HDP’li Günay: İktidar kentlerin yok olmasına seyirci kaldı

HDP Sözcüsü Günay, iktidarın orman yangınlarında kentlerin yok olmasına seyirci kaldığını söyleyerek, “Sarayın 13 tane uçağının olduğu, Tarım ve Orman Bakanı’nın her yere özel jetle gittiği bir iktidarın yangını söndürmek için iki uçak kaldıramaması bu ülkeyi sürüklediği vahameti gösteriyor.” dedi.

HDP Sözcüsü Ebru Günay, Genel Merkez binasında Merkez Yürütme Kurulu toplantısında verilen arada basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Günay, “Toplantımızda siyasal gelişmeleri, partimize yönelik saldırıları ve yürüttüğümüz çalışmaları değerlendirdik.” dedi.

‘Acımızı tarif edecek sözcük bulamıyoruz’

İki gündür Türkiye’nin birçok yerinde yaşanan orman yangınlarının devam ettiğini anımsatan Günay, şunları ifade etti:

“Yaşananlardan dolayı çok büyük üzüntü duyuyoruz. Maalesef her güne bir ekolojik yıkım veya felaketle başlıyoruz. Ülkenin dört bir yanından doğa talanı, afet, yangın, kuraklık, sel haberleri geliyor. Antalya Manavgat’tan sonra Akseki, Muğla’da, Osmaniye’de, Adana’da, Muş Şenyayla’da, Mersin, Kayseri ve Uşak’ta yangınlar çıktı. Halkımıza, halklarımıza çok büyük geçmiş olsun, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Hayatlarımızı, doğamızı, yaşamlarımızı küle dönüştüren bu felaketler karşısında gerçekten üzüntümüzü tarif edecek sözcük bulamıyoruz.”

‘HDP olarak üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız’

Yaraların acilen sarılması için HDP olarak üzerlerine ne düşüyorsa yapmaya hazır olduklarını söyleyen Günay, “Devletin de tüm olanaklarını bir an önce seferber ederek zarar gören tüm vatandaşlarımızın zararını karşılamasının da takipçisi olacağımızın sözünü veriyoruz.” dedi.

‘Uyarıların dikkate alınmaması sorumluluğun başka göstergesidir’

İktidarın kentlerin yok olmasına seyirci kaldığını söyleyen Günay, “Sarayın 13 tane uçağının olduğu, Tarım ve Orman Bakanı’nın her yere özel jetle gittiği bir iktidarın yangını söndürmek için iki uçak kaldıramaması bu ülkeyi sürüklediği vahameti gösteriyor. Sarayın bir uçağıyla onlarca yangın söndürme uçağı alınabilirdi. İklim uzmanlarının ve yine küresel ekoloji hareketlerinin iklim krizi dolayısıyla orman yangınlarına dair uyarılarının dikkate alınmaması, önlem alınmaması da iktidarın yangınlardaki sorumluluğunun başka bir göstergesidir.”

‘Yangın sonrası provokasyon çağrılarına dur denilmeli’

Ortak miras olan ormanların rant uğruna veya tedbirsizlikten yok edilmesine defalarca şahit olduklarını ifade eden Günay, şöyle devam etti:

Gelecek kuşaklardan emanet aldığımız bu doğal varlıklarımıza sahip çıkmak hepimizin ortak görevidir. Yangınların çıkma nedeninin bir an önce soruşturulması, incelenmesi ve açığa çıkarılması gerekir. Bu konuyla ilgili, ihmal veya kastı olanların cezalandırılması için ısrarımızı sürdüreceğiz ve bunun takipçisi olacağız. Yandaş basın, iktidarın tetikçisi olan kimi ırkçı çevreler ve özellikle Kürt halkına düşman kesimler yangına körükle gidiyor ve daha büyük bir felaketin zeminini hazırlıyorlar.

Bunların bu katliam ve provokasyon çağrısına karşı harekete geçen bir savcı hala bulunamadı. Buradan tekrar tahrikçileri uyarıyoruz ve buradan tekrar tekrar suç duyurusunda bulunuyoruz. Hukuk ve adaletten yana olan bir savcı, bir hakim bu tehlikeli oyuna dur demelidir. Gerekenler hakkında soruşturma başlatılmalıdır.”

Bingöl’deki depremi ve Karadeniz’deki sel felaketine de değinen Günay, “Felaketler gerçekleştikten sonra milletin kafasına çay atanlar şunu bilsin ki, bu felaketin nedeni aşırı yağışlar değildir. Bunun tek bir sorumlusu vardır o da yanlış kentleşme ve ulaşımın mimarı olan ve tüm Karadeniz coğrafyasını rant uğruna feda eden ekolojik yıkımın sorumlusu olan iktidardır.” ifadelerini kullandı.

‘Kuraklıktan etkilenen bölgeler afet bölgesi ilan edilmeli’

Dere yataklarının tahrip edilmesi, her köşe başına HES kurma fırsatçılığının, birkaç yandaşı zengin etmek için Karadeniz sahil yolu ve benzeri ranta dönük ulaşım ihalelerinin coğrafyayı bir felaket sarmalına sürüklediğini söyleyen Günay, “Bir an önce bu projelerden vazgeçilerek halkın doğa ile birlikte uyumlu yaşamasını sağlayacak yeni adımlar atılmalı, zarar gören tüm halkımızın da zararları tazmin edilmelidir.” dedi.

Geleceği tehdit eden bir başka konunun ise kuraklık olduğunu söyleyen Günay, şu ifadeleri kullandı:

“Kapitalizmin dünyaya armağanı olan küresel iklim değişikliğinin de etkisiyle yanlış tarım politikaları sonucunda ağır bir kuraklık ve gıda krizi ile karşı karşıyayız. Mazot, gübre, ilaç ve tohum girdilerinin yükselmesi ve üstüne gelen kuraklık 10 binlerce çiftçiyi açlık ve yoksullukla baş başa bırakacak tarımsal gıda fiyatlarının fırlamasına sebep olacaktır. Bu konularda bir an önce tedbir alınmalıdır. Bizler HDP olarak kuraklıktan etkilenen bölgelerin acilen afet bölgesi ilan edilerek tedbirlerin alınmasını, önümüzdeki dönemde yaşanacak gıda krizine karşı da şimdiden kalıcı önlemler alınması savunuyoruz. “

‘En büyük felaket ırkçılık’

Türkiye’nin yaşadığı felaketler sadece bunlarla sınırlı olmadığını bu ülkenin yaşadığı en büyük felaketin ırkçılık olduğunu söyleyen Günay, şöyle devam etti:

“Son dönemlerde tırmandırılan ırkçı saldırılar can almaya, Kürtler başta olmak üzere farklı herkese yönelik bir tehdit olarak ön plana çıkmaya başladı. HDP olarak kimlik üzerinden gelişen her türlü saldırıyı ırkçılık olarak kabul ediyoruz. Kürtlere yönelik gelişen ırkçılık devletin teşviki veya göz yummasıyla daha da artmaktadır.

Afyon’da, Konya’da ve son olarak Ankara’da Kürtlerin linç edilmesi ve Diyarbakırlı Kürt yurttaşımız Hakim Dal’ın katledilmesi aynı ırkçı yönelimin bir sonucudur. Kürtlere yönelik linç kampanyalarından doğrudan sorumlu olan Saray Rejiminin ırkçılık üzerinden kutuplaştırma politikalarına karşı tüm Türkiye demokrasi güçleri ortak bir tutum geliştirmelidir. Buradan ırkçıları uyarıyoruz, bu ülkenin geleceğini tehdit eden tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz. Ektiğiniz nefret tohumları ortak yaşamı dinamitliyor ve biz asla bu tehlikenin seyircisi olmayacağız.”

‘Göçmenler üzerinden istismar siyaseti yürütüyor’

Bu saldırıların son dönemlerde göçmenlere de yönelmeye başladığına işaret eden Günay, “Afganistan merkezli yeni göç dalgası karşısında toplumun farklı kesimlerinden kabul edilemez tepkilerin geldiğini görüyoruz. İran üzerinden Türkiye’ye giriş yapan binlerce Afgan göçmenin görüntülerinin kamuoyuna yansımasından sonra ortaya konulan tepkiler hukuktan, insan haklarından, vicdandan uzak tepkilerdir.

İran sınırından itibaren Saray Rejiminin sorumluluğu altına giren Afgan göçmenlerin kontrolsüz geçişleri bilinçli bir politikanın ürünüdür. Elbette savaş mağduru olan insanların tüm insani ihtiyaçlarını karşılayabilecek koşulların sağlanması, hükümetin başta Cenevre Sözleşmesi olmak üzere uluslararası hukuktan doğan sorumluluğudur. Ancak biz biliyor ki AKP hükümeti uzun süredir göçmenler üzerinden her yönüyle bir istismar siyaseti yürütüyor. Ne yazık ki, göçmenlerin güvenliğinin, yaşam ve seyahat hakkının AB liderleri ile Erdoğan arasındaki pazarlık konusu haline getirilmesi insani değildir, çirkin ve kabul edilemez bir politikadır. Bunu etik bulmuyoruz, kabul etmiyoruz.”

’30 kent merkezi ve ilçelerde halk buluşmaları gerçekleştirdik’

HDP’nin sokağın da, hayatın da, siyasetin de en etkili partilerinden biri olduğunu söyleyen Günay, “Kapatma davası, Kobanî Kumpas Davası, ırkçı saldırılarla partimize yönelik saldırıların arttığı, tasfiye girişimlerinin hız kazandığı bir dönemde HDP’liyiz Her Yerdeyiz dedik ve yeniden yönümüzü yeniden halkımıza, Türkiye halklarına çevirdik.” dedi.

Temmuz ayı boyunca en az 30 ayrı kent merkezinde ve ilçelerinde halk buluşmaları, toplantılar, esnaf gezileri gerçekleştirdiklerini söyleyen Günay, “Bir aylık programımız HDP’nin, kapısına kilit vurulamayacak kadar güçlü, kitlesel bir parti olduğunu dosta da düşmana da gösterdi. Sadece seçmenlerimiz değil, saldırılara karşı şimdiye kadar HDP’ye oy vermemiş insanların da partimizin yanında yer alması dayanışma göstermesi umutlarımızı büyüttü.”  şeklinde konuştu.

Ziyaretler Ağustos’ta da devam edecek

Yerellerde iktidarın yarattığı yoksulluğa, savaş politikalarına, baskı rejimine yönelik büyük bir tepki olduğunu söyleyen Günay, “Halkımız tecridi kabul etmiyor, cezaevlerinde süren açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin kabul edilmesini istiyor. Gittiğimiz her yerde partimiz hakkında açılan kapatma davası zihniyeti yargılandı, gittiğimiz her yerde partimiz hakkında hazırlanan çöp iddianame mahkum edildi.” dedi.

İl ve ilçelerdeki ziyaretlerinin Ağustos ayı boyunca da devam edeceğini söyleyen Günay, “İstanbul, Hakkari, Muğla, Bingöl, Batman, Siirt, Şırnak, Adıyaman, Malatya başta olmak üzere Ağustos ayı sonuna kadar 30 ayrı merkezde olacağız.” şeklinde konuştu.

Bütün bu ziyaretler sonrasında halkın kendilerine ilettiği görüş ve öneriler, yaptığı eleştirilerin önlerindeki dönem yol haritasını belirleyeceğini belirten Günay, “Halkımız ne istiyorsa biz onu yapacağız, ona göre hareket edeceğiz. Toplumumuzun talebi ve beklentisi de belli.” dedi.

‘Eylül ayında bir deklarasyon açıklayacağız’

Günay, tüm önerileri aldıktan sonra Türkiye’nin tüm sorunlarına ve bazı özel meselelere yönelik çözüm reçetesi olarak deklarasyon ve esas tutumlarını Eylül içinde açıklayacaklarını söyledi.

Halka ‘aşı ol’ çağrısı

Pandeminin dünyayı ve Türkiye’yi tehdit etmeye devam ettiğini ifade eden Günay, şu çağrıda bulundu:

“Pandemi baş edilemeyecek düzeye gelmeden bugüne kadar pek çok konuda tarihi sorumluluğunu yerine getiren halkımıza bir çağrımız var. Sevgili halkımız, HDK Sağlık Meclisi, HDP Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonu, Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Emekçileri Sendikası ve sağlık kurumlarının aşı çağrılarına partimiz destek veriyor. Halklarımızı nerede olurlarsa olsunlar aşı olmaya çağırıyoruz.”  

Yeni1Mecra