Sığınmacı çocuk: Bugün evi yakacaklar öyle dediler korkuyoruz

Ankara’nın Altındağ ilçesinde “ırkçı” saldırının yaşandığı mahallede sığınmacıların “güvenlikleri” için evlerinden çıkmamaları isteniyor.

Sığınmacılardan 12 yaşındaki Ahmed’in “Bugün bu evi yakacaklar öyle dediler korkuyoruz.” sözleri de sığınmacıların evlerini de güvenli alan görmediğini gösteriyor.

Fotoğraf: Tumay Berkin

Kübra Kırımlı

Türkiye’de haftalardır sığınmacılar üzerinden süren nefret ve ırkçı söylemler, olası saldırıların habercisiydi de aslında. Ki korkulan da oldu. Irkçı söylemler, tartışmalar Ankara’nın Altındağ ilçesinde sığınmacılara yönelik saldırılara dönüştü.

10 Ağustos akşamı Altındağ ilçesinde Battalgazi mahallesinde iki grup arasında çıkan kavgada yaralanan iki kişiden biri olan 18 yaşındaki Emirhan Yalçın hayatını kaybetti. Önder ve Battalgazi mahallelerinde süren gerginlik, her iki mahallede de dün akşam sığınmacılara yönelik “ırkçı saldırıya” dönüştü.

Bir araya gelen yüzlerce kişi Önder ve Battalgazi mahallelerinde Suriyeli sığınmacıların evlerine saldırdı. Sığınmacıların olduğu düşünülen dükkanlara ve araçlara zarar verdi.

Bugün saat 11.00 civarında saldırıların yaşandığı Altındağ ilçesine vardığımızda, olay yerindeki gazeteciler saldırı sonrası kırılan camların toplandığını, zarar verilerek ters çevrilen araçların kaldırıldığını aktardı.

Polisten sığınmacılara ‘evlerinize girin’ anonsu

Suriyeli sığınmacıların uzun yıllardır yaşadığı Önder Mahallesi’ni gezerken gerginlik hala hissediliyor. Yüzlerce dükkan kapalı. Sığınmacılara ait olduğu düşünülerek tahrip edilen dükkanların çoğu kullanılmaz halde. Dükkanların camları kırılmış, manavdaki meyveleri çiğnenmiş, kepenkleri kırılmış… Dün gece yaşanan saldırının yarattığı maddi tahribat ise henüz belli değil. Çünkü Suriyeliler evlerinden çıkmıyor, çıkamıyor.

Polis araçları devriye gezerken, Suriyeli sığınmacıların yaşadığı yerlere seslenerek “toplaşmayın, evlerinize girin, dışarı çıkmayın” anonslarını yineliyor.

‘Yoksul insanların ikamet ettiği mahalle’

Harabeye dönmüş evlere ilk bakıldığında akla gelen “acaba mahallede kentsel dönüşüm mü var?” sorusunun cevabını mahallede uzun yıllardır yaşayan biri cevaplıyor. “Kentsel dönüşüm yok, burası yoksul insanların ikamet ettiği bir mahalle. Seksenlerde de burada insanlar darp edilirdi, bugün de mültecilere saldırdılar. Değişen bir şey yok.” Suriyeli sığınmacıların ikamet ettiği evlerden birine girdiğimizde “derin yoksulluk” bir kez daha kendini gösteriyor.

Yaklaşık 5 kilometre yürüdüğümüz mahalle boyu ve mahalle aralarında kimi yerlerde polisin araçlarla yolu kapattığını, kimi yerde ise toplu beklediğini görüyoruz. Ve hemen her iki dükkandan birine ve evlere Türk bayrağı asılması dikkati çekiyor.

Olması gereken oldu!

Dün geceki saldırının ardından ortaya çıkan tahribatın fotoğrafını çekerken, sığınmacılara yönelik ırkçı, nefret söylemlerine de denk geliyoruz. Evinin balkonundan “gazeteci misiniz?” diye soran bir kadın, devamında “Suriyelilere akşam ceza vermek istediler. Bizim gencimiz öldü 18 yaşındaydı. Gencimize bıçak sallamayı biliyorsa, ülkesine savaşmaya gitsin” derken, dükkanının önünde bizleri gören 50 yaşlarındaki bir erkek ise “Akşam ne oldu böyle” sorumuza ise “Olması gereken oldu” cevabını veriyor.

‘Suriye’de savaş bitince döneceğiz’

Mahalle arasında denk geldiğimiz 20’li yaşlarındaki Suriyeli kadın dün geceki saldırıya ilişkin “çok korktuk” derken, “Biraz konuşabilir miyiz?” sorumuza “Evet” dese de gözleri dolarak yutkunarak sağ eliyle konuşamayacağını işaret ederek ilerliyor.

Yaklaşık 50 metre daha ilerliyoruz. Bu defa Arapça konuşan ve hiç Türkçe bilmeyen 40’larında bir erkek “Biz Yahudi değiliz, biz Müslümanız” diyerek, “Günah” diyor. Onun da gözleri doluyor.

Yıkık eski bir evin zemin katının penceresinden bizi izleyen bir sığınmacının yanına yaklaşarak “Merhaba biraz konuşmak istiyorum” diyorum. Oğlu aracılığıyla adının Mustafa olduğunu söyleyen sığınmacı, her an ağlamaklı bir şekilde yarı Türkçe yarı Arapça konuşarak anlatmaya başlıyor. Mustafa, anlamadığım yerde, oğlunun da yardımıyla şunları ifade ediyor:

“Çok korktuk. Korkuyoruz. Çocuklarım olaylar başlayınca üst komşuma gitti. Akşam komşumuzda kaldık. Benim için önemli olan çocuklarım. Benim için bir sıkıntı yok (gözleri doluyor), benim sıkıntım çocuklarım. Akşam uyumadık. Biz Suriye’de savaş başlayınca buraya geldik. Ben Suriye’de iyiydim, hiçbir sıkıntım yoktu. Ama savaş çıkınca buraya geldim. 2 kardeşim Suriye’de. Oralar çok karışık. Ben burada mobilya işinde çalışıyorum. Burada kazandığım parayı Suriye’deki kardeşlerime de gönderiyorum. Suriye’de savaş bitince döneceğiz, dönerim tabi. Dört çocuğum var. İkisi Suriye’de ikisi Türkiye’de doğdu. Yedi senedir burada, bu mahallede, bu evde oturuyorum. Daha önce bu mahallede bir gerginlik yoktu. İlk kez oldu.”

12 yaşındaki Ahmed: Bugün bu evi yakacaklar öyle dediler korkuyoruz

Mustafa’nın 12 yaşındaki oğlu Ahmed de, şöyle konuşuyor: “Akşam üst komşumuzda uyuduk. Uyumadık aslında. Orası güvenli diye üst kata çıktık. Olaylar başlayınca buraya da geldiler. Cama vurdular. Ben de o sırada olayları izliyordum. Cam kırılınca, bir parça cam yüzüme geldi. Çok korktuk.  Babamın başına da vurdular. Ellerinde bıçak vardı. Bıçak taşıyorlardı. Evden çıkamıyoruz. Korkuyoruz. Başka bir eve gideceğiz ama nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Bak arabaya. Ne yaptılar bak (karşı binanın önündeki camı kırılan, parçalanan arabayı gösteriyor). Bugün bu evi yakacaklar, öyle dediler. Korkuyoruz.”

Bundan sonrası için de endişelerini dile getiriyor Mustafa. “Bize sonra değil, şimdi yardım lazım. Ben ne yapacağım başıma yeniden bir şey gelirse, gideceğim belki ben. Bilmiyorum.” diyor.