Ankara 37. İş Mahkemesi kemoterapi alamayan ancak İmmunoterapi ile tedavisi mümkün olan hastanın tedavi giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmasına karar verdi.
Aysu Uraz
Önemli bir sağlık sorunu olan kanser hastalığı son yıllarda yaşamı tehdit eden ciddi bir sorun olmaya başladı. Ne yazık ki hepimiz ailemizde, arkadaşlarımızda ve yakın çevremizde en az birkaç kişinin kanser hastalığı ile mücadelesine şahit olmaktayız.
Bilindiği üzere, tedavisi güç olan bu hastalıkta cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ile tedavi yöntemleri uygulanmakta ve sosyal güvenlik koruması altında bu ilaçların bedelleri devlet tarafından karşılanmaktadır.
Son yıllarda bu tedavi yöntemlerine ‘İmmunoterapi’ ya da halk arasında ‘Akıllı İlaç’ olarak bilinen yeni bir tedavi yöntemi daha eklenmiş durumda. Tedavinin her türlüsü oldukça masraflı olmakla birlikte İmmunoterapi hepsinden daha pahalı bir yöntem. Öyle ki yaklaşık üç haftada bir kullanılması gereken bu ilacın fiyatı 15-20 bin TL arasında ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödenebilir ilaçlar listesi arsında yer almıyor. Yani devlet bu tedavinin parasını ödemiyor.
Kemoterapi tedavisi iyi de, verilen ilaç kanserli hücreleri yok ederken hastanın vücudundaki sağlıklı hücrelere de etki eden bir tedavi yöntemi. Bu nedenle çoğu hastanın bağışıklığı ve kan değerleri kemoterapi tedavisi sırasında düşebiliyor. Ve hasta kemoterapi ile tedavideki bu yan tesirleri tolere edemez hale gelebiliyor. Ve tedavi yarım bırakılmak zorunda kalınabiliyor.
Bu durumda doktorlar, Amerika ve Avrupa’da kullanımı ve hastalığı iyileştirmedeki başarı oranları yüksek İmmunoterapi’yi son çare olarak hastalara önerebiliyor. Kişinin kendi bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser hücrelerini yok etme mantığı ile çalışan ve çok fazla yan etkisi olmayan bu tedavi yöntemi kemoterapi ile iyileşemeyen hastalar için umut ışığı olmakta.
Ancak, parası olanlar bu ilacı alabiliyor, alamayanlar ise ya evini arabasını satmak zorunda kalıyor ya da kaderine terk ediliyor. Çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu bu ilaçların parasını karşılamıyor.
İşte bu sebeple, hasta ve hasta yakınları en temel hak olan yaşam hakkının ellerinden alınmasına itiraz etmek üzere yargıya başvurarak sorunlarına çare bulma yoluna gidiyorlar ve mahkemelerin kararı Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tedavi giderlerini ödemesi yolunda hastalar açısından olumlu kararlarla sonuçlanıyor.
Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıdaki bu kararlara geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklendi. Avukat Dilşad Enhoş babası için başlattığı mücadeleyi kazandı. Açmış olduğu dava neticesinde Ankara 37. İş Mahkemesi 2019/272 sayılı kararı ile kemoterapi alamayan ancak İmmunoterapi ile tedavisi mümkün olan hastanın tedavi giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmasına karar verdi.
Mahkemelerin vermiş olduğu bu kararlar emsal teşkil etmesi açısından önemli. Başka hastaların da dava açarak bu haktan faydalanmalarını mümkün kılıyor. Yargı yoluyla peş peşe alınacak olumlu kararların daha kuvvetli bir kamuoyu baskısı yaratacağı muhakkak.
Ancak herkesin yeterli hukuk bilgisine ve hak arama bilincine sahip olamayacağını dikkate alırsak sorunu münferit olarak yargıya yapılan başvurular ile çözümlemek yerine söz konusu akıllı ilaçların Sosyal Güvenlik Kurumu ödenebilir ilaçlar listesine alınmasının mağduriyetleri önleyeceği ve sorunu kökten çözeceği ortadadır.
Ayrıca en temel hak olan ‘yaşam hakkını’ korumak üzere gereken hukuki düzenlemeyi yapmak, insan hakları değerlerini ve Anayasası gereği ‘sosyal devlet’ olma anlayışını benimsemiş olan devletimize yakışır bir durum olacaktır.