Sosyal medyadaki videosu günlerdir paylaşılan ve üzerine çokça tartışma yürütülen A. gibi, çocukların videolarının paylaşılmasının çocuğun gelişimini ne yönde etkilediğini, siber zorbalığı ve gelişimsel önerileri Çocuk Gelişimi Uzmanı Ezgi Taştekin ile konuştuk. Videonun bu şekilde paylaşılmasının siber zorbalığa neden olduğunu söyleyen Taştekin, çocuğu birçok açıdan savunmasız bıraktığını belirtiyor.
Hasan Akbaş
Son dönemde, sosyal medyada yapılan paylaşımların hızla siber zorbalığa dönüştüğüne tanıklık ediyoruz. Bu videoların bazıları kişilerin rıza dahilinde bazıları da rızaları dışında paylaşılıp yaygınlaştırılıyor. Yakın zamanda sosyal medyada videosu paylaşılan 10 yaşındaki A. da aslında günlerdir siber zorbalığa maruz kalıyor. Hızla yayılan videolar, uzman dışı birçok görüşün ortaya atılmasına, çocuğun ve ailesinin yanlış yönlendirilmesine, ancak en önemlisi de çocuğun mahremiyetinin ihlâl edilerek suistimale açık hâle getirilmesine neden oluyor.
Konuya ilişkin konuştuğumuz Çocuk Gelişim Uzmanı Araştırma Görevlisi Ezgi Taştekin de öncelikli olarak bu gibi paylaşımlarda çocuğun yüksek yararının gözetilmediğinin altını çiziyor. A. gibi farklı gelişimsel özelliğe sahip çocuklara erken müdahalenin sağlanacağı ortamın sosyal medya olmadığını vurgulayan Taştekin, “A.’nın ilgilerinin, yeteneklerinin, gereksinimlerinin belirlenerek potansiyelinin en iyi şekilde desteklenebilmesi için bu alanda uzmanlaşmış eğitimciler, çocuk gelişimi uzmanları ve psikologlar tarafından takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum” diyor.
Öncelikle pek çok şekilde mağdur ya da kahramanlık öyküsü adı altında iyi ya da kötü niyet sorgulamaksızın insanların ve son olarak çocuk A.’nın videolarının çekilmesi ve sosyal medyada paylaşılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sosyal medya çok farklı kesimlerden insanları içerisinde barındırıyor. Günümüzde bazı konulara, olaylara ilişkin farkındalık veya duyarlılık geliştirmek, gerektiğinde kolektif hareketlerin desteklenmesi için yoğun olarak kullanılan bir mecra haline geldi. Buna karşın, alışılmamış veya farklı gelen durumlarla ilgili çok farklı yorumların kolaylıkla yapılabildiği, bireylerin kitlesel bir şekilde siber zorbalık yapabildiği ve siber zorbalığa maruz kalabildiği bir ortam aynı zamanda. Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki, bir çocuğun bireysel farklılığı veya özelliği ne olursa olsun, böyle bir mecrada onunla ilgili paylaşım yapılması onu birçok açıdan savunmasız bir konuma sokuyor. Biz çocuk gelişimi uzmanları olarak, her zaman çocukların ve ailelerinin yüksek yararının gözetilmesi ve mümkün olan en iyi, sağlıklı şekilde potansiyellerinin desteklenmesi gerektiğini savunuyoruz ve bu prensiple çalışmaya özen gösteriyoruz. Sosyal medyanın az önce bahsettiğim özelliklerini düşünecek olursak, bu işin gelişimsel açıdan çocuğun yüksek yararını gözetmediğini söylemek zor değil. Bununla birlikte, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi temelinde düşündüğümüzde de çocuğun mahremiyetinin ihlali anlamına geliyor ve suç.
Peki çocuklarla ilgili sosyal mecrada bir paylaşım yapıldığında ya da yapılması gerektiğinde nasıl bir yol izlenmeli, nelere dikkat edilmeli? Bu paylaşımlar neye sebep olabilir?
Bizler, yaptığımız bilimsel çalışmalarda okuma yazma bilmeyen çocuklar için ebeveyn onam formu, okuma yazma bilen okul çağı çocukları içinse hem çocuk hem ebeveyn onam formları kullanarak yapılacak çalışmanın; hangi amaçla yapıldığını, ne gibi süreçler barındırdığını, kişisel bilgilerini nasıl koruyacağımızı, sonuçları hangi ortamlarda nasıl ve kimlerle paylaşacağımızı, çalışma bittikten sonra bu verileri ne yapacağımızı, istediği her an çalışmadan çıkma hakkına sahip olduklarını ebeveynlere ve çocuklara bildiriyoruz. Bu koşullar altında onayları olursa çalışmalarımızda katılımcı olabiliyorlar. Ailenin ve çocuğun yararına yapılmak istenen eylemlerde de bu etik çerçevede düşünülmesi gerekiyor. A.’nın şu an sosyal medyada paylaşılan videoları ne onun ne de ailesinin yüksek yararını gözetiyor.
Bu gibi videolar yayıldığı zaman, çocuklar anında birtakım özelliklere göre etiketlenebiliyor, çocuklara belli misyonlar yüklenebiliyor. Belki sadece sosyal mecradaki paylaşımlarda değil, gerçek hayatta da aynı tepkilerle karşılaşabiliyorlar. Bu durum çocuk ve aile için herhangi bir risk oluşturur mu?
Gelişimsel açıdan ele alacak olursak A.’nın yaşıtlarından farklı bir gelişim gösterdiğini söyleyebiliriz. Literatür yaşıtlarından farklı gelişim (yetersizliği olan veya yaşıtlarından beklenenin üstünde) gösteren çocukları “özel gereksinimli” çocuklar olarak nitelendiriyor. Bu çocukların ve ailelerinin farklı gelişimsel ve eğitsel yaklaşımlara ve desteğe ihtiyacı var. Bu ihtiyacın karşılanması için de erken müdahale çalışmalarının planlanması gerekmekte. Erken müdahale; yaşıtlarından farklı gelişim gösteren çocuklar ve aileleri için geliştirilen, disiplinler arası işbirliği gerektiren ve ailenin/çocuğun gereksinimlerini, potansiyellerini, ilgilerini, kaynaklarını mümkün olan en iyi şekilde desteklemeyi hedefleyen bir alan. Bahsettiğim bu müdahalenin sağlanacağı ortam asla sosyal medya değil. A. gibi farklı gelişimsel özelliğe sahip çocukların fazlasıyla mükemmeliyetçi olduğu, yüksek beklentilerinin olduğu, eleştirel düşünme ve öz-eleştiri yapma yetisine sahip olduğu, bilgiyi kolay edinip aklında tutabildiği, sosyal ya da politik problemlerle veya adaletsizliklerle ilgilenebildiği, oldukça meraklı olduğu ve duyarlı oldukları bilgisi literatürde yer alıyor. Ancak bu özellikler çocuğun çocuk olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bunun yanı sıra, çocuk bazı alanlarda bu becerileri gösterirken bazı alanlarda yaşıtları gibi gelişim gösterebilir. Bu da “senkronize olmayan” bir gelişimsel profile neden olabiliyor. Dolayısıyla çocuk sosyal uyum problemleri yaşayabilmekte, kendisiyle ilgili gerçekçi beklentiler oluşturmakta zorlanabilmekte ve mükemmeliyetçiliğin bir sonucu olarak başarısızlıktan kaçınma gibi davranışlar sergileyebiliyor.
Peki, böyle bireysel farklılığı olan çocuklar ve aileleri için nasıl bir yol izlenmesini önerirsiniz?
Bu bahsettiğim noktalar düşünüldüğünde ailelerin de çocuğa yeterli olma ve yaklaşım/tutum konusunda özel danışmanlığa ihtiyaç duyduğu ortadadır. Şu an A.’nın durumunu bu açılardan düşünün. Mükemmeliyetçiliğin getirdiği kendisiyle ilgili yüksek bir beklentisinin olduğunu, ailesinin de çocuklarına ilişkin beklentilerinin yüksek olduğunu görüyoruz. Bunun yanı sıra sosyal medya aracılığıyla medyatikleştirilerek çok büyük bir kesimin beklentisi de buna eklenmiş oldu. Bu beklentiler çocuk ve aile üzerinde yük olabilir, başarısızlıktan kaçınma, benlik algısını olumsuz etkileme (şişirilmiş veya düşük benlik algısı gibi) gibi sonuçlara neden olabilir. Dolayısıyla A.’nın ve ailesinin risklere karşı bir müdahale programına dahil edilmesi, ebeveynlerin düzenli aile danışmanlığı alması, A.’nın ilgilerinin, yeteneklerinin, gereksinimlerinin belirlenerek potansiyelinin en iyi şekilde desteklenebilmesi için bu alanda uzmanlaşmış eğitimciler, çocuk gelişimi uzmanları ve psikologlar tarafından takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
EK OLARAK;
Konunun sosyal medyada paylaşılması ve medyada yer bulması açısından öneriler ve yanlışlar üzerinden Gazeteci Sibel Yükler de yeni1mecra’ya verdiği görüşünde, A.’ya da başka bir çocuğun görüntülerinin izinsiz çekilmesi, izinli çekilse dahi suistimale açık bir şekilde paylaşılmasının, önüne geçilemez ihlâller ve ihmâller yığınına sebep olduğuna dikkat çekti.
“Çocuklar bir reklam aracı, tık malzemesi olarak görülemez” diyen Yükler şunları söyledi: “
Her şeyden önce çocuğun üstün yararı ilkesinin gözetildiği bir habercilik yapmak gerekiyor. Ancak medyadaki en büyük sorun çocukların özne olarak görülmemesi. Bu nedenle çocuğa dair herhangi bir paylaşımın rahatlıkla yapılabileceği düşünülüyor. Çocuklar bir reklam aracı, tık malzemesi olarak görülemez. Böyle bir habercilik doğrudan hak ihâline girer. Ama ne yazık ki, paylaşım yapan sosyal medya hesaplarından haber ajanslarına kadar herkesin temel gayesi kendi etkileşimini artırmak, kendi sözünü ve yorumunu görünür kılmak üzerine oldu.
A.’nın ya da başka bir çocuğun görüntülerinin izinsiz çekilmesi, izinli çekilse dahi suistimale açık bir şekilde paylaşılması, önüne geçilemez ihlâller ve ihmâller yığınına sebep oldu, olacak. Çocuğun bugün çekilmiş videosu, insanlar için üç beş gün sürecek bir gündem yaratıp sönecek ama o çocuklar için geleceğe bırakılan bir iz olacak. Bugün sorun yaşamayan çocuk, ileride bu videolar yüzünden hak ihlâline ve zorbalığa maruz kalabilir. Bugün dahi kalabilir. Bu çocuk odaklı haberciliğe aykırı. Aksine çocuk haklarını ihlâl eden bir habercilik. Hiçbir gazeteci ve yetişkin, bir başkası adına karar verme, görüntülerini pervasızca yayma hakkına sahip değilse, çocuğun yerine karar verme ve görüntülerini yayma hakkına da sahip değil. Çünkü çocuk bir özne.”
Ve söyleşimizi desteklemesi bakımından Yeni Yaşam Gazetesinde yayınlanan Ezgi Koman’ın yazısının da okunmasını öneriyoruz.