Seçimde 2. tura kalmak Erdoğan’ın kazanması demek

Metin Gülbay

Cumhurbaşkanı seçiminde verili durum dikkate alınırsa Tayyip Erdoğan ikinci turda seçimi alacak gibi görünüyor. Görünüyor değil kesin gibi bir şey. Açıklayayım.

Muhalefet partileri ortaya ilk turda seçimi kazanacak bir aday çıkaramazsa üstüne birer bardak soğuk su içsin durumu oluşacak. Niçin?

Çünkü İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ilk tur için “HDP de kendi adayını çıkarsın” dedi. Yani bizim bir ortak adayımız olacak CHP ve Saadet Partisi ile birlikte, onlar da kendi adaylarını çıkarsın anlamına söyledi bunu. Tabii DEVA ve Gelecek Partilerini de yanında görüyor ama açıkça söylemiyor Meral Hanım. Özgüvenin fazlası insanı yerden yere vurur, bunu herkesin bilmesi gerekir. Bir de yapılacak tek bir hesap hatası yalnız Meral Hanıma değil tüm muhalefete pahalıya patlar, seçimden sonra partilerinin bölünme riski artar.

İkinci tura kalacak bir seçimde AKP’nin aynen 7 Haziran 1 Kasım 2015 arasındaki süreci işleteceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Veya Kıbrıs’taki seçimlerde yapacağını tekrarlayacağından. Türkiye’deki olayları biliyorsunuz ama ne olmuştu ki Kıbrıs’ta diye soranlara yanıt verelim T24’te yayımlanan bir haberle. Metin Kaan Kurtuluş’un sorularını yanıtlayan KKTC eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı şunları anlattı:

KKTC’de hazırlanan ve geçen hafta kamuoyuna açıklanan bir rapor, seçime müdahale iddialarını yeni bir boyuta taşıdı. Raporda açıklamaları yayımlanan ve aralarında Mustafa AkıncıSerdar Denktaş ile Basın Emekçileri Sendikası Başkanı Ali Kişmir’in de bulunduğu çok sayıda insan, kendilerini “Milli İstihbarat Teşkilatı üyesi olarak tanıtan kişiler tarafından tehdit edildiklerini” iddia ettiler. Araştırmacı Mine Yücel, akademisyen Abdullah Korkmazhan, iş insanı/aktivist Orhan Erönen, avukat Mine Atlı ve uluslararası danışman Derya Beyatlı tarafından hazırlanan raporun raportörlüğünü Avukat Tacan Reynar yaptı…

MİT mensubu olduğunu söyleyen kişilerin kendisine özel kalem müdürü aracılığıyla ulaşarak  ‘adaylıktan çekilmesinin kendisi, ailesi, yakınları ve herkes için iyi olacağını ifade ettiğini’ söyleyen Akıncı, ‘yine aynı kişilerin kendisine seçimleri kaybetmesi için her türlü tertibatın alındığını, kazansa bile görevde kalamayacağını söylediğini’ ifade etti.

Akıncı, seçim döneminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisiyle doğrudan bir temas kurmadığını, ancak müdahalenin direkt olarak Erdoğan’ın emrindeki kurumlar tarafından yapıldığını iddia etti. KKTC eski lideri, seçim süreci boyunca Türkiye’nin KKTC Büyükelçiliği’nin bir seçim merkezi olarak kullanıldığını dile getirdi.

Akıncı, ‘Ulusal Birlik Partisi (UBP) bu seçimde neredeyse piyon niteliğine dönüştürüldü. Esas seçim müteahhidi başkalarıydı. UBP piyon olarak kullanıldı bu seçimde. Seçim biter bitmez hemen UBP’nin kurultayı gündeme geldi, bu defa müdahaleler oraya kaydı’ diye konuştu.

AKP iktidarının ‘Türkiye’deki durumu adaya da getirmek istediği’ değerlendirmesini yapan Akıncı, ‘Ankara’nın tek hâkimi konumundaki kişi olarak sayın Erdoğan, orada kendi çevresini nasıl yönetiyorsa burayı da öyle yönetmek istiyor’ dedi.”

Sanırım herhangi bir soruya gerek bırakmayacak kadar net açıklamalar bunlar. 7 Haziran 2015 seçimlerinde hatırlanacağı gibi AKP mecliste çoğunluğu kaybetmişti ancak nasıl olduysa devreye “birileri” girdi ve yüzde 13’ü aşan bir oy oranına ulaşan HDP’nin kurulacak koalisyon hükümetine girmesini önlemek için MHP uyarıldı. Bahçeli derhal harekete geçerek kazanılmış seçimi dinamitledi ve o ana kadar her gün ağız dolusu küfür ettiği Erdoğan ile koalisyona yeşil ışık yaktı. Sonra IŞİD devreye girdi ve Suruç’ta, Ankara’da Gar Meydanında yüzlerce kişinin ölümüne binlerce kişinin yaralanmasına yol açan bombalar patlatıldı. Güneydoğu ve doğuda seçim güvenliği neredeyse sıfırlandı, sandık müşahitleri seçim günü binalara alınmadı. AKP 1 Kasımda yapılan seçimde yine çoğunluğu sağladı.

AKP’nin bu konuda altı yıldır çok deneyim kazandığını söyleyebiliriz. 2019’da İstanbul’daki belediye başkanı seçimini de iptal ettirdiler ancak seçim batıda gerçekleştiği ve CHP’li “sol” kanat sandıklara sahip çıkıp İYİP ve HDP ve SP de onlara yardım ettiği için seçim tekrarı AKP’nin hezimetine yol açtı. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi yalnız İstanbul’da olmayacak, bunu unutmamak gerek.

İYİ Parti Lideri Akşener’in HDP ile ilgili siyasi olarak davranmadığını, duygularını siyasete karıştırdığını görmek gerek. Oysa kendisinin Bahçeli gibi yılların “kurdu”nu yenerek yeni kurduğu partiyi barajın üstüne taşıdığını biliyoruz. Akşener seçmeninden korkuyor, “HDP ile aynı ittifakta görünürsek seçmenim beni cezalandırır ve gidip MHP’ye oy verir” diye  düşünüyor. Ama seçmenine anlatması gerekiyor ki “Eğer ilk turda hep beraber ortaklaşa bir aday çıkaramazsak bu seçimi kaybedeceğiz, çünkü HDP’lilerin oyları olmazsa biz çoğunluğu sağlayamıyoruz. Zaten ikinci turda böyle bir ittifak oluşmak zorunda ve biz de ister istemez bunun içinde yer alacağız haliyle, yoksa Erdoğan tekrar seçilecek, buna razıysanız HDP ile ittifak yapmayalım ama sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız, bunu da iyi bilin, onun için ilk turda HDP ile ittifaka HDP’yi de dahil etmeliyiz, ikinci turda zaten yapacağımız işi şimdi neden yapmayalım, bu onlarla aynı düşünceleri paylaştığımız anlamına gelmez, nasıl CHP ile de aynı düşünceleri paylaşmadan aynı ittifak içinde bulunuyorsak HDP’yle de aynı şeyi yapabiliriz. Üstelik böyle davranmamız bizim parlamenter demokrasiye yeniden geçmek için fedakarlık yapan bir parti olduğumuzu kanıtlar” demesi lazım.

Üstelik 2019’daki İstanbul belediye başkanı seçimleri akp-mhp koalisyonunun yaptığı olumsuz propagandanın ne kadar geçersiz olduğunu da kanıtladı. Yani İYİP seçmeninin Akşener’in korktuğu kadar ürkek olmadığını sıra demokrasiye sahip çıkmaya geldiğinde ne kadar cesur davranabildiğini de gösterdi.

Maksat seçim kazanmak, parlamenter demokrasiye dönmek mi yoksa korkak davranıp 2015’te Bahçeli’nin yaptığı gibi derin yapıya teslim olmak mı? İşte Akşener için asıl mesele bu.

Dediğim, bu seçim muhalefet için ilk turda bitecek, ikinci turda hiçbir şansları yok. Bu yüzden hep beraber hareket etmek zorundalar.