M4D: Basın her zamankinden çok baskı altında

Media4Democracy (Medya için Demokrasi), #M4D Projesi 2020 Yıllık Medya İzleme Raporu’nda, sansür, engelleme, tehdit, saldırı, hakaret gibi konularda basının her zamankinden daha yoğun şekilde baskı altına alındığı kaydetti. Raporda, 2020’de cezaevinde olan gazeteci sayısının en az 72 olduğu belirtildi.

Merve Güven

Media4Democracy (M4D) Projesi 2020 Yıllık Medya İzleme Raporu‘na göre, 2020’de Türkiye’de basın özgürlüğü açısından cezaevindeki gazetecilerin sayısındaki azalma dışında tamamıyla karanlık bir tablo olduğu belirtildi.

Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın Projesi (ÖİB) raporlarından hareketle 2016 darbe girişimi ardından, aynı yılın sonunda 158 olarak belirlenen cezaevindeki gazeteci sayısının düzenli olarak düştüğü belirtilen M4D raporunda, 2020 yılı sonunda gazetecilere yönelik gözaltı ve açılan davalar açısından kayda değer bir değişiklik olmadığı aktarıldı. 2020 Medya İzleme Raporu’nda, ÖİB Projesi verilerine göre 2020 sonunda cezaevlerinde toplam en az 72 gazeteci olduğu vurgulandı. 

M4D gazetecilerle yaptığı araştırmaya göre sansür ve otosansür verileri de ortaya çıktı.

Türkiye basın özgürlüğü konusunda sınıfta kaldı

M4D’nin hazırladığı raporda Dünyanın gözünde Türkiye’nin basın özgürlüğü başlığında, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)’in yıllık endeksine göre Türkiye’nin basın özgürlüğü alanında 180 ülke arasında 154. sırada yer aldığı, The Economist basın grubunun yayımladığı endekse göre ise, 167 ülke arasında 110. sırada bulunduğu belirtildi.

Ayrıca raporda Türkiye’nin, AİHM’in 2020 yılında açıkladığı bir önceki yıl verilerine göre ifade ve düşünce özgürlüğü alanında karar bekleyen dava sayısında Rusya’nın ardından ikinci sırada yer aldığı vurgulandı.

‘Yasal düzenlemeler basın özgürlüğünü sekteye uğratıyor’

M4D raporda, yıl içindeki yasal düzenlemelerin birçoğunun “hukuk reformu” söylemiyle bağlantılı olmadığına ve basın özgürlüğünü sekteye uğratacak kararlar içerdiğine dikkat çekti. 

“İnfaz yasası, yeni internet düzenlemesi, kıdem tazminatı ve yıpranma hakkı gibi yasal değişikliklerin medyada çoğulculuk, mesleki sürdürülebilirlik ve basın özgürlüğüne peşi sıra darbe vurduğu görülüyor. Bu gelişmelere zemin hazırlayan eylemlerin ise yalnızca basın özgürlüğü ile değil, aynı zamanda demokrasi ve insan haklarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıkıyor.”

Pandemide en az 22 gazeteci yaşamını yitirdi

Çalışan gazetecilerin çalıştığı kurumdan memnuniyeti de sorgulandı.

M4D’nin raporunda 2020’nin özgün yanlarında birinin Covid-19 virüsü olduğu belirtilerek pandeminin etkilerinin medyada ilk etapta ekonomik olarak hissedildiği kaydedildi. Raporda, bu süreçte gazete tirajlarının ortalama %30 oranında düştüğü, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) tanıdığı dönüşümlü yayın imkânının salgının etkileri derinleştikçe yetersiz kaldığı, Sağlık Bakanlığı’nın veri paylaşımında karmaşaya yol açan açıklamaları, akreditasyonu bulunmayan gazetecilerin verilere erişememesi gibi sorunların öne çıktığı belirtildi.

“Haber merkezlerinde salgına karşı yeterli önlem alınmayışı ve basın emekçilerinin özlük haklarından mahrum kalması da salgınla bağlantılı bir diğer problemdi. Farklı kaynaklardan ulaşılan bilgilere göre Türkiye’de salgın nedeniyle yaşamını yitiren toplam en az 22 gazeteci bulunuyor.”

‘Hem yaşam şartları kötüleşti hem de çalışabilecekleri mecra sayısı azaldı’

Araştırmada tirajlarda düşüş olduğu görüldü.

Media4Democracy, basın çalışanlarının mesleki memnuniyetlerinin azaldığını belirterek yaşam şartlarının giderek kötüleştiğinin altını çizdi. Birçok gazetecinin siyasi nedenlerle çalışabileceği mecra sayısının yok denecek kadar az olduğunu kaydeden M4D, sansür, engelleme, tehdit, saldırı, hakaret gibi konularda basının her zamankinden daha yoğun şekilde baskı altına alındığını vurguladı. 

“Bu süreçlerin sonucu şeklinde ortaya çıkan oto-sansür, dezenformasyon, karalama, yalan haber ve kopyala-yapıştır gibi olgular kaçınılmaz şekilde gazeteciliğin sonunu hazırlıyor”

Türkiye’de medya sahipliğindeki dönüşümün kendini tamamladığını belirten M4D raporunda, bu sahipliğin yerini hükümet yanlısı yönde yerleşik bir medya ortamına bıraktığına değindi. M4D raporda, “Bu nedenle gazetecilerin yeni girişimleri, kapasite geliştirme faaliyetleri, uluslararası dayanışma ve destekler çoğulcu bir medyanın yaratılmasında elzem bir role sahip” ifadesine yer verdi.