Tuncel: Türkiye demokrasisi için direnmemiz gerekiyor

Kobani Davası’nda ilk savunmasını yapan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, “Bu baskılara Türkiye demokrasisi açısından direnmemiz gerekiyor. Kapatılması gereken bir şey varsa o da Bahçeli’nin ağzıdır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobani Davası’nın 3’üncü duruşmasının 9’uncu oturumu, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde verilen aranın ardından devam ediyor.   

Verilen aranın ardından iddia makamı siyasetçilerin tutukluluk değerlendirmesine dair mütalaasını açıkladı. İddia makamı, iddianamedeki suçlamaları sıralayarak, tutuklu siyasetçilerin “kuvvetli suç işlediklerine yönelik delillerin olduğu”, “kaçma şüphesi olduğu” ve “müştekilere baskı yapabilecekleri” gerekçesiyle tutukluluk halinin ve adli kontrol uygulamasının devamına karar verilmesini istedi.

‘Hakikati gizleme durumu var’

İddia makamının mütalaasının sunmasının ardından Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, tutukluluğunun incelenmesine dair söz aldı. Tuncel , “Bildiğiniz üzere biz sizi reddettik. Reddi hakim taleplerimiz bir üst mahkemece reddedildi ama sizi reddetme gerekçemiz hala bakidir. Bunun bir ısmarlama yargılama olduğunu ve özellikle Cumhur İttifakının istek ve talepleri doğrultusunda yapıldığını, bu iki hafta içinde çok net ortaya çıktı. Burada legal, demokratik siyaset yargılanıyor. Burada gerçeğin hakikatini gizleme durumu var. Siz burada şeklen bir yargılama yapmaya çalışıyorsunuz. Bizi de buna alet etmeye çalışıyorsunuz. Siz burada suç işliyorsunuz. İnsanlık adına da suç işliyorsunuz” dedi.

‘Hesap vermesi gereken iktidardır’

Mahkeme heyetine, “Şeklen bir ritüeli yerine getiriyorsunuz” diyen Tuncel, bu ritüelin bir parçası olmayacaklarını ifade etti. Tuncel, “Biz her yerde partinin tüzüğünü, programını anlatırız. Partiyi kurarken de Türkiye’nin siyasi anlamda bir kriz yaşadığını, yeni bir şeye ihtiyacı olduğunu söyledik. Yaşamı yeniden kurmak için yola çıktığımızı söyledik. Bunu her yerde söyleriz. Ama siz Kürt sorununu mahkeme masalarına mahkum edemezsiniz. Siz siyasi iktidar adına karşımızda oturuyorsunuz. MHP de SEGBİS ile bağlanıyordur belki. AKP vekili bizi yargılamaya çalışıyor. Bu 37 canın hesabını vermesi gereken iktidardır. Burada yargılanması gereken varsa bunlar yargılanacak, hakikat açığa çıkacak. Sizin de sorumluluğunuz var” ifadelerini kullandı. 

‘37 kişi hakkındaki gerçeği açığa çıkarın’

Yaşamını yitiren 37 kişi hakkında gerçeğin mahkeme tarafından açığa çıkarılması gerektiğini kaydeden Tuncel, “Bunu yapmak zorundasınız, bu sizin sorumluluğunuz. Totaliter rejimlerin en büyük durumu yalanla var olmak. Sizin heyetinizden birisi ‘Neden HDP binalarına saldırılmıyor’ dedi, İzmir il binamıza saldırıldı ve Deniz Poyraz arkadaşımız katledildi. Bu soruyu azmettirici olarak değerlendirebilir miyiz, değerlendiremez miyiz? Siz bizi bir tweet paylaşımından yargılıyorsunuz. Bu bir tesadüf müdür? Elini kolunu sallayarak bir katil nasıl gidip arkadaşımızı katlediyor” diye konuştu.

‘Yahudilere yapılanı bize yapıyorsunuz’

Suruç katliamını hatırlatan Tuncel, “Oradaki asıl hedefin Figen Yüksekdağ olduğuna dair belgeler var. Ama o gençlerin tek amacı çocuklara oyuncak götürmekti. Şimdi aramızda yoklar. Deniz’i katleden katil de Selahattin Demirtaş arkadaşımızı katledeceğini söyledi. Benim resmime sıktı. Bu saldırı değil mi? HDP kurulduğundan beri çok fazla saldırıya maruz kaldık, bir tanesi yargılanmadı. Sinop’ta bir güruhun saldırısına maruz kaldık. Vali yok, emniyet müdürü yok. Saatlerce Aksaray’da saldırıya uğradık hangi birisini sayalım? Böyle bir soru olabilir mi? Böyle bir sorunun sorulabilmesi bile kabul edilebilir değil. Bize bunu rahat bir şekilde soruyorsunuz. Çünkü siz bizim hukuki haklarımızı elimizden almışsınız. Vatandaşlıktan çıkarmışsınız. Nazilerin Yahudilere yaptığını siz bize yapıyorsunuz. Bu ülkede anayasal haklar ve hukuk düzeni olsaydı bizim haklarımızı da gözetecektiniz” diye belirtti.

Sorumlu masayı devirenler

Tuncel sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürtlere gelince cezasızlıkla karşı karşıyayız. Tarih sürekli tekerrür ediyor. ‘Bu sorun savaşla, şiddetle, çatışmayla çözülmez’ diyoruz. ‘Yapılacak şey diyalogtur, müzakeredir’ diyoruz. Ama bu ülkeyi yönetenler her gün şiddetle buna karşılık veriyor. 6-8 Ekim olaylarındaki şiddetin sorumlulukları Dolmabahçe Mutabakatını kaldıranlar, masayı devirenlerdir. Türkiye IŞİD’e karşı tutum alsaydı, güvenlik koridorunu açsaydı bu olaylar yaşanacak mıydı?

Gelin tartışalım

Kürtlere karşı bir düşmanlık hukuku var. Bir kez daha Kürtler statüsüz kaldı, bütün dert bu. 20 milyondan fazla Kürt yaşıyor. Ne yapacaksınız? HDP’yi kapattınız, bize ceza verdiniz, ne yapacaksınız bu Kürtlere? Bize ceza vereceksiniz, HDP’yi kapatacaksınız diye Kürtler düşüncelerinden, statülerinden vazgeçecek mi? HADEP’ten bugüne kadar kaç partimiz kapatıldı ama hala buradayız ve mahkeme salonlarında yargılanıyoruz. Başımız ak, hesap veremeyeceğimiz bir şey yok. Ama siz burada düşüncelerimize dair sorular soruyorsunuz. Gelin tartışalım. Neden bunu yargılama konusu yapıyorsunuz? Biz de tartışalım diyorduk. Çözüm süreci o nedenle kıymetliydi insanlar ilk kez devletin Kürtlere yaşattıklarını gördüler.

Adaleti kaldırırsanız…

Gezi’den Lice’ye ferman verenler bu gerçeği söylüyorlar. Gezi’de insanlar Kürtlerin ne yaşadığını anlamaya başladı. Bu süreç bozuldu 6 yıl sonra bu ülkeyi yönetenlerin siparişiyle hemen bir dosya açıldı. Parti kapatma dosyası getirildi. Burada yargılanan arkadaşlarımıza siyasi yasak isteniliyor. Bana dair olan bölümde ‘Malatya Ağır Ceza Mahkemesine 15 yıl ceza almıştır’ diyor. Yaptığımız 8 Mart konuşmasından ceza almıştım onu koymuş. Ama bu iki dosya da bozuldu. Masumiyet karinesi daha sonuçlanmamış. Belki aynı cezayı verecek, belki değil. Hukuku bir kenara bıraktım, hani etik, ahlak? Bir algı yaratılıyor. ‘HDP terör odağı olmuş’ deniliyor. Burada nasıl bir hukuk düzeninden bahsedeceğiz? Bir düşünür diyor ki ‘Adaleti kaldırırsanız devletin çeteden başka neyi kalır?’ Aynen çok doğru bir söz. Kuytu yerde adalet yok, herkes adalet arıyor. Peki ne çıktı oradan, devlet-mafya işbirliği. Belki de birlikte çay içtiğiniz arkadaşınız, bir yargı mensubu çetenin yüz bin dolarlık otelinde kalıyor. Bunların hiçbiri yalanlanmadı.

Hızır Paşanın sofrasında oturanlar

Bu ülkede insanlar açlıktan ölürken, insanlar açlıktan kendini yakarken, bu ülkenin değerini gasp edenler utanmıyorlar. Bu insanlar açlığa mahkum edildi. Bir hakim kalkıp ‘zenginim’ diyor. Nasıl ‘zenginim’ diyorlar anlamıyoruz ama bu hakimler gelip bizi yargılıyor. Size sorarım, Hızır paşanın sofrasında oturanlar Pir Sultanları nasıl yargılar? Yargılayabilir mi? Sezgin Baran Korkmaz Türkiye’de yargılanmak istiyor. Neden? İçişleri Bakanlığı çağırmış. Bu bakan hakkında bir yargılama var mı? Bu bakan her gün bize ‘terörist’ diyor. Bu dava da bakanın işbirliğiyle açılmıştır. Ahlaklı bir savcı dava açabiliyor mu? Bu ülkede başbakanlık yapan Binalı Yıldırım’ın oğlunun uyuşturucu videoları ortaya çıktı.

Ülkenin anayasasına göre mi yargılıyorsunuz?

Birileri zenginleşir, birileri yoksullaşır adalet ortadan kalkar. Peki nasıl olacak? Bu kirlilik onlarla kalsa yine iyi ama bu kirliliğin izi bütün toplumun üzerinde. Toplum nefes alamıyor. Bakın Deniz’ler ölüyor. Böyle bir düzen karşısındayız. Sayın yargıç; demokratik hukuk düzeni kurmak sizin sorununuz değil mi? Bu ülkenin yasası ve anayasasına göre mi yargılama yapıyorsunuz? Cevap bekliyorum sizden. Bu sessizliğinizi hayır olarak alıyorum. O zaman derhal arkadaşlarımızı serbest bırakın. Savcı bey şimdi yeniden yazıyor kaçma şüphesi vardır diye. Bu ülkede AKP ve MHP belediyeleri eliyle insan kaçakçılığı yapılıyor. Bu ülkeyi yönetenler de kimse bu ülkede yaşamak istemiyor. Bu ülkeyi yaşanır yer olmaktan çıkardılar.

Asıl terörist haklarımı gasp edenlerdir

Kürtler bu mahkeme salonlarında hep savunma vermek zorunda kalmışlardır. Biz bir yerlerden talimat alanlar değiliz. Bu ülkede, kadın özgürlükçü, ekolojik bir yaşam kurmak istiyoruz. Bir Alevi, bir kadın olarak bana dayatılan bu yabancılaştırmaya dayatmaya karşı haklarımı istiyorum. Eşit, özgür yurttaş olmak istiyorum. Hakkım değil mi? Ben bu haklarımı istediğim için neden ‘terörist’ ilan ediliyorum. Asıl terörist benin bu haklarımı gasp edenlerdir. Neden ‘Bir kadın olarak yaşam hakkım var, öldürülmek istemiyorum’ demek zorunda kalıyoruz. Bu düzenin bozukluğundan kaynaklı bunun değişmesini istiyoruz. Biz kadınlar beş bin yıldır bu erkek egemen düzenin tüm baskı rejimlerini yaşıyoruz. Laf olsun diye konuşmuyoruz. Meselenin savunma olmadığını meselenin bu ülkeyi bu hale getirenlerin olduğunu. Neden bunlar oluyor, Kürt halkına neden bu kadar zulüm oluyor anlatacağız.

Biz halkız haklarımızı istiyoruz

Biz halkız haklarımızı istiyoruz. Dünyanın neresinde var bir halkın haklarını istediği için yargılandığı. Bu anca başkasına yaşam hakkı tanımayan yerlerde var. Durmadan bize CMK’yı gösteriyorsunuz. Yasaların nasıl yapıldığı, hangi ruhla yapıldığı önemli. Özgürlükçü bir yasa değilse buna karşı çıkmak da en temel hakkım. Demokratik bir hukuk yargılaması yapılıyormuş gibi kayda geçiliyor. Bu dava gerçekten bir kumpas davasıdır. Cumhur ittifakının muhalefete karşı bir kumpası olduğunu düşünüyoruz.

Bu ülkede tecrit var

Bu iddianamede bir tane lehimize bir şey yok. IŞİD’e dahil de zaten hiçbir şey yok. Yargılama dediğiniz şey bu mu? Tutuk incelemesine yönelik kararlarınızda cezaevindeyken hakkımda yapılan haberleri de delil olarak almışsınız. Evet cezaevinde açlık grevleri var. Çünkü bu ülkede tecrit var. Abdullah Öcalan üzerindeki tecride ilişkin söylemlerim hepsi delil olarak girmiş. Öcalan’ın rolünü tüm dünya gördü. Tecrit politikaları bu ülkede çatışmalı süreci derinleştiriyor. Sayın Öcalan hala avukat ve ailesiyle görüşemiyor. Nasıl olacak, nasıl barışacağız? Her gün kendi hukukunuza uyun diye grev yapıyor, açıklamalar yapıyoruz sonra da bundan yargılanıyoruz. İmralı tecridi şu an tüm cezaevlerinde var. Bunlar ülkenin sorunları değil mi? Nasıl olacak? Yok sayarak, terörizm kavramı içerisinde bütün bu gerçekliği ortadan kaldıracak mıyız? Bütün bunlar bizim sorunlarımız değil, sizin de sorunlarınız. Siz hukukçusunuz, uygulamak sizin sorununuz. Uygulanmazsa hesap sormak zorundasınız.  

Kapatılması gereken bahçeli’nin ağzıdır

Dava sürecini değerlendirdiğimde, HDP’yi baskı altına alma yaklaşımıyla karşı karşıya kalıyoruz. Her gün Devlet Bahçeli baskı yapıyor. AYM’yi de kapatın diyor. Niye? İktidarı yürüsün diye. Çünkü her gün oyları düşüyor. Bu baskılara direnmemiz gerekiyor. Ben kendimi savunurum ama Türkiye demokrasisi açısından direnmemiz gerekiyor. Kapatılması gereken bir şey varsa o da Bahçeli’nin ağzıdır. Bahçeli konuşmazsa belki de bu ülkede demokrasi olacak. Reddi hakim taleplerimin geçerliliği sürüyor. Bu mahkemenin adil yargılanma yapacağı konusunda ikna olmadım. Ama benin dışımdaki tüm arkadaşlarımın tahliye olmasını talep ediyorum.

Tuncel’in ardından söz alan tutuklu siyasetçiler de tutukluluk incelemesine dair beyanlarını dile getirdi. İzmir’de katledilen Deniz Poyraz’ı anarak sözlerine başlayan tutuklu siyasetçiler, davada asıl yargılanmak istenenin Kürt halkı, dostları ve HDP olduğunu belirterek yaşanan hukuksuzluğa vurgu yaptı.

Yapılan savunmanın ardından duruşmaya yarın devam edileceğine karar verildi.

MA / ANKARA