Adnan Genç
Doğum günü kutlamalarımla başlayan ‘Yaşlılık Nasıl İştir?’ eksenli yazılar; istem geldikçe yazımı sürdü, sürüyor ama bizi üzüyorsun diyen de çok. Hiç sürpriz doğum günü kutlaması yaşamadım. Bilerek ve hatta pasta, kurabiye masraflarını da bana yıkarak; sürpriz parti yaptı arkadaşlar… Eh, gelenlere de sürpriz olduğu için hediye falan da getiren olmadı. Oysa çok isterdim, benim için seçilmiş hediyeler gelsin…
Kendi gençlik günlerimi hatırlıyorum ve az buçuk empati kurarak, kimseciklerin elini öpmeye kalkmazdım. Yaşlılık meselesini böyle tensel temaslı falan bir törene indirgemek gerekmiyor doğrusu. Randevu aldığınızda doktorun önündeki koltuğa oturuyorsunuz ya; hemen soruluyor, “Kaç yaşındayız, amca?”… Sizi bilmem ama ben gerçek yaşımdan 5 yaş küçüğüm. İyi de ekran öyle demiyor amca. Ekranın canı çıksın; her şeyi söylüyor artık. Kredi almaya gidin bankaya; “Bunca vadeyle borcunuzu hangi hayatta ödeyeceksin, amca?” bakışları.
Kazara birikmiş paranız varsa, bir meyhaneye falan gittiğinizde; en önce tuvaletin düzayak bir yerde olup olmadığına bakıyorsunuz. Sonra kolayca kalkabileceğiniz bir köşe iskemle seçiyorsunuz… Otururken de kalkıp gidecekken de kırk türlü töreniniz oluyor.
Bir şey unutmamak lazım. Eskisi gibi en orta yere oturayım da iki tarafın mezesinden çöpleneyim; anlattıklarımla gecenin yıldızı olayım talepleri yok artık. Moron moron etrafa bakıp; candan arkadaşlarınızın seslerini yükselttiğinde veya küfürlü konuşmaları başladığında ortalama bir para bırakıp kaçıyorsunuz.
Bilirsiniz, dayanışma yemekleri falan olur. İçki dahil şu kadar lira denir… Hesaplamıştım, son 40 yılda içmediğim içkiye 40 bin lira para ödemişim… Limitsiz yemek diyen mönü yok… Zaten yiyecek halimiz de kalmadı. Topluca bir yerlere gidilir; bahanesine uyulmaksızın buluşulur ve muhabbet kurulur. Sizin haberiniz bile olmaz. Seni yormak istemedik denir; yetmez kimi toplantıları da ‘online’ numaralar, webinar kılıklı kimi internet seminerleri biçiminde yaparlar; aklınız erişse bile teknoloji deneyiminiz yetmez; bön bön yarısı palavra haberler okursunuz. Ha bir de ironik dille yazılan sosyal medya notları var. En az lafla en veciz cümleyi yumurtlama çabaları…
En sevimsiz olanına gelip, bu yazıyı ve bu diziyi bitirelim. Muhtemelen okunuyor sandığımız bu yazılar yüzünden editörün canını sıkıyor olabiliriz…
En sevimsiz olanı da toplu listelerde adınız yoksa; sizi özel olarak seçip bazı duyuruları atmayabilirler. Paranızı da hesapsız tüketmişseniz eğer; kimse bu arkadaş ne yapıyor; nasıl yapıyor, demez bile.
Gene de yaşlı işi yapıp önerilerle bitirelim yazıyı; Yürüyün ve düzgün nefes almayı öğrenin arkadaşlar; kültür ve sanat etkinliklerinden bir saniye bile eksik kalmayın; yoksun, yalnız ve hatta yoksul kalmış arkadaşlarınızın kalbini kırmadan yardımlarınızı organize ederek, onların gönlünü alın… İnsanlar en kolay alışmaya alışıyor; mümkünse, kimi zararlı alışkanlıklarınızı arkanızda bırakın; çünkü yaptığınız her yanlış işin ceremesini misliyle gene siz çekiyorsunuz. İyi giyinin ve yakınlarınıza saygıda ve sevgide kusurlu olmayın… Ve en önemlisi geliyor; hasta olmayın dostlar, aman…