İşini ‘iyi’ yapan İŞKUR Genel Müdürü neden görevden alındı!

İŞKUR’un Kasım ayı istatistik bültenine göre; İŞKUR’a kayıtlı her 100 işsizden 80’ine işsizlik ödeneği verilmiyor. Her 100 işsizin 87’si herhangi bir mesleki eğitim veya kurstan yararlandırılmıyor. İŞKUR’a başvuran her 100 işsizin 66’sına hiçbir şekilde iş bulunamıyor.

Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü

Sinan Ok

İşsizlik sorunu sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en önemli gündemlerinden biri. Ancak Türkiye’de sorunun boyutları her geçen gün derinleşiyor. İşsizlik sorununun çözümünde önemli bir kurum olması gereken Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) ve İşsizlik Sigortası Fonunu yönetimi, bu nedenlerle “çok önemli” bir pozisyondadır.

Ancak İŞKUR’un gerek personel sayısı gerekse görevli olduğu konuların hacmi, işsizlik meselesinde bir aktör olmasını engellemektedir. Kimin YÖK, RTÜK, YSK, HSK vb. başkanı olacağından daha az önemli bir konu olmayan “İŞKUR Genel Müdürü’nün kim olacağı” meselesi kamuoyunda yeterince tartışılmamaktadır.

İŞKUR’un amacı ve kapsamı lağvedildi

İŞKUR 2003 yılından bu yana “özelleştirilmeye” çalışılan bir kurumdur. Aslında “Türk Tipi Başkanlık Rejimine Geçisin KHK’si” olarak ifade edebileceğimiz 703 Sayılı KHK ile İŞKUR’un amacı ve kapsamı da lağvedilmiştir. İlgili KHK’nin 74. Maddesi ile, 35 Maddelik Kurum Kanunun adı dahil, değişmeyen kısımları daha az kaldı denilebilir. Rejim değişikliği İŞKUR’un fiilen kapatılmasına giden yolu genişletti. Ancak 2016 Darbe “girişinden” sonra bu kapsamda yapılanlar süreci hızlandırdı.

Kiralık işçilik olan ve emeği metaya dönüştüren “Geçici iş ilişkisinin” özel istihdam bürolarına özel bir yetki haline getirilmesi, İŞKUR’un özel sektörde “reel istihdama aracılık” yapmasına en büyük engel olarak önümüzde duruyor. “Kiralık işçilik yönetmeliği de” yine OHAL koşullarında çıkarılabilmiştir. Olağan dönemde sendikaların böyle bir düzenlemeye izin ve onay vermesi mümkün olmamıştı. 2008 yılında Meclis’ten geçmesine rağmen veto edilen nadir başlıklardan biri olan “Geçici iş ilişkisi” 2016 Ekim ayında legal hale getirildi.

4 personelden birini ihraç eden iller var

OHAL demişken İŞKUR’un muadili olan kurumlarda, diğer ülkelerde çalışan sayısı 30 bin üzerinde iken Türkiye’de bu sayı sembolik düzeyde kalmıştır. OHAL KHK ihraçları kapsamında yüzlerce çalışan da işten hukuksuz bir şekilde atıldı. Her ne kadar işe iadeler başlamışsa da kurumun personel sayısı ile görevleri arasında halen uçurum vardır.

Tabi kurumda ihraç etme komisyonunda Genel Müdür Vekilinin OHAL’in tüm imkanlarından yararlanarak işten atmakta iyi bir performans gösterdiğini de kaydetmek gerekir. Örneğin İstanbul, Van ve Diyarbakır gibi illerde her 4 personelden birini ihraç ettiler. Haliyle önceliğin işsizliği azaltmak olmadığı günlerdi!..

İŞKUR çalışan başına 450 işsiz düşüyor

Sadece ihraçların etkisiyle değil tabi ki yeni personel alımı yapılmamasına ilave olarak bir de işsizliğin “arttırılması” personel başına düşen işsiz sayısını arttırdı. Kasım dönemi verilerine göre her İŞKUR çalışanının başına an itibariyle düşen işsiz sayısı 450’nin üzerindedir. İdari kadrolar hariç tutulduğunda bu sayı bine yaklaşmaktadır. Yani İŞKUR’un bu altyapısı ve insan kaynakları ile işsizlikle mücadelesi için kapasitesi yeterli değildir. Zaten kurumun bu yönde olan amacı da yukarıda ifade edilen değişiklikle yasasından çıkarıldı.

Her ilde işsizler İŞKUR önünde uzun kuyruklar oluşturuyor.

Kayıtlı işsiz sayısı 4 milyonu aştı

Kurumun işsizlikle mücadelede kapasite yetersizliği de hem TÜİK hem de İŞKUR işsizlik verileriyle teyit edilmektedir. Hem TÜİK’e hem de İŞKUR’a göre işsiz sayısı bir yılda yüzde 22 oranında artış göstermiştir. Tüm işsizler İŞKUR’a kayıt olmadığı halde son bir yıl içerisinde 730 bin ilave işsiz kaydıyla kayıtlı işsiz sayısı 4 milyonu aşmıştır.

İŞKUR yönetimi hem kurum bütçesi hem de İşsizlik Fonu yönetimi boyutlarıyla da önemsenmelidir. İŞKUR’un kendi bütçesi 2016-2019 yılları arasında yıllık yaklaşık 6-9 Milyar TL kurum bütçesi harcamaları dışında gittikçe katlanarak artan İşsizlik Fonu harcamaları da kamusal denetime kapalıdır denilebilir. 2016 yılında 12,1 milyar TL harcanan Fon, 2017 yılında 13,4 Milyar TL, 2018 yılında 23,7 Milyar TL ve 2019’un ilk 11 ayında 33 milyar TL harcanmıştır.

Harcamalar katlandıkça işsiz sayıları artıyor

Kurumun yönetimindeki harcamalar katlanarak arttıkça işsizlik sayılarının da katlanarak artması ironik bir durum değildir. Reel ücretlerin düşük tutulması için işsizliğin belirli bir oranın üzerinde tutulması sermayeden yana tüm hükümetlerin politikasıdır. Ancak Türkiye’de bu politikanın da yönetilebilir olmaktan çıktığı açığa çıkan milyonlarca işsizle ifade edilebilir.

50 Milyar TL’lik seferberlik!

Milli istihdam seferberliklerinin ilan edildiği 2017 referandumundan bu yana istihdamdaki azalış devam ediyor. 2019 yılındaki istihdam sayıları 2017 yılının altında iken İŞKUR Genel Müdürü her yıl 1 milyondan fazla istihdam yaptıklarını iddia etmiştir. Yaptıkları istihdamın TÜİK ve SGK verilerine yansımaması konusunu kamuoyuna açıklama gereği duymamışlardır. Yaklaşık 50 milyar TL harcanan bu seferberlik Türkiye’de işsizliğin artması ve istihdamın azalmasıyla sonuçlanmıştır. Sigortasız çalışan sayısı 10 milyon bandının üzerine bu seferberlik sonucunda çıkarılmıştır.

İŞKUR Genel Müdür Vekili Cafer Uzunkaya, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’ne atandı.

Vekaleten 4 yıldır yürüttüğü İŞKUR Genel Müdürlüğü görevinden İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne atanan İŞKUR Genel Müdürü Cafer Uzunkaya döneminde gerçekleşen yukarıdaki tüm “gelişmelerin”, tek sorumlusu tabi ki kendisi değildir, ama bu işlerin içerisinde kendi imzası da vardır.

MEB ve YÖK işsizliği diplomalı hale getirdi

Elbette işsizlik meselesi çok boyutlu ve birçok yapı ve kurumun etkisiyle arttırılabilir/azaltılabilir. İşsizliğin “artması” konusunda İŞKUR’un üzerine düşen görevleri layıkıyla yerine getirmediği muhakkak. Ancak artan işsizliğin sadece İŞKUR çalışmaları sonucunda açığa çıktığını söylemek yanıltıcı olacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’ün de işsizliğin diplomalı hale gelmesi için yürüttüğü politikalar etkili olmuştur. Konumuz İŞKUR olduğu için diğer iki kurumu şimdilik geçiyorum.

Ancak İŞKUR Genel Müdürü iken işsizlik artışında gösterdiği performansın bir benzerinin “İş Sağlığı ve Güvenliği” alanında göstermesi durumunda ülkede “işçi” sağlığı ve güvenliğinin tehdit altında olacağını öngörebiliriz.

İhraç edilmiş eski bir İŞKUR emekçisi olarak “İŞKUR mahvedildi başka yer mahvedilmesin” diye uyarıyorum.