Twit cellatlığına soyunan siyasetçi dönemi…

Figen Çalıkuşu

Önceleri sadece ‘Yaratılanı Yaradan’dan dolayı seviyoruz’ lafı dışında adeta hiçbir şey duymuyorduk…
İnsancıl bir yüz takdimi…

Şimdi aynı insan kümesini  ‘iki metrelik mezar’a sokmak, ‘serin sularda boğmak’ minvalinde ölüm tehditleri eder olarak görüyoruz.

Rahatça insan öldürebileceklerini söylüyorlar…

Gerçek bir hukuk devletinde bu tür şiddet ve tehdit söylemi savcıların ilgi alanıdır…

Ama ‘hukuka bağlı savcının’ işi, amirine kul köle olmayı savcılık sananların işi değil…

Bu hiddet celal ne ?
‘Darbe’  laflarını terennüm eden varmış…
‘Darbe’ lafı eden mi var?

‘AKP gidecek’ lafı hiçbir şekilde iktidardan gitmek istemeyen, destekçileri azalan gürültülü şiddet sever bu güruh tarafından doğrudan ‘darbe’ olarak takdim mi ediliyor yoksa? Orası çok karışık…

Çünkü  ‘AKP gidecek, iki yıl sonra seçim var’ cümlesinden ‘ağırlaştırılmış müebbet suçu’ çıkartıldığını yaşadım…

Nobel Barış Ödüllü Rigoberta’nın ‘Guatemala’da konu hükümetle ilgili ise kendimizi savunmamız mümkün değil’ dediği gibi, mesele hükümet meselesi olunca Türkiye’de de savunma pek mümkün olmuyor.

Hala da inanılmaz bir soysuzlukla aynı tahrifat peşinde koşan karanlık bir takım insanları göz ucuyla izliyorum…

Ya da İstanbul seçimlerinde olduğu gibi iktidar çok tatlı geldi de seçimi kaybedeceklerini anlayanlar bu sefer de ‘mezara gömmek’, ‘suda boğmak’ yollu suç beyanlarıyla bunu mu söylemeye başladılar, orası da çok karışık…

İstanbul seçimlerini anımsayın; ‘bir şey olmadıysa da oldu’ dendiğini… Doğrudan çamura yatıp, seçimi yok saymaya kalkışmayı…

Türkiye’de köklü bir demokrasi geleneği belki yok ama köklü bir sandık geleneği var…

Çamura yatılsa da zorbalıkla ‘gizli kasa’ gibi kullanılan İstanbul Belediyesi’ni vermemeye kalkınca ne oldu ?
Yedikleri fark 13 binden 800 bine çıktı..

Benim takıldığım konu daha farklı…
Türkiye acaba artık hukuk, anayasa, yasa, yargı ile toptan mı alakasını kesti acaba?

‘Öldürürüm, boğarım, keserim, asarım’ sanki Kurtlar Vadisi çekim setindeyiz…

Ayrıca;
Anayasal düzende her hukuk devletinde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin de koskoca güçlü bir ordusu, etkin gene koskoca bir polis gücü, yaygın ve geniş bir jandarma kuvveti var…

Meşru güvenlik güçleri dururken siyasi geçinenlerin öldürmekle, boğmakla tehdit etmesi normal mi?
Siz böyle bir hukuk devleti, demokratik siyaset gördünüz mü?
Gelişmiş bir siyasetçinin, ‘toplumun sorunları en iyi çözme yarışı’ olması gereken siyasi rekabeti, kanlı caniler yarışmasına döndürmeye kalkması nasıl bir şey?
Kim ne yapmak istiyor?

Hele bunun iktidar kanadından gelmesi, hukuk kuralları ile devleti yönetenlerin, şiddet yanlısı bir tutum içinde külhanlığa soyunması aklın havsalanın alacağı işler değil…

Kimin haddine darbe, bunu aklından geçirenin aklı yanar…

15 Temmuzu kimse unutmasın. Ama darbe diye diye erimekte olduklarını fark edip gürültü çıkararak kalabalık olduklarını sananlar da  ‘de facto dikatatörlüğe’ de kalkışmasın…
 
Bu ürkütücü ve hiç kimseye yararı olmayan üstelik de suç olan ilkel atmosferin ortadan kalkması gerekiyor.

Bunun için siyasal iktidarın ‘AKP gidecek’ demeyi ‘darbe’ saymaktan vaz geçmesi ve
gene kendini bilmez bir takım garip insanların kendilerini ‘yargı ve güvenlik gücü’ yerine koyup kafaya göre infaz tehditlerinin savcılarca acilen soruşturması gerekli…

Öldürmek, gebertmek, boğmak…

Yaratılanı yaratanlardan dolayı sevdiğini tekrarlayanların şimdi bu noktaya sürüklenmesi, dilerim kendi kendilerine ‘seçimle gitmeyiz’ yüreklendirmesi değildir…

Eğer öyle ise bundan vaz geçin… Şiddetten medet ummak, ateşle oynamaya benzer, korkunç bir gaflettir… Allah korusun…
Üstelik de seçimi kaybedince hiç istemeseniz de giderseniz…
İstanbul’da nasıl gittiniz…

İstanbul’da size oy vermeyen ve İstanbul’u size kaybettiren halkları niye boğazın sularına atmadınız?

Halka rağmen olmaz da ondan.

Ama isterseniz Bertolt Brecht’in dediğini yapın;

‘halkı feshedin ve bir başka halkı seçin’ …