HDP’li Sancar: Gündemimizde ne kapatma tartışmaları ne de fezlekeler var

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, gündemlerinde ne kapatma tartışmaları ne fezlekeler olmadığını belirterek, “Halkımızın büyük fedakarlığıyla yolumuzdan bir milim sapmadan devam edeceğimizi herkes duysun. Bizim gündemimiz halktır, halkın sorunlarıdır, barıştır, adalettir.” dedi.

Sancar, en geniş demokrasi ittifakıyla bu iktidar dönemini kapatıp yeni bir iktidar dönemini başlatmanın mücadelesini yürütmeye devam edeceklerini söyledi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar Fotoğraf: Arşiv/AA

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde pandemiye rağmen kadınların alanlarda olduğunu belirten Sancar, “Pandemi nedeniyle böyle coşkulu görüntüleri yaşayamamıştık. Kadınların bu eylemleri bizlere cesaret ve umut verdi. 8 Mart’ı kutluyorum. Direnen, mücadele eden, sokakları terk etmeyen kadınları saygıyla ve minnetle selamlıyor, kutluyorum.” dedi.

Uluslararası camiaya Halepçe’yi tanıma çağrısı

Halepçe Katliamının 33’üncü yıldönümü olduğunu hatırlatan Sancar, katliama ilişkin bilgi paylaştı. Çoğunluğu kadın ve çocuk 5 bin insanın katledildiğini, 7 bin insanın yaralandığını belirten Sancar,  “Halepçe’de özürlü doğum oranı Hiroşima ve Nagazaki’nin 4-5 katıla ulaştı. İnsanlığa karşı işlenen bir suçtur, bu vahşettir. Bu bir soykırımdır. Uluslararası camiaya çağrı yapıyoruz: Halepçe’yi tanısınlar ki uluslararası bir anma günü olsun.”

’33 yıl önceki bu acı kendisini dalga dalga gösteriyor’

Halepçe’de 33 yıl önceki bu acının, kendisini Kobanê’den Şengal’e dalga dalga gösterdiğine işaret eden Sancar, “Bu katliamlar aynı zamanda Kürt halkının birlik olmasının tarihsel bir görev ve sorumluluk olduğunu, bütün yakıcılığı ile bizlere hatırlatmaktadır. Bunu başarmak Kürt halkına karşı siyasi olduğu kadar vicdani borcumuzdur.” dedi.

‘İşsizliğin yüzde 30’lara vardığını itiraf etmek zorunda kaldılar’

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını üzerinden geçen bir yıla ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sancar, “Bu süre içinde halkı salgının infazına terk eden salgın ortamını tahakküm ve rant fırsatına dönüştürmekten, hicap duymayan bir iktidar zihniyetini yaşadık. Türkiye’de insanlar bu politikalar nedeniyle pandeminin maliyetini dünyanın geri kalanından iki kat daha fazla ödedi. Sadece bu bir yılda 6 milyon insan daha işsizler kervanına katıldı.” dedi.

Artık TÜİK’in bile bu gerçekleri gizleyemez duruma geldiğini söyleyen Sancar, “Yeni bir kalem icat ettiler, ‘atıl’ adı altında işsizliğin yüzde 30’lara vardığını itiraf etmek zorunda kaldılar. Bu rantçı politikaların, kendi varlığını her şeyin üstünde gören anlayışın kaçınılmaz sonucudur.” şeklinde konuştu.

‘Tabloların tek anlamı kötü yönetimin itirafı’

Salgına ilişkin iktidarın politikalarını eleştirerek konuşmasına devam eden Sancar, “Kovid-19 tablolarının tek bir anlamı var, kötü yönetimin itirafı. Neresinden bakarsanız bakın, vahim durumun sergilenmesinin itirafıdır.” dedi.  

Bu durumun sadece Kovid vakalarıyla ilgili tabloda olmadığını belirten Sancar, “Mesela insan hakları eylem planı açıklıyorlar. Bu planın bize tek anlamı var, o da insan haklarının nasıl çökertildiğinin itiraf edilmesidir. Bizzat kendileri itiraf ediyorlar. Çökerttikleri şeyi, çökerten zihniyetle yeniden bu alanda iyileştirmeler yapacağını bekleyecek kadar saf bir kesim kalmadı.” şeklinde konuştu.

‘Ekonomi Reform Eylem Planı da itiraftır’

Sancar, insan hakları eylem planının ancak toplumda en geniş kesimlerin, hakka muhtaç olanların, ezilenlerin, emekçilerin, mağdurların, Alevilerin, Sünnilerin Kürtlerin, Türklerin ortak mücadelesiyle elde edileceğini söyledi. Aynı şeyin “Ekonomi Reform Eylem Planı” için de geçerli olduğunu ifade eden Sancar, şöyle konuştu:

Planı okuduğunuzda gördüğünüz tek şey ‘biz ekonomiyi çökerttik işte size itirafı. Nasıl çökerttiğimizi ilan ediyoruz’. Peki, neden çökerttiniz? İtiraf değerli ve önemlidir. Hem siyasi hem insani açıdan sonuçlar doğurma potansiyeli olan güçlü bir eylemdir. Ama itiraf eden, yaptığının sorumluluğunu siyaseten ahlaken ve vicdanen üstleniyorsa, eğer böyle bir sorumluluk üstlenme edimi yoksa, itirafta o itiraf sadece bir pişkinlik göstergesi, bir yüzsüzlük ifadesi olarak anlaşılabilir. Bunun ötesinde anlamı yoktur.”

‘Kapanan işyerleri konuşulmasın diye HDP’nin kapatılmasını tartışıyorlar’

Milletvekilleri ile ilgili gündeme gelen fezlekelere de değinen Sancar, şöyle devam etti:

“Kapanan işyerleri konuşulmasın diye, HDP’nin kapatılmasını tartıştırıyorlar. Sürekli düşmanlar ve tehditler üretiyorlar. İşsizliği enflasyonu doları düşüremediklerinde, hemen kendi kontrollerdeki yargıyı devreye sokup, partimize ve muhalefete baskı uyguluyorlar. Toplumsal desteklerin eridiğini, görünce seçim kanunlarıyla oynuyorlar. Bunu yapıyorsa biliyor ki kaybetmiştir, biliyor ki halkın desteği ile iktidarını sürdüremeyecektir.”

‘İktidarı ayakta tutan hiçbir vaat kalmamıştır’ 

İsim vermeden bazılarının iktidarın toplumu kutuplaştırarak bu sorunların üstünü örtme operasyonlarına bir şekilde alet olduğunu söyleyen Sancar, “Bu iktidarı ayakta tutan hiç bir vaat kalmamıştır. Hikayesini tüketmiştir. Elinde bir Kürt sorunu üzerinden ayrıştırmak, düşman yaratmak, böylece kendi varlığını sürdürmek kaldı. İktidarın bu dilini kim bize kullanırsa, kim ki iktidarın bu operasyonlarına bilerek bilmeyerek alet olursa, bilsin ki yaşanan yıkımların ve kötülüklerin ortağı olacaktır. Halkımız bunu görür ve değerlendirmesini yapar ve sonucunu da herkese gösterir.”

 ‘Gündemimizde ne kapatma tartışmaları var ne fezlekeler’

Sokağın gündeminde açlık, yoksulluk, işsizlik olduğuna vurgu yapan Sancar, şunları ifade etti:

“İktidarın siyasi mühendislikleriyle alışveriş torbaları dolmuyor. Kendi medyalarından akşam sabah yalan haberlerle, algı çalışmalarıyla evlerdeki tencereler kaynamıyor. Halk bunun farkında. Bizim de gündemimizde ne kapatma tartışmaları var ne fezlekeler. Ne yaparlarsa yapsınlar, güçlü birikimlerimizle, halkımızın büyük fedakarlığıyla yolumuzdan bir milim sapmadan devam edeceğimizi herkes duysun. Bizim gündemimiz halktır, halkın sorunlarıdır, barıştır, adalettir. Biz halkımızın bütün bu yıkımlardan kurtulması arayışı ve mücadelesi içindeyiz. Onlar bizi kapatmayı, siyaset dışına itmeyi tartışa dursunlar biz en geniş demokrasi ittifakıyla bu iktidar dönemini kapatıp yeni bir iktidar dönemini başlatmanın mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz.”

‘Newroz barış ve çözüm arayışlarının hafızasıdır’

Sancar, konuşmasına Newroz gündemiyle devam etti. Newroz’un barış ve çözüm arayışlarının bu ülkedeki toplumsal hafızası olduğuna vurgu yapan Sancar, “Newroz bu ülkede durmadan tekrarlanan çoklu krizlerin kaynağına inme fırsatı yakaladığımız çok değerli bir gündür. Eğer bu sorunların kaynağına inemezsek, bu adaletsiz zulüm düzeninden çıkmamız mümkün olmaz.” dedi.

 ‘2013 çağrısı yeniden sahiplenilmeli’

2013 Newrozu’nun hatırlatmak gerektiğini belirten Sancar, şöyle konuştu: “Bir çözüm süreci vardı ve çözüm süreci iktidarın hesapları yüzünden bitirildi. Masanın devrildiği bu 6 yılda bedeli ağır oldu gidişatın. Her şey ters yüz oldu. Ortada ne demokrasi kaldı ne hukuk ve adalet. 6 yıl önce ne konuşuyorduk, silahların ebediyen susmasını. 2013 Newroz’u bunun yolunu gösteren önemli bir çağrıyla yapılmıştı. O meydanda okunan o çağrı, bugün yine ve yeniden önümüzde durmak ve yeniden sahiplenilmek durumundadır.”

‘Muhalefet önüne demokratik çözüm programı koymak zorunda’

Muhalefet ve demokrasi güçlerinin önlerine bir demokratik çözüm ve adil bir barış programı koymak zorunda olduğunu söyleyen Sancar, “Boş manipülatif tartışmalarla kaybedecek vakit yok. Bu ülkede silahların gerçekten susmasını istiyorsak, biz istiyoruz, biz bunun için varız. O zaman herkes sorumluluğunu yerine getirecek somut adımlar atmalıdır. Barış bir ihsan olarak görülemez. İktidarlar barışı topluma bir lütuf olarak görme eğilimindedir. Oysa barış aşağıdan yukarıya kurulacak bir inşa sürecidir ve ancak toplumsal güçlerin dayanışması, emeği ve cesaretiyle bu yolda yürünebilir. Aradan 8 yıl geçse de 2013’te Diyarbakır Newroz alanında bütün dünyaya ilan edilen barış çağrısının temeli ve zemini de budur.” dedi.

Sancar, Kürt halkının iradesini, dilini, kimliğini yok sayarak, seçilmiş temsilcilerini her gün tutuklayarak, belediyelerine kayyımlar atayarak, Kürtçeyi engelleyerek, Kürt düşmanlığı üzerinde siyaset yürüterek Kürtleri demokrasi ve barış mücadelesinden vazgeçireceğini sanan aklın asla başaramayacağını söyledi.

Kaynak: MA