‘Turizm Sektörü’ ne zaman canlanır?

KORONA SONRASI ALTERNATİF TURİZM (2)

Adnan Genç

Galiba 15 yıl falan önceydi.. İstanbul Valiliği’nin koordinasyonunda ve İBB’nin ‘Turizm ve Yerel Kalkınma Platformu’nun kolaylaştırıcılığında, muhtemelen on yıl kadar çok sahici çalışmalar yaptık. Ben de ‘yarı resmi’ danışmanlardan biriydim. Resmen imzalı, mühürlü bir yazı gelmişti. Böyle bir görev için iş tanımı belliydi ve kadromuz, topluca ‘Danışman’ olmuştuk. Çay, simit ve beyaz peynir karşılığında. Yani, gönüllüydük ama ayran gönüllü değil. Özellikle kültür ve turizm odaklı onlarca projeye hayat veren; yönlendiren ve uygulayan bir platformdur… Turizmin gelişimi ve tanıtımı için ciddi önerilerimiz oluyordu.

Koronu sonrası bugün-yarın turizm sektörü de gelişme bekliyor ama bu yıl gitti gibi. Yerli turist bile kurtaramaz, şimdilik… İnsanların yaşadığı ekonomik ve psikolojik travmaları nedeniyle turizmden geri kalacağını düşünüyorum. Üstelik hayli çok sayıda turizmci dostuma karşın… Umarım benim öngörüm yerle yeksan olur ve bu sektör dört nala koşar.

20 yıl önce ben de bir turizm ve eğitim şirketinin ortağı ve işletmecisiydim: Fotografevi’nin… Sevgili Faruk Akbaş’ın yoktan var ettiği kuruluş, bizimle yeniden canlandı. Turizm algımız; insanları alıp bir otele götürmek ve ünlü bir AVM’yi gösterip, havuza girmek yönlü değildi. Trek yapardık her hafta sonu; kent içi ve dışında kültür turlarına çıkardık; fotoğraf kursları verdiğimiz için şahane eğitim gezilerimiz olurdu… ‘Overland’ denilen uzun ve fotoğraflı yürüyüşlerimiz olurdu ve özellikle insanları turistten çok seyyah kılacak turlarımızla, Doğu’ya; doğunun mistik ve hemencecik içine çekip alan kültürel coğrafyasına çekecek yerlere giderdik. İran, Pakistan, Hindistan, Nepal, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Suriye gibi yerlerde gezinirdik. Katılımcı dostlarımız mutlaka bu gezilerden; birer albüm, birer kitap veya belgesel film yapımlarıyla dönerdi… Tüketmekten çok üreten bir biçemi yeğlerdik… Neyse…

Bu yazı dizisinde de alternatif doğa turizmi yapanları konuşturmak istiyorum. Görece olarak insanların daha kolay satın aldığı hizmetler sunuyorlar… Tabii kimi kurum yöneticileriyle de konuşmak istiyorum. Haydi bakalım, rastgele…

Şadan Cihan (MasalEvi): 30 yıl kadar vergi dairelerinde çalışıp emekli oldum ve memleketim olan Hemşin dağlarındaki köyüme geldim. Başından beri; yani, genç kızlığımdan beri küçük ve butik bir yerim olsa da insanlara hizmet versem diye, hep düşünürdüm. Bir şirin lokanta; kaliteli eşya ve nesnelerle donanmış, herkesin birbirine önereceği bir lokanta.

Ama köyüme gelince bunu butik pansiyon olarak yapmam gerektiğine inandım. Sahilden 25 km içerideydik ve bunca yolu bir öğün güzel sofra için kimse almak istemeyebilirdi. Üç odalı, hayli şık ve mutfağımın bütün ihtiyaçlarını köyümden sağladığım bir işyerim oldu: Şadan’ın Mutfağı; Masal Evi…

Büyük kentlerden ve Karadeniz’in pek çok yerleşim yerinden, dostlarımız koşup geldi ve bize umut verdiler. Yeğenlerimin katkısıyla pek özel bir yer yapmıştık ve her odanın banyosu içindeydi. Pek azdır buralarda…

Öyle ki, işyerimizin tanıtım fotoğrafları için bile usta bir fotoğrafçı aramamıza gerek kalmadı. Hatıra fotosu olsun diye gelen konuklarımız, ustalıklarını gösterdi ve tanıtım görsellerimiz, çok özel fotoğraflardan oluştu…

Bütün bu masalsı gelişmeler ne yazık ki; bu yılın Şubat ayında durdu. Korona yasaklarıyla birlikte, bizler de verdiğimiz hizmetin özellikleri nedeniyle konuk kabul edemedik. 4 aydır boşuz; boş değiliz ama boş sayılırız. İngiltere’de yaşayan ve çalışan yeğenlerim; açılmasına katkıda bulundukları butik mekânımızda mahsur kalacaklarını tahmin edemezlerdi. Özel hizmetimizden onlar yararlanıyor artık… Yoldan geçerken, sizi duyduk da geldik diyenlere sadece çay ikram edebiliyoruz. Çünkü randevu ile çalışıyoruz. 5 kişi gelecekse ve illa ki yatılı kalacaklarsa, onlara göre yeni ve taze malzeme temin edip; damak zevklerine hitap etmeye çalışıyoruz. Dağ başında, her zaman aynı kaliteyi tutturabilmek hayli maliyetli, takdir edersiniz…

Önümüzdeki birkaç ay içinde işyerimiz muhtemelen ‘kapalı’ olacak; bizler burada olsak da. Çünkü yeni kurallara göre, oturma gruplarına sosyal mesafe getirmek, küçük bir yer için uygun değil ve bizler hem konuklarımızın hem de kendimizin sağlığını düşünüyoruz zaten… Plastik tabaklar (yani, petrol ürünü şeyleri) kullanmak istemiyoruz.

Oysa porselen malzeme zaten tertemiz yıkanıp, neredeyse steril olarak masaya geliyor. Neyse durumumuz budur, umudumuz da çoktur.

Şuradan biliyor ve tahmin ediyorum ki, Korona nedeniyle ciddi bir ekonomik ve psikolojik aylar yaşayan halkımız, daha ekonomik, ulaşılabilir olanı yeğleyip, bize dönecektir… Herkese bol şans… Teşekkürlerimle… (@masalevsadan instagram hesabından takip edilebilir)