Oluç: Cumhurbaşkanı yurttaşlara IBAN numarası vererek dünya tarihine geçti

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, salgınla karşı karşıya kalan devletlerin yurttaşın banka hesap numarasını alıp para yatırdığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise IBAN numarasını verip halktan para isteyerek tarihe geçtiğini söyledi.

Oluç, salgını önlemek için 2020 bütçesindeki askeri ve güvenlik harcamalarına, müteahhit firmalara yapılacak olan garanti ödemelerine bakılmasını istedi. Oluç, cezaevlerinin de eşitliğe dayalı infaz düzenlemesiyle bırakılmasını istedi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek, insanlık tarihinin son 100 yıldır ilk kez bu kadar yaygın şekilde gördüğü salgın karşısında iktidarın aldığı önlemlerin yetersiz olduğunu ve geç kalındığını söyledi.

“Salgının Türkiye’ye geç girmesinin doğurduğu geçici avantajlar da iktidar tarafından yok edildi” diyen Oluç, geç önlemlere ilişkin olarak “Örneğin, uluslararası uçuşların 15 gün önce yasaklanmasının önünde hiçbir engel yoktu ya da ülke içerisindeki uçuşların, otobüs seyahatlerinin, ülke içerisindeki hareketliliğin sınırlanmasının önünde hiçbir engel yoktu. 15 gün önce yapılabilirdi” dedi.

İktidarın salgını bastırıp durdurmayı değil hafifletmeyi seçen yöntemleri benimsediğini ifade eden Oluç, “Yani bu ‘ölen ölür kalan sağlar bizimdir’ anlayışıdır” dedi.

Alınması gereken önlemlerin geç alındığında önlem olmaktan çıktığını hatırlatan Saruhan Oluç, iktidarın anlayışı yüzünden milyonlarca insanın risk altında olduğunu söyledi:

“Hala milyonlarca insan zorunlu çalışmadan dolayı, aslında zorunlu üretim olmayan sektörlerde de çalışmaların devam etmesinden dolayı işlerine toplu taşıma araçları ile gidip gelmektedirler. Bir arada üretim yapmaktadırlar, çalışmaktadırlar ve doğrudan doğruya riskli duruma gelmektedirler. Bu da iktidarın anlayışından kaynaklanan bir durumdur.”

Para yatırın önlem alalım

Dünyadaki bütün ülkeler yurttaşlarının IBAN numaralarını, banka hesap numaralarını alıp, onların evlerinde rahatça oturmalarını sağlayabilecek katkıları kamu kaynaklarından yaptığını hatırlatan HDP Grup Başkanvekili Oluç, “Yani, iktidarlar yurttaşlarının hesap numarası almaktadır. Bizde Cumhurbaşkanı yurttaşlara IBAN numarası verdi. Yani dedi ki yurttaşlara şimdi siz buraya para yatırın ki biz gereken önlemleri alalım. Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir anlayış olabilir mi? Gayri ciddi bir kriz yönetimi olabilir mi?” diye sordu. Üç önlemin göze çarptığını ifade eden Saruhan Oluç şöyle devam etti:

Kaynaklar talan edildi

“Birincisi ilk başlangıçtaydı. ‘Sabredin ve dua edin’ dedi. İkincisi; bankalara yeniden borçlanın çağrısı yaptı ve uçak biletlerinde KDV’yi %18’den %1’e indirdi. Şimdi de bağış yapın önlemiyle karşı karşıya kalındı. Yeni bir dayanışma kampanyası yapıyoruz dedi; ‘Biz bize yeteriz Türkiyem’ dedi. Evet, Türkiye kendi kendine yeterdi ama o kadar büyük talan, o kadar büyük yolsuzluk, o kadar büyük hırsızlıkla karşı karşıya kalındı ki Türkiye’nin kaynakları artık biz bize yeteriz noktasından çok uzaklaşmış oldu.” 

Yardım kampanyası açıklamalarını “iktidarın salgın karşısında başarısız olduğunun, iflas ettiğinin göstergesi” olduğunu belirten Saruhan Oluç, kamu kaynaklarının eşit dağıtılması gerektiğini anlattı:

“İktidar devletin bütçesine sahiptir, iktidar bu kamu kaynaklarını ve bütçeyi kullanarak vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Böyle büyük bir kriz zamanında, salgının bütün toplumu tehlike altına aldığı bir zamanda bu ülkenin kaynaklarını, zenginliklerini, bu ülkenin emekçilerinin, işçilerinin alın terleriyle yarattıkları kamu kaynaklarını şimdi eşitlikçi ve adil bir biçimde toplumla paylaşmayacaksınız da ne zaman paylaşacaksınız?” 

“İktidarın görevi dayanışma kampanyası yapmak değil, kaynakları eşitçe dağıtmaktır” diyen Oluç, “Dayanışma çok önemlidir. Dayanışma görevi, yurttaşların sivil örgütlerinin, yerel yönetimlerin görevidir” dedi. 

Genelge kayyum anlayışının tezahürüdür

İçişleri Bakanının 81 ilin valisine genelge gönderdiğinin altını çizen Oluç, “Diyor ki belediyeler, valilerin izni olmadan yardım toplayamaz. Yani dayanışma yardımı dedikleri, kafalarında büyük bir etkinlik olarak kurdukları şeyi sadece iktidar kendisi yapıyor. Yani iktidar diyor ki, sizin paralarınızı sadece ben toplarım. Bu davranışın adı nedir? Merkeziyetçiliktir, yerel yönetimlerin yetkilerini elinden almaktadır. Örneğin İBB de böyle bir kampanya başlattığı için bu yasaklanacak. Neden?” diye sordu.  

İktidarın kendisinin yanında olmayan muhalif belediyeleri çalıştırmak istemediğini vurgulayan Oluç, şöyle devam etti:

“Her şeyi merkezileştirmek istiyor. Yerel yönetimlerin yetkilerini elinden almak istiyor. Daha geçen hafta Pazartesi günü 8 belediyemize kayyım atandı. Bu aynı anlayışın bir tezahürüdür, şimdi devam ediyor. Her şeyi merkeze toplamak, bütün yetkileri merkeze tek elde toplamak, Saray’dan her şeyi idare etmek… Yani Bilim Kurulu’nu işlevsizleştiriyor. Bilim Kurulu’nda olması gerekenleri, sivil toplum kuruluşlarını, TTB, sağlık emekçilerinin örgütlerini, sendikaları işlevsizleştiriliyor. Neden çünkü her şeyi merkezden yapacaklar. Çünkü bu Korona Virüs salgınını bir siyasi ve ekonomik fırsata çevirebilir miyiz diye düşünüyorlar. Sorun buradan kaynaklanıyor, zihniyette bir bozukluk var.”

Kaynak mı arıyorsunuz, örtülü ödeneğe bakın! 

Türkiye’de kaynak sıkıntısının da olmadığını 2020 bütçe kalemlerinden örnekler vererek anlatan Oluç, “2020 bütçesine baktığınızda, silahlanmaya ve güvenliğe ayrılan bütçe 230 milyar liraydı. Kaynak mı arıyorsunuz, işte oraya bakın. Kaynak mı arıyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında müteahhit firmalara yapılacak olan garanti ödemelerine bakın. Kaynak mı arıyorsunuz, Cumhurbaşkanının örtülü ve yedek ödeneğine bakın. Kaynak mı arıyorsunuz, Saray’ın harcamalarına bakın, yazlık-kışlık saraylara bakın. Yani bu bütçede kaynak var” şeklinde konuştu.

Saruhan Oluç, İşsizlik Sigortası Fonu’nun işsiz kalanlar için, çalışamaz durumda olanlar için harcanmasını istedi

Cezaevleri eşitliğe dayalı infaz yasasıyla boşaltılmalı

Cezaevindeki insanların insani koşullarda kaldığını belirten Oluç, “30-40-50-100 kişiye varan koğuşlar var. Tam bir tehlike ortamı var. Cezaevlerinde kalan insanların da, sağlık hakkı, yaşam hakkı vardır. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin hem sağlık hem yaşam hakkı devletin güvencesi altındadır. Devlet, onların sorumluluğunu taşımaktadır” şeklinde konuştu. 

Oluç, cezaevinde kalan tutuklu ve hükümlülerin bir an evvel eşitliğe dayanan bir infaz yasasıyla, adli kontrolle ya da çeşitli düzenlemelerle serbest bırakılması gerektiğini kaydetti.