EŞİK: Danıştay derhal yürütmeyi durdurma kararı vermelidir

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’nin meselesi olduğunu yineleyerek, “Danıştay 10. Dairesi derhal yürütmeyi durdurma kararı vermelidir” dedi.

EŞİK, “Danıştay, 1 Temmuz’dan önce yürütmeyi durdurma kararı vermediği takdirde, sonrasında vereceği kararın bir anlamı olmayacaktır.” diye kaydetti.

Fotoğraf: Tunahan Turhan/Depo Photos

EŞİK, yaptığı açıklamada Türkiye’nin 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığının açıklandığını hatırlattı. 1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’nin tarafı olmaktan çıkacağının 30 Nisan 2021 tarihli Resmi Gazete’de ilan edildiğinin belirtildiği açıklamada, bu karara karşı pek çok kadın ve kadın örgütü ile barolar, STK’lar ve siyasi partilerin de yürütmenin durdurulması ve bu kararların iptali talebiyle Danıştay’a başvurduğu belirtildi.

‘Danıştay 6 gün kalmasına rağmen hala karar vermedi’

Açıklamada, Danıştay 10. Dairesi’nin, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin kesinleşmesine sadece 6 gün kalmasına rağmen, anayasal dayanaktan yoksun ve hukuken yok hükmündeki bu kararların yürütmesini hala durdurmadı ya da iptal kararı vermediğine dikkat çekildi.

‘Devlet memurlarının görevlerini ihmale neden olacak’

Danıştay’a acilen yürütmeyi durdurma kararı vermesi çağrısının yapıldığı açıklamada, “Sözleşme’nin yokluğunun pek çok saldırgan için yeni bir teşvike ve kadına yönelik şiddetle mücadelede yükümlülüğü olan devlet memurlarının görevlerini ihmal ve suistimal etmelerine neden olacaktır.” denildi. 

‘Şikayetler çeşitli bahanelerle işleme alınmıyor’

Açıklamada, İstanbul Sözleşmesi kararından bu yana kolluk birimlerinde şiddet mağduru kadınların şikâyetlerinin çeşitli bahanelerle işleme alınmadığı, şiddet mağduru kadınların saatlerce bekletildiği ve şiddet faillerine yönelik olarak “artık koruma/uzaklaştırma kararı verilemeyeceği” söylemleri gibi olumsuz uygulamalarda artış olduğunun bildirildiğine işaret edildi.

‘Çıkış konusunda kamu yararı bulunmuyor’

Sözleşmeden çıkış konusunda bir “kamu yararı” bulunmadığına dikkat çekilen açıklamada, “Her gün en az üç kadının öldürüldüğü ve kadına karşı şiddetin her geçen gün daha da olağan hale gelmeye başladığı koşullarda kamu düzenini tehdit edecek ve kamu düzeninin daha da bozulmasına neden olacaktır.” denildi.

‘Telafisi güç zararlar doğacaktır’

İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olma sıfatının 1 Temmuz’da sona ereceği dikkate alındığında bu kararların uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararlar doğacağına vurgu yapılan açıklamada, “Bu kararlar açıkça hukuka aykırı olduğu için ivedilikle yürütmeyi durdurma kararı verilmesi zorunludur.” diye kaydedildi.

‘Kararın 1 Temmuz sonrası bir tarihe ertelemesi kabul edilemez’

İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların ve LGBTİ+’ların can güvenliği ve şiddetsiz bir hayat hakkı için kritik önemde bir hukuki belge olduğunun belirtildiği açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

“Danıştay, 1 Temmuz’dan önce yürütmeyi durdurma kararı vermediği takdirde, sonrasında vereceği kararın bir anlamı olmayacaktır. Taraf olunduğu tarihten itibaren uygulansaydı en az 2 bin 336 kadının hayatta kalmasını sağlayacak bir sözleşme ile ilgili Danıştay’ın önüne gelen başvuruları görmezden gelmesi, kararı 1 Temmuz sonrası bir tarihe ertelemesi kabul edilemez.”

Aile değerlerini ve geleneklerini savunma bahanesi altında, kadın düşmanı ve homofobik bir gündem yükseltildiğine işaret edilen açıklamada, “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin hukuk dışı karardan derhal vazgeçilmelidir.” Diye kaydedildi. Açıklamada, aksi takdirde yaşanabilecek süreçlere ilişkin şunları sıralandı:

  • Türkiye Cumhuriyeti devletinin, kadına karşı şiddeti önleme, mağdurları koruma ve failleri cezalandırma görevinden vazgeçme kararını tescillemiş olacaktır. 
  • Bu aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası insan hakları hukukundan, evrensel hukuk sisteminden kopması anlamına gelmektedir. Şu anda, çocukları cinsel istismar ve sömürüden koruma amaçlı Avrupa Konseyi Lanzarote Sözleşmesi ve diğer uluslararası sözleşmelerden de aynı yöntemle çıkılabilecektir.
  • İstanbul Sözleşmesi’nin 24 Kasım 2011 tarihli ve 6251 sayılı onay kanununda olduğu gibi tüm kanunlar, tek bir gerekçe sunulmayan, birkaç cümlelik bir Cumhurbaşkanı kararı ile yürürlükten kaldırılabilir hale gelecektir.

Bütün bu süreçlerin çok yönlü olumsuz etkilerinin olacağının belirtildiği açıklamada, “Bu nedenle toplumun tüm kesimlerince öncelikli sorun olarak görülmesi gerekmektedir. İstanbul Sözleşmesi yalnızca kadınların değil, tüm Türkiye’nin meselesidir.” diye kaydedildi.

Yeni1Mecra