Burcu Özkaya Günaydın
“Bir Arada Yaşam İçin Yeni Bir Söylem” eğitmen eğitiminde Suriyeli yurttaşlara yönelik ayrımcılığı ve ayrımcı söylemlere karşı yeni bir söylemin nasıl oluşabileceği ve desteklenebileceği tartışıldı. Eğitime katılanlar, ayrımcılık ve nefret söylemine karşı oluşturulacak alternatif dilin her alana yayılması gerektiğinin önemli olduğunu belirtti.
Hrant Dink Vakfı, “Yeni Bir Söylem ve Diyaloğa Doğru” projesi kapsamında “Bir Arada Yaşam için Yeni Bir Söylem” eğitmen eğitimini İstanbul’da gerçekleştirdi. AB ve Türkiye tarafından finanse edilen proje Hrant Dink Vakfı yürütücülüğünde, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Hayata Destek Derneği ve Sabancı Üniversitesi ortaklığıyla yürütülüyor. İnsan hakları ilke ve değerleri, ayrımcılık ve mücadele yöntemleri, göç farkındalığı, mülteci hakları, ilkeli habercilik, nefret söylemi ve alternatif söylem konu başlıklarının yer aldığı eğitimde, Suriyelilere yönelik ayrımcılığı ve ayrımcı söylemlere karşı yeni bir söylemin nasıl desteklenebileceği tartışıldı. Eğitime, kamu, medya ve sivil toplum alanlarında çalışanlar katıldı. Katılımcılarla, eğitime ilişkin konuştuk.
Hrant Dink Vakfı’nın 2009 yılından beri medya izlemeleri yaptığını, nefret söylemine baktığını ve ayrımcı söylemi raporladığını belirten Proje Koordinatörü Gamze Tosun, ellerinde yazılı medyadan toparlanan 500’e yakın verinin olduğunu belirtti. Tosun, özellikle Suriyeli mültecilere yönelik çalışma yapmalarındaki amaçlarının mültecilerin nefret söyleminin hedefinde olan ilk 5 grup içinde yer alması olduğunu söyledi.
Mültecilere yönelik artan nefret söylemi üzerine Hrant Dink Vakfı, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Hayata Destek Derneği ve Sabancı Üniversitesi ile birlikte bu projeyi başlattıklarını belirten Tosun, “İstanbul, Hatay, Urfa’da çalışma yapan kamu, medya, sivil toplum örgütlerini bir araya getirerek ne yapabileceğimizi görmüş olduk. Proje yaygınlaşma eğitimleri ile devam edecek. Yaygınlaşma eğitiminin ardından eğitim, herkese açık bir modül olacak. Ardından politika yapıcılara ‘siz de fikrinizi söyleyin’ demek için sunacağız. Tabi konuya dair panel ve atölyeler de olacak.”
‘Alternatif dil için işbirliği yapmak gerekiyor’
Mültecilere yönelik çalışmalar yapan eğitim katılımcılarından Yeryüzü Doktorları’nda Uzman Psikolog Okan Karka da, eğitimde nefret söylemini, ayrımcılığı, kavramları konuştuklarını söyleyerek, “Biz bu işin içinde olanlar dahi kavram karmaşası içindeydik. Bu eğitimle birlikte bazı kavramlar kafamda daha da oturdu. Bu uzun soluklu yolculuk. Bu alternatif dili, söylemi yaygınlaştırma konusunda iş birliği yapmak gerekiyor” dedi.
Mültecilere yönelik her alanda hak odaklı yaklaşımı esas alacağını söyleyen Karka, sağlık, eğitim, hukuki kaynaklara yönlendirme başta olmak üzere toplumun her kesimine hak odaklı yaklaşımın yayılması gerektiğini belirtti. Toplumda mültecilerin sığınmacı, misafir, göçmen gibi kavramlarla anıldığını söyleyen Karka, bu kavramların birbiriyle eşdeğer kavramlar olmadığını, hak temelli bir anlayış için mülteci kavramının tercih edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
‘Mülteci olmanın ne demek olduğunu anladım’
Işık Ünversitesi akademisyenlerinden Seher Şeylan da, eğitimde birçok tartışmalı kavramı ifade etmeye çalıştıklarını söyledi. Suriyeli mültecilere dair bir tarafta kavram tartışması diğer tarafta nefret söylemi olduğunu dile getiren Seylan, kendi adına birçok kavramı kafasında oturttuğunu söyledi. Eğitimdeki atölyelerle mülteci olmayı hissetmeye çalıştığını ifade eden Şeylan, “O duyguyu hissettikten sonra yeni bir söylem gerçekleştirmenin ne denli önemli olduğunu da görüyorsun. Kısa bir süreliğine hepimiz mülteci olduk ve bunun ne demek olduğunu anladım. O yüzden bu eğitimleri katılımcıların kendi kamusal alanında yaygınlaştırması gerekiyor” dedi.
‘Medya nefret söylemini besliyor’
Seylan, nefret söyleminin nedenini irdelediklerinde bu söylemi besleyenin de taşıyanın da medya olduğunu gördüklerini söyledi. Bunun üzerine alternatif olarak ‘ne demeli’ konusunda fikirlerin konuşulduğunu aktaran Şeylan, medyada değişimin insan odaklı, hak temelli habercilik anlayışı ile olacağını ifade etti. Bir eğitimci olarak bundan sonra derslerde hak odaklı anlayış çerçevesinde ders vereceğini belirten Seylan, bu eğitimle mültecilerle ilgili karmaşa yaşadığı kavramları da öğrendiğini söyledi.
Eğitime Urfa’dan katılan gazeteci Mustafa Zengin, eğitimde mültecilere dair birçok sorunun masaya yatırıldığını söyledi. Hem kavramsal, hem toplumdaki ayrımcılık, hem de basılı ve sosyal medyada mülteci haberlerinde kullanılan dil üzerine tartışmalar yapıldığını söyleyen Yüksel, tartışmalarda insanlardaki kalıp yargı ve önyargının medyayla körüklendiği sonucuna vardıklarının altını çizdi. Zengin, ayrımcılık ve nefret söylemine karşı oluşturulacak alternatif dilin her alanda yayılmasından geçtiğini söyledi.
Medyascope Tv’de çalışan gazeteci Sema Kahriman Gökçe, nefret söyleminin eğitimin önemli konularından olduğunu belirterek, “Yeni söylem için önce nefret söylemi nedir, nasıl oluşur, nasıl yayılır? Biz önce bu tanımlamaları yaptık. Burada Mahmut Çınar’ın bir tanımı aklıma geldi: Ayrımcılığın söylem yoluyla nefrete dönüşmesi… Nefret söylemi bazen şiddete varabiliyor. Bu şiddet ve nefret söylemi sadece mülteciler üzerinde de değil başka kimlikler üzerinde de oluyor. Kürtler de bu söyleme çok defa maruz kaldılar” diye konuştu.
‘Herkes günlük yaşamında ayrımcılıkla karşılaşabilir’
Herkesin günlük yaşamda ayrımcılıkla, nefret söylemiyle karşılaşabileceğini dile getiren Gökçe, kendisinin de hem Kürt hem de Müslüman kimliğinden dolayı ayrımcı söylemlerin hedefi olduğunu vurguladı. Gökçe, eğitimin interaktif olmasının bazı konuları kavrama ve duyguları anlama açısından verimli olduğunu söyledi. Gökçe, Suriye’den göç etmek zorunda kalanlar için mülteci kavramının kullanılması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: “Sığınmacı, göçmen kelimeleri ajite eden kelimeler. Mülteci kavramı ise onların da temel hakları olduğunu anlatan bir kelime. Mülteci denilmesi gerekiyor. Ben de haber yazarken çok kavram karmaşası yaşadım. Sığınmacı, göçmen kavramlarını haberde çok kullandım. Ama bundan sonra bu kavramlara hem dikkat edeceğim hem de çevreye yaygınlaştıracağım.”