Türkiye’de gazeteciliğin yedi günü: En az 25 gözaltı, 4 tutuklama

HABER MERKEZİ Türkiye’nin İdlib ve Libya’da yürüttüğü operasyonlar ve yaşanan can kayıpları ile birlikte ülkede haber alma hakkına ve gazetecilere yönelik baskı ve soruşturmalar artış gösterdi. Sosyal medya kısıtlamaları, site engellemeleri ile birlikte son bir haftada en az 25 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı veya gözaltına alındı, 4 gazeteci ise çıkarıldıkları mahkemeler tarafından tutuklandı.

28 Şubat tarihinde İdlib’de 33 askerin hava saldırısı sonucu hayatını kaybetmesinin ardından sosyal medyaya yönelik engellemeler yaşanırken, Oda TV’ye yönelik BTK tarafından erişim engeli kararı alındı. İdlib’de yaşanan can kayıpları ve gelişmeler ardından Türkiye’nin mültecilerin geçişlerini engellemeyeceğini açıklaması ile birlikte Edirne’de gelişmeleri takip eden gazeteciler gözaltına alındı. Ayrıca Libya’da yaşandığı belirtilen can kayıplarını haberleştiren gazeteciler de haklarında başlatılan soruşturmalar nedeniyle gözaltına alındı ve tutuklandı.

Bilgiye erişim kısıtlandı

İdlib’de yaşanan çatışmalar Rusya’da Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile Rusya Lideri Putin arasında gerçekleşen görüşme sonrası açıklanan mutabakat ile azalırken, bu süreçte yaşanan en büyük can kaybı 28 Şubat’ta ortaya çıktı. 28 Şubat Perşembe akşamı İdlib kırsalında gerçekleştirilen hava saldırısı sonucu 33 askerin hayatını kaybettiğine dair bilgiler ilk olarak sosyal medyadan yayılmaya başladı. Can kayıplarına ilişkin resmi açıklamanın hemen öncesinde Türkiye’de özellikle Twitter, Facebook ve Youtube gibi sitelere ve mesajlaşma uygulaması Whatsapp’a erişim kısıtlandı. Bilgiye ulaşımı zorlaştıran bu uygulama 29 Şubat Cuma günü akşam saatlerine kadar devam etti.

İnternet erişiminde kısıtlamaların devam ettiği saatlerde ise çeşitli illerin savcılıkları da yaptıkları açıklamalarla sosyal medya paylaşımları hakkında soruşturmalar başlatıldığını duyurdu.

Sputnik gözaltıları ve Dursunoğlu’na tutuklama

 İdlib yaşananlar ile birlikte Türkiye ile Rusya arasında siyasi alanda yaşanan gerilimden gazeteciler de etkilendi. Rusya merkezli Sputnik Haber Ajansı’nın İngilizce servisinde yayınlanan Hatay konulu bir haber ardından Sputnik Ankara bürosunda çalışan üç gazetecinin evlerine kimliği belirsiz kişilerce saldırılar düzenlendi. 1 Mart tarihinde evlerine yönelik saldırılar ardından gittikleri karakolda gözaltına alınan üç gazeteci daha sonra serbest bırakıldı. 1 Mart tarihinde Sputnik’in İstanbul’da bulunan bürosuna düzenlenen polis baskını ardından da Sputnik Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Mahir Boztepe de gözaltına alındı. Boztepe de ifade vermesinin ardından serbest bırakıldı.

Yakın Doğu Haber sitesi genel yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu da 29 Şubat günü sosyal medya paylaşımları gerekçesi ile gözaltına alındı. Dursunoğlu 1 Mart tarihinde çıkarıldığı mahkemede sosyal medya paylaşımları gerekçesi ile tutuklandı.

Sınırda gazetecilere gözaltı

28 Şubat akşamı İdlib’de yaşanan can kayıpları ardından Türkiye’nin ülkede bulunan mültecilerin Avrupa’ya geçişlerinin engellemeyeceği ilan edildi. Haberin duyulması ile birlikte mültecilerin sınıra yürüyüşü gece saatlerinde başladı. 29 Şubat tarihinde ise sınırda yaşana  gelişmeleri takip etmek üzere gazeteciler Türkiye-Yunanistan sınırının bulunduğu Edirne’ye gitti. Edirne’de mültecilerin durumunu takip eden ve aralarında Mezopotamya Ajansı muhabirleri  İdris Sayılğan ile Naci Kaya, Rudaw Türkçe muhabiri Ravin Sterk Yıldız, kameraman Mehmet Şirin, Nar Photos’dan Tolga Sezgin, EPA’dan Sedat Suna’nın da bulunduğu en az 9 gazeteci gözaltına alındı.

Gözaltına alınan isimlerden olan Mezopotamya Ajansı muhabiri Naci Kaya tutuklanmasının ardından yapılan itiraz ile serbest bırakıldı. Öte yanda yedi gün boyunca gözaltında tutulan ve yasak bölgede çekim yaptığı gerekçesi ile gözaltına alınan Rudaw muhabiri Ravin Sterk Yıldız ise sosyal medya paylaşımları gerekçesi ile tutuklandı.

‘MİT haberi’ soruşturma ve tutuklamaları

Türkiye’nin İdlib dışında sınır ötesinde operasyon yürüttüğü bir diğer ülke olan Libya’ya dair haberler yapan ve bu haberleri yayınlayan gazeteciler de soruşturmaların hedefindeydi.

Türkiye’nin Libya’da yürüttüğü operasyonlar sırasında MİT mensubu olduğu belirtilen bir albayın  hayatını kaybettiğine dair bilgileri haberleştiren Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve muhabir Hülya Kılınç evlerine düzenlenen polis baskını ile gözaltına alındı ve tutuklandı.

Terkoğlu’nun tutuklanmasının ardından Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan da savcılık tarafından ifadeye çağrıldı. Tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilen Pehlivan hakkında da tutuklama kararı verildi.

Pehlivan ile aynı gün içinde savcılık tarafından ifadeye çağrılan gazeteci ve Yeniçağ yazarı Murat Ağırel de savcılık ifadesinin ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme Ağırel’in adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi.

Öte yandan MİT konulu haberlere gazetede yer verdikleri gerekçesi ile ifadeye çağrılan Yeni Yaşam gazetesi Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ile gazete çalışanı Semiha Alankuş da savcılıkta ifade verdi. Savcılık, Çelik ve Keser’i tutuklama talebi ile mahkemeye sevk etti. Gazete çalışanı Alankuş ise savcılık tarafından serbest bırakıldı.

Tutuklanma talebi ile mahkemeye sevk edilen Çelik ve Keser de adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.

Gazeteciler hakkında yurtdışına çıkış yasağı uygulanması ve karakola giderek imza verme kararı uygulanmasına hükmedildi.

Türkiye’de böylelikle yedi günde en 25 gazeteci gözaltına alınırken, 5 gazeteci hakkında tutuklama kararı verildi. Tutuklanan gazetecilerden Mezopotamya Ajansı muhabiri Naci Kaya’nın avukatlarının itirazı üzerine tahliye edilmesi ile tutuklanan gazeteci sayısı 4’e indi.

‘Gözaltı ve tutuklamalar hukuksuz ve tutarsız’

Bir haftadan beri devam eden gazeteci gözaltı ve tutuklamalara ilişkin yeni1mecra’ya konuşan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş sendika olarak bu konu hakkında tavır göstereceklerini açıklayarak, önümüzdeki hafta başında eylem planını açıklayacaklarını söyledi.

Gözaltı ve tutuklamaların hukuksuz olduğunu belirten Durmuş, “Bu baskıya karşı koymanın en önemli ayağı dayanışma” dedi.

Gözaltıların sebeplerini ve yaşanan tutarsızlıkları değerlendiren Durmuş, şunları söyledi:
“Gözaltı ve tutuklamalar hukuk açısından tutarsız bir durum ama yönetenler açısından tutarsız değil. Şu an 25 gazeteci gözaltında, 4 gazeteci de tutuklu… Gözaltı ve tutuklama sebepleri iki eksende gidip geliyor; biri Türkiye’nin Suriye, İdlip politikası diğeri de mülteci politikaları hakkında.”

‘Hükümet haberi engelleyerek gerçeğin üstünü kapatıyor’

Yönetenlerin özellikle mülteciler hakkındaki dış politikanın duyurulmasını, mültecilerin yaşadıklarının görünmesini istemediklerini ifade eden Durmuş, OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun tutuklanmasının sebebinin, Suriye ve İdlip politikalarının ortaya çıkarılması olduğunu belirtti. Durmuş, “Hükümetin Suriye ve Libya’da yürüttüğü politikanın bir bedeli var bunun ortaya çıkarılmasını istemiyorlar. Her iki olayda da aslında hükümetin derdi gerçeğin üstünü kapatmak, haberi engellemek. Bu, hükümetin neredeyse iktidara geldiği zamandan beri medya üzerinde uyguladığı bir politikadır” diye konuştu.

Gökhan Durmuş

‘Gazeteciler birbirini desteklemeli’

Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin dış politikasının aynı şekilde devam etmesi durumunda gazeteciler üzerindeki baskının da devam edeceğinin altını çizen Durmuş, “Bu baskıya karşı koymanın en önemli ayağı dayanışma. Bu bir haftalık süreçte gördük ki gazeteciler birbirlerini desteklediği zaman karşı koyabiliyoruz. Yani bu tablo devam edebilir ama burada iş yine biz gazetecilere kalıyor. Özellikle meslek örgütlerinin sendikaların gazetecileri takip etmesi lazım, desteklemesi lazım, yapmazsak bu böyle devam eder” diye ekledi.

‘Eylem planımızı hızla uygulayacağız’

Durmuş, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın tutuklanan ve gözaltına alınan gazetecileri yakından takip ettiğini ifade ederek “Konu hakkında kamuoyunu devamlı olarak bilgilendirmeye çalışıyoruz. Önümüzdeki hafta başında konuyla ilgili eylem planımızı duyuracağız ve hızla uygulamaya geçeceğiz. TGS seyirci kalmayacak; hem gazetecileri hem de haberi koruyacağız” dedi.

‘İktidarın gazeteciliğe yaklaşımı muhalif tüm gazetecilere etki etmeye başladı’

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan da hükümet tarafından gazetecilere daha geniş bir yelpazede baskı uygulanmaya başlandığını ifade etti. Altan, “İktidar tek sesli tek renkli aykırı bir ses çıkmayacak şekilde bir medya dizayn etmeye çalışıyor” dedi.

Mevcut hükümetin gazetecilere yönelik yaklaşımının iktidar olduğundan beri değişmediğini ifade eden Altan, “Gazeteciliği baştan tehlikeli olarak gördükten sonra tüm yaklaşımları buna göre şekilleniyor. Türkiye’de iktidar yanlısı medya dışında da bir medya var. Muhalif medya dediğimiz bir medya var, Kürt medyası dediğimiz hem muhalif diyebileceğimiz hem de öteki diyebileceğimiz bir medya var. Bunu böyle kategorize etmek doğru değil belki ama sonuç olarak muhalif medya deyince iktidarın hedefinde olan gazeteciler geliyor aklımıza. Geldiğimiz aşama sol diyebileceğimiz, ulusalcı diyebileceğimiz, AKP karşıtı diyebileceğimiz tüm kesimlere de etki etmeye başladı.” diye konuştu.

“Dayanışmanın mutlak suretle büyütülmesi gerekiyor”

Serdar Altan

Gazetecilerin arasındaki dayanışmanın önemine vurgu yapan Altan, “Gazeteciler arasındaki dayanışmanın mutlak surette büyütülmesi gerekiyor. ‘Şu fikirde bu fikirde’ demeden, durumu ‘gazetecinin hakları nedir’, ‘basın ve ifade özgürlüğü nedir’ çerçevesinde ele alarak hepimizin dayanışma içerisinde olması gerekiyor. Aksi takdirde bu böyle devam eder gider. Buna karşı dik durmak gerekiyor” dedi.

‘Baskı cenderesine karşı tüm gazeteci örgütleri bir araya gelmeli’

Tüm gazeteci örgütlerine de çağrıda bulunan Altan, “Gazetecileri bir araya getirerek dayanışmayı büyütebilmek, tek sesliliğe karşı birleşelim demek, önümüzdeki süreçte karşımızda duran tehlikeleri görebilmek ve bunun için yapılması gerekenleri daha hızlı bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Bu noktada dernek olarak da kişi olarak da bir çağrıda bulunmak istiyorum, Türkiye’de var olan ve faaliyet yürüten gazeteci örgütleri ve muhalif yayın yapan medya organları dayanışmayı büyütmeli ve bir şekilde bu baskı cenderesine karşı etkin bir mücadele içerisine girmeli” dedi.

‘Anayasaya aykırı, demokrasiyle bağdaşmıyor; kabul edilemez’

Misket Dikmen

Gözaltı ve tutuklamalarla topluma göz dağı verildiğine vurgu yapan İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Misket Dikmen, “Gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç’ın tutuklanması, gazeteciler Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser’in tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmesi ve OdaTV haber sitesine erişimin engellenmesi, Ankara’da üç gazetecinin evlerine saldırılması özgür gazeteciliğin ve mutlak haber alma hakkına sahip halkın cezalandırılması, sindirilmeye çalışılması eylemidir” dedi.

Tutuklamaların keyfi olduğunu, siteye erişimin engellenmesinin Anayasanın 28. maddesine aykırı olduğunu söyleyen Dikmen, “Demokrasi kavramı ile asla bağdaşmamaktadır. Kabul edilemez. Bu sadece gazetecilere, ifade özgürlüğüne değil topluma verilmiş bir gözdağıdır” diye konuştu.

Dikmen şöyle devam etti: “Uluslararası itibarı, hukuka, adalete olan güveni, inancı sarsmakta kaygılarımızı büyütmektedir. Bu kararları içimize sindirmemiz mümkün değildir. Dileğimiz bu hukuk dışı uygulamalardan bir an önce dönülmesidir. Gazetecilik suç değildir. Demokrasinin gereği basın ve ifade özgürlüğü için dayanışma mücadelemizi sürdüreceğiz”.