DİSK, KESK, TMMOB ve TTB yaptıkları ortak açıklamada “Salgınla mücadele etme yerine durumu idare etme politikaları bu topraklarda 150 binden fazla insanımızın fazladan ölümüne, milyonlarca insanın hastalanmasına neden oldu” dedi.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), 30 Temmuz 2021 günü TTB Genel Merkezi’nde aşılamanın hızlandırılıp yaygınlaştırılması başta olmak üzere salgından çıkış yolunu işaret eden bir basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısına DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ve TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata katılırken; ortak açıklamayı TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı okudu.
‘İktidarın politikasızlığının bedelini ödüyoruz’
Toplantının açılışında yurdun dört bir yanında doğanın katledildiği ve canlıların yaşamını yitirdiği yangınlara ilişkin kısa bir açıklama yapan Korur Fincancı; “Yangınlara zamanında ve yeterli müdahale edilememesi, iktidarın politikasızlığının bir parçası. Bunun bedelini tüm canlar olarak ödüyoruz” dedi. İktidarın politikasızlık veya idare etme halinin salgınla mücadelede de kendini gösterdiğini ifade eden Korur Fincancı, aşılamadaki eşitsizlikleri gidermek için Diyarbakır ve Şırnak’ta tabip odaları öncülüğünde yürütülen kampanyaların somut adımlar için iyi birer örnek olduğunun altını çizdi.
Fincancı, kısa giriş konuşmasının ardından ortak açıklamayı okudu.
Fincancı, 1 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla tüm sınırlamaların kalkmasının ardından günlük vaka sayılarının hızlı biçimde 5 binlerden 22 binlere ulaştığını, çok daha bulaştırıcı olduğu bilinen Delta türünün ise hâkim tür olma yolunda hızla ilerlediğini söyledi.
İktidarın salgının başından beri verileri gizlediğini, emek ve meslek örgütleriyle toplumun tamamını salgınla mücadelenin dışında tuttuğunu belirten Fincancı, “Sorumlu politikalarla bilgi edinme hakkımızı önceleyen bir yaklaşım yerine aşıların ne zaman geleceği, miktarı ve bilimsel değerlendirme süreçlerinin toplumla paylaşılmamasının bedeli ne yazık ki ağır oldu ve biz bu bedeli ödemeye hâlâ devam ediyoruz” sözlerini kullandı.
Bakanlığın elindeki bilgileri paylaşmaması salgınla mücadeleyi aksatıyor
“Sağlık Bakanlığı’nın elinde veriler olduğunu biliyoruz. Sağlık Bakanlığı tarafından salgının başından beri yaş, cinsiyet, sosyoekonomik durum, ek hastalıklar gibi verilerin yeterince paylaşılmaması (kısıtlı veri paylaşılması) salgının etkin bir şekilde kontrol edilmesinde alınacak önlemlerin belirlenmesini geciktirdi ya da önledi” şeklinde konuşan Fincancı, “Aynı durum aşılama sürecinde de devam etmektedir. Aşılama başladıktan sonra aşının salgın üzerine etkisinden yan etkisine kadar aşı ve bağışıklama ile ilgili bilgiler yeterince paylaşılsaydı, toplumda oluşan aşı tereddüdü aşılabilir, aşı karşıtlarının bilgiyi çarpıtarak oluşturduğu korku iklimini yok edebilirdi. Bilgi edinme hakkımızı yok sayma davranışı, sağlıklı yaşam hakkı ihlaline dönüşmüştür. Sağlık Bakanlığı halen bir aşı programı ya da kampanya ortaya koyamamış, yalnızca Sağlık Bakanı’nın attığı “tweet”lerle aşı programı yürütmeye çalışmaktadır” dedi.
Fincancı, salgının sosyal ve ekonomik sonuçlarına da şöyle dikkat çekti: “Salgında insanlar, anlamlı hiçbir sosyal ve ekonomik desteğe ulaşamadan, gittikçe daha da güvencesizleştirilen çalışma koşullarında ve açlıkla salgın arasında seçim yapmaya zorlanarak yaşam mücadelesi verdi. Hep birlikte intiharlarda artışla, yokluğun yoksulluğun derinleşmesiyle yüzleşmek zorunda kaldık.”
‘Sağlık çalışanlarının yükleri ağırlaştı’
Fincancı, salgın sürecinde sağlık çalışanlarının durumunu ise şöyle değerlendirdi: “Sağlık çalışanları her alevlenmede yükleri daha da ağırlaşarak ama tüm haklardan yoksun bırakılarak çalıştırıldı. Yetmedi, salgınla mücadelede en önemli yerde olan; ama sağlık çalışanlarını tüketme projesi ile çoktan güvencesiz bırakılmış, yalnızlaştırılmış birinci basamak sağlık emekçileri cezalandırma yönergeleriyle karşı karşıya bırakıldı. Aile hekimliği binaları, soğuk zincir dolapları gibi birçok fiziksel ihtiyaç defalardır yaptığımız çağrı ve uyarılara rağmen düzeltilmemiş; salgına uygun düzenlemeler yapılmamıştır.”
Fincancı “Salgınla mücadele etme yerine durumu idare etme politikaları bu topraklarda 150 binden fazla insanımızın fazladan ölümüne, milyonlarca insanın hastalanmasına neden oldu. Üzülerek söylemeliyiz ki tüm bunların yanında kronik hastalıkların bedeli sonradan anlaşılacaktır” sözlerinin ardından salgından çıkış için yapılması gerekenleri sıraladı:
‘Salgından çıkışın yolu bellidir’
- Bilimsel temellere dayandırılmış bir sürveyans sistemi ve filyasyon ile hasta ve temaslılarının saptanıp izlenmesi, bu izlemin uygun kamusal koşullarda yapılması,
- İhtiyaç duyan hasta ve temaslılara sosyal ve ekonomik desteğin verilmesi,
- Aşılamanın hızlanması ve yaygınlaşması için etkili bir aşılama kampanyası başlatılması,
- Toplumda aşılamaya güvenin artırılabilmesi için aşılama ve etkisi ile ilgili bilimsel bilginin gizlenmeden paylaşılması, toplum temsilcilerinin bağışıklama hizmetlerine katılması, yazılı görsel ve sanal medyanın etkin bir şekilde kullanılması,
- Pandeminin başından beri hastalıktan korunmada etkinliği gösterilmiş olan kişisel ve kurumsal önlemlere (maske, mesafe, hijyen, havalandırma, kapalı ve kalabalıklardan uzak durma vb) devam edilmesi,
- Sermayenin insafına terk edilen toplumun, sermayenin kâr alanı kılınan sağlığın yeniden bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik halini koruyacak demokrasi, adalet, özgürlük ve barış temelinde kurulması,
- Salgınla mücadelenin sağlık emek örgütleri ve toplum temsilcileriyle birlikte yürütülmesi önerilir.