Asrın Keleş
2000’li yılların başından bu yana uygulamaya konulan ve bölüşüm ilişkilerini sermaye lehine biçimlendirmeyi hedefleyen politikalar değiştirilmeksizin AKP tarafından da uygulandı.
Küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleriyle yapılan aile çiftçiliğinin, büyük ölçekli işletmeler ve şirket tarımıyla ikame edilerek bitirilmesini amaçlayan politikalar izlendi.
Hayvancılıkta da büyük işletmeleri önceleyen, koruyan ve kollayan bir destekleme sistemi uygulandı.
Bu süreçte tarımı piyasalaştırma ve kırı tasfiye süreci hız kazandı. Kırda tutunabilen çiftçiler için uygulanan popülist politikaların yanı sıra bu uygulamaların yandaş medya aracılığıyla sürekli ve abartılı bir şekilde propagandası yapıldı. Tarımsal destekler giderek daha fazla başlık altında ödenerek, tarım daha fazla destekleniyor havası yaratıldı.
Buna karşılık, çiftçiye verilen nakit desteğin -2018 yılında- 5 katı faiz ödemeleri olarak yerli ve yabancı rantiyeye ödendiği halde, bu gerçek halktan gizlendi.
Çiftçinin ödeyemediği kredi borcu 5.2 milyar TL’yi, çiftçi başına düşen kredi borcu da 49 bin TL’yi buldu. Borç batağına düşen çiftçi elindeki traktörünü satmaya başladı.
2004 yılına göre çiftçinin nakit borçlarının yüzde 1.928 oranında artığını, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çiftçi başına düşen borcun 2018 yılında 48 bin 548 TL’ye ulaştı.
2019’da takipteki kredilerin bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 48 artarak 5 milyar 196 milyona ulaştı.
Çiftçiyi borç batağına götüren ve üretimden çekilmesine neden olan faktörler ekonomiyi de derinden etkilemeye başladı.
Çiftçinin traktörü, tarlası ipotekli. Arazilerimizin yüzde 15’i, 2 milyona yakın çiftçinizin tarlası ipotekli.
Tarımda uygulanan yanlış politikaların çiftçiyi yoksullaştırırken halkın ucuz gıdaya erişimini engelleniyor.
Çiftçilerin yaşadığı ekonomik sıkıntılar, çiftçilerin 2017 yılına göre gübre fiyatında yüzde 100, mazot fiyatında yüzde 40, yem fiyatında yüzde 50, sulamada kullanılan elektriğin fiyatında yüzde 100’ü aşan zamlar nedeniyle üretim yapamaz ve borçlarını çeviremez hale düşürüldü.
Çiftçilerin üretimden çekildiği için traktör alamadığını, aksine borçlarını kapatmak için elindeki traktörünü satmaya başladı. İnternet sitelerine girin, satılık traktör ilanından başka bir şey görmezsiniz.
Traktör alınmazsa traktör üretimi de biter. 2019 yılında, 2017 yılına göre trafikteki tescil ettirilen traktör sayısı yüzde 59.3 oranında düştü.
2017 yılında trafikte tescilli traktör sayısı 7 bin 457’dir. 2019’da bu sayı 3 bin 37’ye inmiştir. TARMAKBİR’in ağustos ayı verilerine göre traktör üretimi de 2019 yılının ilk 8 aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 54.4 oranında azaldı. Çiftçiyi yoksullaştıran yüksek girdi maliyetlerinin tüketiciyi de vurdu, tüketicinin mutfak masrafını katlayıp, cebindeki parayı eritti daha ne olması bekleniyor.
Çiftçi, artan maliyetleri nedeniyle üretim yapmıyor, iktidar daha çok ithalat yapıyor, sebze ve meyve fiyatları iki üç kat artıyor.
OECD içinde 2019’da gıda enflasyonunda yüzde 31 ile bininciyiz. Haiti, Malavi, Nijerya, Zambiya’yı da geçmiş durumdayız. Çiftçinin maliyetleri yarı yarıya düşürülmeden tarım ayağa kaldırılamaz.
Çiftçinin borçlarını yapılandırın, tüm faizleri silin çağrılarına kulak asın ve bir an önce bu uygulamayı hayata geçirin.