Orman kanunu yaparsanız toplum da vahşileşir…

Şiddete bulaşmamış binlerce insan, yazar, çizer, gazeteci, siyasetçi, avukat, akademisyen, öğretmen, memur tutuklu. Ama binlerce her türlü adi suçtan hüküm giymiş, suçlu olduğu kesinleşmiş insan serbest. Tutuklu içeride, hükümlü dışarıda, tam orman…

Figen Çalıkuşu
Hukukçu, siyasetçi

Richard FitzNigel’in 1180 yılında yayınlanan meşhur incelemesinde, ‘evrensel hukuk’ ile ‘orman kanunu’ arasındaki ilişkiyi unutulmaz bir şekilde anlatılır:

‘Ormanın kendi yasaları vardır ve denilir ki ülkenin genel hukukuna değil kralın keyfi fermanına dayanır.
Bu nedenle orman hukukuna mutlak olarak adil denilemez, sadece orman kanununa göre adil denilebilir.’

‘Orman kanununa göre adil’…
‘Kralın keyfine göre adil…’

Olması gereken ne?
‘Mutlak bir adil’lik…

Tabii ki adalet, eşitlik, hakkaniyet ve ölçülülük esasında yapılan bir yasa ile insanlar salınabilir. Hele ki korona gibi bir canavar tüm dünyada iş başında iken cezaevlerinde bir düzenleme zorunluluk da arz eder.

Ama bir hukukçu olarak Orman Kanunu’na, Arslan veya Kralın keyfine göre adalet uygulamasına sonuna kadar karşıyım…
Ve maalesef son infaz yasası ‘mutlak bir adil’ olma anlayışının çok uzağında kaldı…

Yasa sadece 1180’deki zihniyete uygun, Orman Yasası’na göre adil…

Nitekim…
İzmir’in Torbalı İlçesinde taze infaz yasasına göre tahliye edilen Mehmet L., çamlık alanda tartıştığı arkadaşını başını taş ile ezerek öldürdü.

Taze infaz yasasına göre izinli olarak aramıza karıştırılan Mehmet L., hangi suçtan hükümlü iken yeni yasadan faydalandı bilemiyorum.

Ama tek suçu kalem kullanmak olan düşünce suçlularından biri olmadığı kesin.

Çünkü İnfaz Yasa Tasarısı silah tutanları salıp, kalem tutanları içerde korona virus ile baş başa bıraktı, Orman Kanunu zihniyeti ile yapıldı, adaletli olmadı. Olması da istenmedi zaten.

Bu yasayı çıkarırken her türlü öneriye kulağını tıkayan sadece ‘katılamıyoruz başkanım’ demekle yetinen anlayışın sahipleri, çıkardıkları yasanın ilk zehirli ve ürkütücü meyvesi hakkında ne düşünüyorlar acaba?

Adalet Bakan Yardımcısı’nın bu ve benzeri haberi halının altına süpürmek için büyük bir gayret sarf ettiği Ankara kulislerinde dolaşıyor…

AKP ve MHP oyları ile kabul edilen, bu kralın keyfi fermanı gibi duran yasanın gerekçesine bir bakalım ne yazıyor:
“…Ceza ve ceza muhakemesi hukukunda insana değer veren düşüncenin etkinlik kazanmasıyla birlikte sadece hapis cezası vererek bunu infaz etmenin her zaman iyi sonuçlar vermediği
…..cezanın amacı ve niteliği konusunda bu görüşler, güvenlik tedbirleri, özel infaz usulleri ve denetimli serbestlik gibi yeni yöntem ve kurumların ortaya çıkmasına neden olmuştur…”

İnsana değer veren düşüncenin özü ‘eşitlik ilkesi’ne dayanır. Anayasa’nın 10. Maddesi ile de teminat alınmış olan bu ilkenin amacı suçta ve cezada kanunilik, adalet, yasalar karşısında eşitlik, kanunun uygulanmasında ırk, din, siyasal görüş vb. ayrımı yapılamayacağı, herkesin kendisini meşru araçlarla savunma hakkı bulunduğu, kanunların amacının kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzenini, kamu sağlığı, vb. korumak olduğu şeklindedir.

Dolayısıyla devletler suçla mücadele ederken hukukun temel kuralları haline gelen bu kriterlere riayet etmekle yükümlü kabul edilir.

‘İnsana değer veren düşünce’ ve ‘sadece hapis cezası vererek infazın her zaman iyi sonuçlar vermediği ….’

Bu göz boyama cümleleriyle çıkarılan ve eşitlik ilkesini en başından yok sayan kral fermanı gibi duran bu yasa ile ‘iyi sonuçlar’ alacak mıyız?

Cevabı İzmir’in Torbalı İlçesinden sıcağı sıcağına geldi.

Yasa tekniğine, geleneğine ceza hukuku felsefesine aykırı bu ferman yasayı yapanlar, insanın olmanın en kutsal yeteneği düşünce ve ifadeden korktuğu kadar ölçüsüzlükten, adaletsizlikten, hakkaniyetsizlikten ve zalimlikten korkmadı.

Gözleri ve yürekleri bağlayan ürkütücü hınç almanın sarhoşluğu, zulümlerinin saklı ve kirli yüzünü gün gibi ortaya çıkardı.
‘Katılamıyoruz efendim’ yasası…

Bu yasayı kabul edenler için ‘kalem en büyük, en korkutucu silah.’
Üç yazısı ile 4 yıldır tutuklu Ahmet Altan içerde yasadan yararlanamıyor, taş ile kafa ezerek tartışan hükümlü dışarda…
Tam orman…
Ferman yasa sahipleri için düşünce, beğenmedikleri rahatsız oldukları her farklı düşünce en büyük düşman.
Cebir ve şiddete bulaşmamış insanların inançları da en büyük tehdit.

Aksi bir hükümle kesinleşene kadar masum sayılan, cebir ve şiddete bulaşmamış binlerce insan, yazar, çizer, gazeteci, siyasetçi, avukat, akademisyen, öğretmen, memur tutuklu.

Ama binlerce her türlü adi suçtan hüküm giymiş, suçlu olduğu kesinleşmiş insan serbest.

Tutuklu içerde, hükümlü dışarda, tam orman…
İkisi için de adil ve eşitlik ilkesine uygun bir yasa olamaz mıydı, tabii ki olurdu.

Ama ‘katılamıyoruz Başkanım’…

Tabii ki korona karşısında yaşam hakkı en birincil haktır ve buna göre içerdekiler serbest olabilirler ama bu serbestliğe imkan tanıyan, kuralları ile dört dörtlük işleyen bir sistem mi onları serbest bıraktı?

Zaten böyle bir sistem var ise neden o zaman infaz sistemi yeniden düzenlendi?
Neden infaz hakimliği, denetimli serbestlik kurulları getirildi?

Neden İzmir Torbalı İlçesi’nden böyle bir haber geldi?
Çünkü…
Orman kanunu yaparsanız, ülke ormanlaşır…
Çünkü…
Orman kanunu yaparsanız, toplum vahşileşir…