı böyle olmadığı biliniyordu ama bize karşı hep ketumdu. Oysa ben şuna inanıyorum; önce birbirimizin insan yönüne odaklanalım ki, siyasi sorunlarımıza dair çözüm noktasında daha iyi anlaşabilelim. Hepimiz bu acılı coğrafyanın bahtsız çocuklarıyız, nasıl olur da birbirimize düşman gibi bakarız? Ben bunu kabul etmiyorum.
Siyaseten hep farklı yerlerde durduk, duracağız. Çoğulcu demokrasinin gereği de budur zaten. Ama bizler birbirimiz için ne düşmanız ne de tehdit. Perişan hale getirilmiş Türk’ün de Kürt’ün de sorununu birlikte çözüp, birlikte yaşamı mümkün kılmakla sorumlu siyasetçileriz. Ama önce insanız, sonra siyasetçi. Siyasetçi kimliğimiz insanlığımızın önüne geçmemeli. Geçince kamplaşma başlıyor, karşılıklı suçlamalar yapılıyor ve tüm diyalog kapıları kapanıyor, siyaset tükeniyor. Oysa siyaset çözüm üretmek için var.”
‘Siyasi partilere düşen şey HDP ile diyaloga açık olmak, barış siyasetine kulak vermektir’
Çakır’ın “Daha önemlisi iktidar ortaklarının, muhalefetin bir araya gelmesini ‘beka’ söylemi ve HDP’yi şeytanileştirerek ve ellerindeki sonsuz imkanları kullanarak engellemeye çalışmaları nasıl etkisiz kılınabilir?” sorusunu Demirtaş, en etkili yolun barış siyasetini büyütmek olduğunu söyledi.
Demirtaş, “HDP terörle arasına mesafe koysun, terörü kınasın” dayatması yerine “Şiddetin nihai olarak sonlanması için HDP’nin önerilerini dinlemek ve değerlendirmek istiyoruz” denmesi gerektiğine vurgu yaptı. Demirtaş, şunları ifade etti:
“Bundan bir şey kaybetmezler. Aksine, Türkiye toplumunun yararına olur bu. Çünkü HDP siyasi gücünü, halktan aldığı siyasi desteği siyasi çözüm ve barış için kullanmak istiyor ama ısrarla HDP’yi ‘kınama, mesafe koyma’ kıskacında tutmaya çalışıyorlar. Bunun kimseye yararı yok, hiçbir sorunu da çözmüyor. HDP’nin şiddetle, silahla hiçbir bağı yok, olamaz da. Ancak HDP’nin ‘terörle mücadele’ yöntemi dışında başka bir çözüm önerisi var, o da siyasetçiler olarak yan yana gelip sorunu konuşarak çözmek, parlamentoda çözmektir. Diğer siyasi partilere düşen şey HDP ile diyaloga açık olmak ve barış siyasetine kulak vermektir.”