EMEP: Kovid-19’la mücadelede herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmeti sunulmalı

Doğan, “Korona salgını ile bir kez daha kanıtlandı ki özelleştirme insan sağlığına zararlıdır”

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan (Fotoğraf: Evrensel Gazetesi)

HABER MERKEZİ – Emek Partisi (EMEP), Kovid-19 salgını sonrası hükümetin sağlık politikasının getirdiği olumsuzlukları sıralayarak, salgınla mücadelede iktidarın koruyucu sağlık hizmetlerini öncelemesi ve herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmetini hayata geçirmesinin önemine vurgu yaptı.

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan “Herkese Eşit, Ücretsiz, Nitelikli, Ulaşılabilir Sağlık Hizmeti” başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.

Doğan açıklamada, dünyada sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesinin acı sonuçlarının çok yakıcı bir şekilde yaşandığını belirterek, “Yıllarca kapitalistler ve işbirlikçileri ‘özelleşen güzelleşir’ yalanına ikna etmeye çalıştı emekçileri. Halk, kamu kurumlarına yapılmayan yatırımlar, gereğince verilmeyen hizmetler, ayrılmayan bütçelerle bu görüşe kazanılmaya çalışıldı. Korona salgını bir kez daha kanıtlandı ki özelleştirme insan sağlığına zararlıdır” dedi.

“Şimdi Sağlık Bakanlığı yerinde ama geç bir karar ile özel sağlık kuruluşları ile vakıf üniversitelerinin Kovid-19 tedavisinde hizmete sokulduğunu açıklıyor. Oysa aynı özelleştirme furyasını canhıraş savunan da en ileriden uygulayan da AKP iktidarı oldu” diyen Doğan’ın yaptığı açıklama şu şekilde:

“Herkesi şemsiyesi altında toplayacak denilen GSS yasası bu dönemde çıkarıldı. Bugün 5 milyon insan GSS kapsam dışında. 1. basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütüldüğü sağlık ocaklarının yerini nüfusa dayalı aile hekimlikleri aldı. Oysa sağlık ocakları adresedayalı idi ve gebe, anne, bebek ve aşı takibini adrese dayalı olarak yerinde yapıyordu. Bu uygulama ile bulaşıcı ve salgın hastalıkları yerinde tespit edebiliyor, çevreden temiz suya kadar sağlık için birçok etken takip edilebiliyordu. Bu hizmetler geri plana itildi. Özelleştirme uygulamaları sonucu kamuya ait olan tek ilaç fabrikası da kapatıldı.

Farklı sosyal güvenlik kurumları SGK çatısı altında toplandı, çalışanlardan kesilen primlerle oluşan SGK gelirleri yıllar içinde artan oranda özel sektöre akıtılır oldu.

Kamu hastanelerinde temizlikten görüntülemeye, yemekhaneden bilgi işleme birçok bölüm taşerona verilerek özelleştirildi. Halka daha yakın mesafedeki devlet hastaneleri kapatılarak, ulaşıma uzak, devasa binalarda toplanmaya başladı. Özel sektörle ortaklık halinde işletilen şehir hastanelerine; otoyol ve köprülerdeki geçiş garantisi gibi hasta geliş garantisi verildi.

Koruyucu sağlık hizmetleri geri plana itilirken tedavi edici sağlık hizmetleri ön plana çıkarıldı, kışkırtıldı. Çünkü kapitalizm ve kapitalistler için insan ve toplum sağlığı hizmetleri bir hak, bir zorunluluk değil, şirketlerinin kâr edeceği hizmetlerdir. Tedavi edici hizmetler de daha kârlıdır.

Şimdi geldik bugüne. İlk müdahaleler, ilk tedaviler, ilk bakım merkezleri ile duruma ilk müdahale kamu hastanelerinde yapıldı. Bazı devlet hastaneleri kendi maskesini dikmeye başladı. MKE filtreli maske üretecek. Demek ki sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ticarileştirilmesi, sağlığa iyi gelmiyormuş.

Kapitalistlerin karlarından kendiliğinden vazgeçerek yaşananlardan ders almasını beklemek hayal olur. Ancak iktidarın koruyucu sağlık hizmetlerini öncelemesi ve herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmeti hayata geçirmesi, işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle olacaktır. Bu salgın günlerinde yaşadıklarımızın bir daha yaşanmaması buna bağlıdır.”

EMEP ayrıca işçilerin sağlığı konusunda öneriler sunan videolar hazırladı: