Kuzuyu kurda teslim etmek: Katar’la yapılan su anlaşması

26 Kasım 2020 tarihinde Yüksek Stratejik Komite toplantılarının altıncısı gerçekleşti. Toplantıda Türkiye ile Katar arasında 10 ayrı anlaşma imzalandı.

Erdoğan ile Katar Emiri geçtiğimiz günlerde Borsa İstanbul’un yüzde 10’luk kısmını satan bir anlaşma imzalamıştı

Dilan Karacan

Bunların arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı adı altında imzalanan ve kamuoyunda birçok bilgi kirliliğine sebep açan bir anlaşma da mevcut.

Ülkemizin malum su sorunu ve sürekli artan talebi göz önünde bulundurulunca “Türkiye Katar’a suyunu mu satacak?” ve “Türkiye’nin su yönetimi Katar’a mı geçiyor?” gibi gündeme gelen birçok soru bazı endişeleri de beraberinde getirdi.

Yapılan 10 anlaşmaya dair iktidardan şeffaf ve detaylı bilgilerin sağlanmayışı ise bu endişeleri besler vaziyette. İki ülke arasında yapılan “su” anlaşmasını gazeteci ve köşe yazarı Yusuf Yavuz ile masaya yatırdık.

Yusuf Yavuz

Anlaşma sonrası yapılan muğlak bilgilendirmelere değinen Yavuz, bakanlık tarafından yapılan iki farklı açıklamayı yorumluyor:

“Anlaşmanın ayrıntıları kamuoyuna şeffaflık içinde açıklanmadığı için bu konudaki endişeler ve iddiaların arkası kesilmedi. Tarım ve Orman Bakanlığı önce Anadolu Ajansı’na bir açıklama yaptı ve anlaşmanın kabaca teknik yanlarını kamuoyuna duyurdu.”

“Daha sonra ise yazılı bir açıklama yaparak özetle mutabakat zaptının, sadece iki ülke arasında su yönetimi alanında deneyim ve tecrübelerin paylaşılması ve bilgi alışverişini mümkün kılacağına değinildi, “İki ülkenin birbirinden su temini, su nakli, suyun paylaşılması ve benzeri hususları içermemektedir” denildi.

Bakanlığın kamuoyundan gelen tepkilerin ardından yaptığı ve 30 Kasım’da basında yer alan bu açıklamanın içeriği, Katar ile yapılan su anlaşmasının konuyla ilgili teknik işbirliği ve deneyimlerin paylaşılmasını kapsadığı yönündeydi.

Oysa anlaşmanın hemen ardından Bakanlık kaynaklarının verdiği bilgilere dayanılarak 27 Kasım’da Anadolu Ajansı tarafından servis edilen haberde, Katar ile yapılan su anlaşması hakkında entegre su kaynakları yönetimi kapsamında su kaynaklarını korumak ve geliştirmek gibi başlıkların da olduğuna değinilerek şöyle deniliyor”:

İş birliği kapsamında, su temini ve enerji verimliliğinin artırılması adına iletim ve dağıtım ağlarında kullanılan malzemeler ve bunların bakımına yönelik yaklaşımlar yönetilecek.

Anlaşma çerçevesinde, su kaynakları ile bu kaynakların gıda güvenliği ile ilişkilerinin, yer altı suyu sisteminin, doğal ve yapay beslenmenin yönetilmesi ile iklim değişikliğinin su kaynakları üzerine etkileri konularında deneyim paylaşımı gerçekleştirilecek, proje bazlı iş birliği yapılacak.” (1)

“Türkiye Katar için bir tür su ve gıda güvencesini sağlayacak üs..”

Bakanlık tarafından yapılan görece detaylı açıklamanın yarattığı çıkarımlara değinen Yavuz, Türkiye’nin yıllardan beri süregelen kötü su yönetimindeki detaylara dikkat çekiyor:

“Bu açıklamada değinilen “su kaynakları ve gıda güvenliği” konusu anlaşmanın teknik işbirliğinden çok Türkiye’nin Katar için bir tür su ve gıda güvencesini sağlayacak üs gibi görüldüğüne işaret ediyor. Suyun ve toprağın, yani ‘kaynakların’ Türkiye’de, bütün bunlara ihtiyacın ise Katar tarafında olduğu bir durumda anlaşmanın neyi ifade ettiği daha iyi kavranabilir.

Öte yandan son 50 yılda Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alanı yok edilen Türkiye’nin Katar ya da başka bir ülkeye su yönetimi konusunda öğretebileceği şey ancak “kötü su yönetimi” olabilir.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Katar ile su anlaşmasının yapıldığı günlerde katıldığı bir televizyon programında içme suyu temini sağlayan barajlardaki doluluk oranının yüzde 33 seviyelerinde olduğunu belirterek, hiç yağış olmaması durumunda İstanbul’un 3 ay, İzmir ve Ankara’nın ise 5 ay yetecek suya sahip olduğuna işaret etmişti.

Bu değerlendirme aslında bir tür kırmızı alarm olarak görülmesi gerekirken, pek çok konuda olduğu gibi krizi sanki bir fırsatmış gibi sunmayı politika haline getiren iktidarın “merak etmeyin, daha 3 ay yetecek suyumuz” var şeklinde yansıtması Türkiye’nin su yönetiminin ne boyutta olduğunun işaretidir.

Türkiye’nin su kaynaklarının kirlenmesini önleme konusunda denetim mekanizmaları yeterinde işletilmediği gibi tarım alanlarının imara açılması, orman arazilerinin tahribi ve tarımsal pestisit ve herbisit (tarımda kullanılan zehirler) gibi ağır kimyasalların su kaynaklarına karışmasının önüne geçilemiyor. Su üretiminde çok önemli olan dağlar ve ormanlar ise vahşi madencilik uğruna kurban ediliyor.”

“Türkiye’nin yaptığı popülizme dayanan hataların faturasını yavaş yavaş görmeye başlıyoruz”

Türkiye’deki kötü su yönetimi durumunun sonuçlarına değinen Yavuz, duruma dair iki örnek sunuyor:

”Öte yandan su yönetimi konusunda Türkiye’nin yaptığı popülizme dayanan hataların faturasını yavaş yavaş görmeye başlıyoruz. Yıllarca sürmesi gereken fizibilite çalışmaları ve bilimsel yöntemler bir kenara bırakılarak bir tür ihale kalemi olarak görülen gölet ve baraj projelerini daha hızlı bitirmek için yapılan uygulamalar ağır sonuçlar yaratacaktır.

Türkiye’nin ancak deprem, taşkın, sel ve grizu patlamaları gibi büyük felaketler yaşadıktan sonra tartışmaya başladığı bilimsel körlük, ihmaller ve denetimsizlikler zincirine yeni halkalar ekleyecek türden bir süreç de son 15 yılda su yapılarının inşasında yaşandı.

Bu konuda dikkat çeken iki örneği burada anımsatmakta yarar var.

Eski Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, 15 Ocak 2016 tarihinde Düzce’de Uğursuyu Barajı’nın temel atma töreninde yaptığı bir konuşmada, “Uğursuyu üzerine bir baraj yaparak Düzce’nin su sorununu çözeceğiz. Zannediyorum bu yılın 6. ayında baraj projesi bitiyor. Bunu bir gölet gibi yapıp sonra baraja dönüştüreceğiz. Sebebi şu: Adı gölet olduğunda benim imzam yeterli oluyor.”

“Ben de Genel Müdürlüğümüze talimat verdim. Yüksekliği 46 metre olacak. İshale hattı arıtma tesisi projelerini de yapacağız. İnşallah Düzce’nin sorununu çözeceğiz.”

“Proje baraj olarak hazırlandığında 7 yıl su ölçümü, 2 yıl planlaması 1 yıl projesi 10 yılda başlıyor. Ama gölet olunca benim imzamla iş bitiyor” ifadelerini kullanmıştı.

Eski Bakan Eroğlu, Temmuz 2013’te Antalya’nın Kaş ilçesinde DSİ tarafından yaptırılacak olan İkizce Göleti’nin temel atma töreninde yaptığı konuşmada ise su yapılarının uzun yıllar sürmesi gereken bilimsel hesaplama yöntemlerini nasıl aştıklarını şöyle anlatmıştı: 

Bunun temelden yüksekliği 41 buçuk metre. 30 metreyi geçince baraj, 30 metreden küçükse gölet diyoruz. Göletlerin işlemleri kolay. Benim bir imzamla oluyor. Ama baraj olunca 10 yıl işe başlamak için zaman geçiyor. Bunu beklemeye tahammülümüz yoktu. Bunun için İkizce’nin ismini gölet yaptık. Bitince ismini tekrar değiştirip baraj diyeceğiz.” (2)

“Kuzuyu kurda teslim etmek..”

Katar su ihtiyacı durumunu ve Türkiye’nin görece avantajlı coğrafyasına vurgu yapan Yavuz anlaşmanın kamuoyunda yarattığı kaçınılmaz algıya vurgu yapıyor:

“Katar’la yapılan su yönetimi anlaşması bu açıdan değerlendirildiğinde daha dikkat çekici bir hal alıyor.”

Katar içme suyuna sahip olmayan ülkeler arasında

“Bir çöl ülkesi olan ve su ihtiyacının büyük bölümünü deniz suyunu arıtarak karşılamaya çalışan Katar içilebilir tatlı su kaynaklarına sahip olmayan ülkeler arasında.

Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün 2019’da yayımladığı rapora göre Katar, su krizi riskiyle karşı karşıya olan ülkeler arasında anılıyor.”

“Raporda, Katar’ın da içinde bulunduğu Körfez ülkelerinde toplanan atık suların yüzde 84’ünün arıtıldığı, bunun da yüzde 44’ünün yeniden kullanıldığı belirtiliyor. (3)

Yaklaşık 2.8 milyon nüfusa sahip olan petrol zengini Katar, dünyada su fakiri ülkeler arasında.

Türkiye ise halen bölgesinde su konusunda her türlü kötü yönetime rağmen sahip olduğu coğrafya nedeniyle avantajlı konumda.

Bu avantajı dezavantaja dönüştürecek her türlü girişimden kaçınarak ülkenin sahip olduğu su kaynaklarının korunması konusunda radikal önlemler alınması gerekirken bir çöl ülkesi olan Katar’la suyun yönetimi konusunda anlaşma yapmak kamuoyunda haklı olarak kuzuyu kurda teslim etmek gibi algılanmıştır.” 

(1): https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/katar-ile-su-yonetimi-alaninda-is-birligi-yapilacak/2057919

(2): https://odatv4.com/sahurda-acilmisti-govdesi-catladi-24022027.html

(3): 17 Countries, Home to One-Quarter of the World’s Population, Face Extremely High Water Stress