Yaza yaza

Hacer Buyruk

Ben ki, saçları bile çabucak yorulan bir kadınım.

Oysa gel gör, bir sesi var kanımın, sevmenin ıstırabında olmayı diliyor benden, üstlenmek istiyor en zorunu, yakalanıp bütün bileklerinden. Hiç söz etmeden dünden, bir ateş yakmak istiyor, genç bir yıldız koparıp gökten.

Verilmiş bir beden, alınmış bir düşler kalesi, aşka teslim olmak istiyor, bu uzun, bu mağrur ve efendice beklemekten, esir düşesi geliyor, kuşatıp da canını içerden.

./.

Az kaldı, deniz silecek kendini gözlerimden, bağlanacağım suretime, karada ondan koptuğum yerden. Ve yeni bir ses vereceğim nefesime, yarınıma doğru başka bir sözü üflesin diye kıyıda beni bekleyen.

Ah bahar yakın, tutuştu telaşından yaşayan ne varsa, Şubatlara yazdığım şiir ve yazılarda, içinden hep kadınların aktığı, yalnız yataklar ve at olmaklığa heves eden deli taylar, aklımın ötesine geçmeye, çatlayasıya koşmakta.

Mayıslarda defalarca adadım kalbimi bir erkeğe, ne kaldı şunun şurasında, hazırlan ey cinayeti suç görülmeyen içimdeki cellâdım; hazırlan, kendini sevinçle öldüreceğin bu ayine; topladım saçlarımı serildiği göğsümden tepeme; önce ipince sürdüğüm, sonra keskinliğini körelttiğim kokuları bıraktım, adanmış boynumdan, boynumla bir biçilsin ikiye.

Yazıyorum işte aynı şeyleri aylardır, benzer ya da aynı kelimelerle, kaç tekrar sonra bir temenni dönüyorsa duaya ve bana çevirmene yeteceği kadar bakışını, işte arıyorum o sayıların sayısını anmayı, ey baştanbaşa erkek olan ilah. Ah seni, andım diye sıfat olmayan bir sıfatla çok da sevinme; hâşâ, sevinme çünkü “lailaheillalah”.

./.

“Seni seviyorum”; işte bunu deyip yak dudaklarını ey yorgunluğum, öperse sirayet eder bu söz, zararı da yok öpmezse, tut çocukluğunun elinden, geri dön hiçbir şeyi bilmek istemediğin terk edişine; mutlulukla mutsuzluk arasındaki sırattır kutluluk; varlığı düşün, verdiği serabın üstünde yokluğun, bak ki nereye bağlı ipin, salıncak kurduğun.

O büyük baş dönmesi, ah arzum, ah sarhoşluğum, içinde semalara sema olduğum, başkası için bana verilmiş ruhum. 

Ah, saçlarım bile yorgun, yine de arzuluyorum ki arzusu olayım, bitirsin başlatayım, tüketsin çoğaltayım, acıtsın ağzımı dereotları gibi, yine de doymayayım. Nerdesin ey arayıp durduğum, o benim, benim için verilmiş, öyle mi sandın senin mi ruhun.