Ruhavioğlu: Çözüm süreci Kürt Yayıncılığına katkı sunmuştu

Araştırmacı yazar Reha Ruhavioğlu, çözüm sürecinin Kürt yayıncılığına ve diline olumlu bir etkisi olduğunu söyledi. Ruhavioğlu, dil ve kültürün siyasal gelişmelerden etkilendiğini kaydetti.

Reha Ruhavioğlu

Kürt Çalışmaları Merkezi, Kürt Kültürel Yayıncılığının Maruz Kaldığı Hak İhlallerinin İzlenmesi Raporu’nu hazırladı. Araştırmacı yazar Reha Ruhavioğlu da 2013-2015 yıllarını kapsayan çözüm sürecinden bugüne Kürt yayıncılığının gidişatını değerlendirdi.

“Bugün günümüzde Kürtlerin ihtiyacını karşılayacak yayıncılığın büyük ölçüde varolduğunu” belirten Ruhavioğlu, Türkiye’de süren siyasi gidişatla bağlantılı olarak yayıncılığın da etkilenen alanlardan biri olduğunu söyledi.

‘Süreç bitti, yayıncılıkta da 90’lı yıllara dönüldü’

Ruhavioğlu; Kürt yayıncılığının, Kürt sorununun çözümüne katkı sunan çözüm sürecinde ilerlediğini, olumlu sürecin yarattığı hava ile Kürt dilinin kamusal alanda yaygınlaştığını, bunun da Kürt diline ve yayıncılığına olan ilgiyi bir hayli arttırdığını vurguladı. Öte taraftan ise çözüm sürecinin 2015 sonrası ortadan kalkmasıyla birlikte Kürt yayıncılığının da 90’lı yıllara geri döndüğünü belirtti.

Kürt Çalışmaları Merkezi’nin konuya dair raporu

Dil ve yayıncılık konusunda çeşitli hak ihlallerinin olduğunu vurgulayan Reha Ruhavioğlu, Kürt Çalışmaları Merkezi’nin “Kürt Kültürel Yayıncılığının Maruz Kaldığı Hak İhlallerinin İzlenmesi Raporu” hazırladığını kaydetti. İzleme raporunda özetle şu başlıklar yer alıyor.

Basım ve dağıtım alanındaki ayrımcılık ve ihlaller, Kürt yayıncılığının süregelen sorunu olarak öne çıkıyor. Dağıtım şirketleri, büyük kitap zincirleri ve sanal kitap satış sitelerinin tutumu bu yayınevlerinin eserlerini “öne çıkarmamak” şeklinde ortaklaşıyor. PTT ile gönderilen ürünlerin büyük ölçüde geri dönüyor olması 90’lı yıllardan bugüne devam eden bir sorun olarak öne çıkıyor.

KHK’lar ve belediyelere kayyım atanmasının, Kürt yayıncılığını çeşitli biçimlerde olumsuz etkilediği görülüyor. Belediyeler tarafından düzenlenen kitap fuarlarına Kürt yayınevlerinin katılmasının zorlaşması, Kürtçe kitapların belediye kütüphanelerinden kaldırılması, Kürtçe kreşlerin kapatılması gibi uygulamalar dilin görünürlüğünü azaltıyor. KHK ile ihraç edilen kamu personellerinin çoğunlukla bu alanın tüketicisi olmaları sebebiyle yayıncılığın bu yönden de olumsuz etkilendiği anlaşılıyor.

Kitap fuarlarına katılmadaki sorun ve ihlaller, Kürt yayınevlerinin zayıflamasına etki eden başka bir alan olarak beliriyor. Bu dönemde ekonomik olarak güçsüzleşen yayınevlerinin fuarlara davet edilmemesi, katılma başvuruların kabul edilmemesi yahut kabul edilmişse bile son anda iptal edilmesi veya yerlerinin değiştirilmesi sektörün dezavantajlı durumunu pekiştiriyor.

Kültür Bakanlığı’nın desteklerindeki ayrımcılık, yazarların “ilk eser” gibi desteklerde eserin dilinin Türkçe olması sebebiyle Kürt yazarları dışarıda bırakmakla başlıyor. Ayrıca bakanlığa bağlı kütüphanelere yapılan kitap alımlarında Kürt yayınevlerinden kitap alınmaması da bu alanın dezavantajları olarak öne çıkıyor. Bakanlık bugüne kadar Avesta’dan toplam 4 kitap alırken bunların sadece bir tanesinin Kürtçe olduğu anlaşılıyor.

Kitapların yasaklanması ve toplatılması, Kürt yayınevlerinin en mustarip olduğu konuların başında geliyor. İzleme kapsamında yayınevlerinden elde edilen bilgilere göre 2009 yılından bugüne kadar Kürt yayınevlerinden çıkan en az 117 kitap yasaklanmış. 102’si Aram, 15’i de Avesta yayınlarından çıkan bu kitapların 100’den fazlasının, çözüm sürecinin bitmesinden sonra yasaklandığı anlaşılıyor.

Cezaevlerine gönderilen kitapların mahpuslara verilmemesi, hem yayınevleri hem de mahpuslar açısından bir hak ihlali olarak beliriyor. Görüşülen yayınevi temsilcileri el konulan ve yasaklanan kitapların tamamına yakınının ev baskınlarında ismiyle, kapağıyla vs. polisin dikkatini çektiği için alınan yahut cezaevine gönderilip mahkumlara verilmeyen kitaplar olduğunu paylaşıyorlar. Yayıncılar sayfa sayısı yüksek olan birçok kitabın Emniyet’e bildirildikten sonra 24 saat içinde yasaklandığını, bu kadar kısa süre içinde bu kitapların okunup değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, “kitapların Kürt yayınevlerinden çıkmış olduğu ve Kürdistan gibi ifadeler içermesi sebebiyle hızlıca yasaklandıklarını” paylaşıyor.

Yayıncılara yönelik yasal baskı da Kürt yayıncılığını olumsuz etkileyen bir ihlal alanı olarak öne çıkıyor. Kürt yayıncılığına yönelik ayrımcılık, baskı ve ihlaller sayılan başlıkların yanında doğrudan yazarlar ve yayınevi yöneticilerini de hedef alıyor. Yayıncılara yönelik gözaltı, tutuklama gibi uygulamalar da yine çözüm sürecinin sona erip çatışmaların başlamasından sonra oluşan atmosferin etkisiyle yürütülüyor. Avesta Yayınevi’nin imtiyaz sahibi Abdullah Keskin ile J&J Yayınları yöneticisi Azad Zal böyle bir atmosfer sonucunda yasal süreçlerden geçirildiler.

Etkili adım Kürtçe’nin resmi olarak kabul edilmesi

Raporda Kürt yayıncılığının yaşadığı sorunların çözümü için önerilere de yer veriliyor. Reha Ruhavioğlu, sorunun çözümüne dair atılacak en somut ve en etkili adımın, Kürtçe’nin resmî olarak kabul edilmesi olduğunu belirtiliyor.

-Okullardaki seçmeli derslerin ve Kürdoloji Enstitülerinin canlandırılması, devlet kurumları başta olmak üzere ayrımcılık içeren uygulamaların ortadan kaldırılması

-Kültür Bakanlığı ve bağlı kuruluşların Kürtçe kitapları alıp kütüphanelerine koymaları

-Kürt yayınevlerinin çalışmalarını da engelleyen tartışmalı “terör propagandası” yaklaşımının ifade özgürlüğü lehine değişmesi

-Çok dilli eğitimin desteklenmesi

Propaganda suçu değiştirilmelidir

Kürt yayıncılığının kendi halinde ilerlemesi için siyasete, sivil topluma, Kürt okur-yazarlara sorumluklar düştüğünü vurgulayan Ruhavioğlu, Kürt yayıncılığı alanında yürütülen soruşturma, kovuşturma ve kitap yasaklama kararlarının birçoğu “terör örgütü propagandası yapma suçu” sebebiyle verildiğini kaydetti. Reha Ruhavioğlu şu değerlendirmeyi yapıyor:

Siyaset, sivil toplum, okur yazarların sorumluluğu var

“Sadece ihtiyaca cevap vermeyi değil, talebi oluşturma yükünü de taşıyan Kürt yayıncılığının bugün Kürtlerin ihtiyacını büyük ölçüde karşılayacak bir sektöre dönüştüğünü söylemek mümkün. Ancak bu yolculuğun, çoğu kendilerinin dışında olan etkilerle kesintiler yaşadığını, ilerleyişin ‘iki ileri bir geri’ şeklinde olduğunu da söyleyebiliriz. Kürt yayıncılığının kendi halinde ilerlemesi için siyasete, sivil topluma, Kürt okur-yazarlara düşen sorumluklar bulunuyor.”

Yeni1Mecra