EŞİK, Aile Bakanı Selçuk’un son bir ayda nafakanın süreye bağlanması, kadın cinayetleri, ALO şiddet hattının destek hattına dönüştürülmesi ve evlilik yaşının düşürülmesi gibi çok sayıdaki açıklamasının kadınlar ve kız çocuklarının aleyhine olduğuna dikkat çekti.
EŞİK, Bakan Selçuk’a kadınların kazanılmış haklarının aleyhine çalışmaktan vazgeçmesi çağrısında bulundu.
EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu, yaptığı yazılı açıklamada Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kadın bakanlığı olmadığını bildiklerini ancak Bakanlığın bir adım ötesine geçerek kadınların kazanılmış haklarına yönelik çalışma yapar hale gelmiş durumda olduğuna dikkat çekti.
‘Bakan Selçuk’un açıklamalarının tümü kadınlar ve kız çocuklarının aleyhine’
Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’un son bir ayda nafakanın süreye bağlanması, kadın cinayetleri, ALO Şiddet hattının salt sosyal destek hattına dönüştürülmesi ve evlilik yaşının düşürülmesi yönünde çok sayıda açıklama yaptığına işaret edilen açıklamada, bu açıklamaların tümünün kadınlar ve kız çocuklarının aleyhine olduğuna vurgu yapıldı.
‘Nafaka asıl ev kadınları açısından önem taşımaktadır’
Bakan Selçuk’un 16 Ekim’de yaptığı açıklamada, Medeni Kanun’da düzenlenen yoksulluk nafakasının süreye bağlanmasını tekrar tartışmaya açma talebini dile getirdiğine işaret edilen açıklamada, şunlar ifade edildi:
“Uygulamada boşanma davalarında eğer kadın çalışıyorsa genellikle yoksulluk nafakası bağlanmamaktadır. Nafaka asıl olarak ev kadınları açısından önem taşımaktadır. Ev içi emek de aynen ev dışındaki emek gibi ekonomik bir değere sahiptir. İster ev içi ister ev dışı olsun, her iki emek de ailenin geleceği, huzur ve refahı için harcanmaktadır. Medeni Kanun’daki nafaka ve mal rejimleri ile ilgili düzenlemeler bu gerekçeyle yapılmıştır. “
‘Nafaka süresi hakimlerin takdirine bırakılması önerisi kabul edilemez’
Bu nedenle Medeni Kanun’un tek bir kelimesinin bile değiştirilmemesi gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, şöyle denildi:
“Ayrıca uygulamada yargı eliyle nafaka hakkına erişimin engellenmesi gayretlerinden de vazgeçilmelidir. Nafaka süresinin hakimlerin takdirine bırakılması önerisi kabul edilemez. Her alanda ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramına saldırıldığı, üniversitelerde, hakim ve savcıların meslek içi eğitimlerinde ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramının yasaklı hale getirildiği koşullarda, boşanan kadınların yoksulluk nafakasının süresinin hakimlerin takdirlerine bırakılması, ülkemiz koşullarında kadınların açlığa terk edilmesi anlamına gelmektedir. Ülkedeki yüksek işsizlik oranları ve kreş yokluğu da hesaba katıldığında, özellikle boşanmış çocuklu kadınların 2-3 yıl sonra nafakanın da kesilmesi halinde ne yapması beklenmektedir?”
‘Nafaka hakkına sınırlama getirmek cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirecek’
Açıklamada, çocukların ve yaşlıların bakımı dahil, ev içinde ücretsiz emek sarf etmiş, bu sebeple çalışma hayatına hiç katılamamış, katılması engellenmiş veya ev içindeki bakım emeği yükü nedeniyle iş hayatından ayrılmak zorunda kalmış, yeniden çalışma hayatına katılması önünde bir dizi engel bulunan kadınların nafaka hakkına sınırlama getirmenin Türkiye’de giderek artan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştireceğinin açık olduğuna vurgu yapıldı.
‘Kadınlara yönelik şiddeti artıracak’
Ayrıca, nafakanın süreye bağlanması veya hakim takdirine bırakılmasının kadınlara yönelik ekonomik, psikolojik, cinsel ve fiziksel şiddeti artıracağına dikkat çekilen açıklamada, “Kadınları ev içine hapsedecek ve kadınların boşanma kararı almalarını zorlaştırarak büyük hak ihlallerine neden olacaktır.” denildi.
Açıklamada, Bakan Selçuk’un 12 Eylül’deki açıklamasında bir yandan “kırmızı çizgimiz, sıfır tolerans, amasız fakatsız mücadele” dediği, bir yandan da gerçek durumu yansıtmaktan uzak olan İçişleri Bakanlığı’nın verilerini dikkate aldığı belirtilerek, her kadın cinayetinin kadına şiddet kapsamında olmadığını, her şüpheli kadın ölümü ve intiharlarının da bu kapsamda olmadığını söylediği hatırlatıldı.
‘Kadına karşı şiddetle ilgili devlete ait bir telefon hattı bulunmuyor’
Bakan Selçuk’un aynı açıklamada, ALO 183 hattının sadece kadınlara rehberlik hattı olduğunu, şiddet anında değil sonrasında aranabileceğini, şiddet anında kolluk kuvvetlerine ulaşılması gerektiğini belirttiğinin aktarıldığı açıklamada, “İçişleri Bakanlığı’nın KADES uygulamasının kullanılmasını tavsiye etmektedir. Bu açıklama, Türkiye’de kadına karşı şiddetle ilgili devlete ait bir telefon hattı bulunmadığının itirafıdır.” denildi.
‘Evlilik yaşının öne çekilmesi demek çocuk cinsel istismarının devlet eliyle açılması demektir’
Bakan Selçuk’un başka bir açıklamasında doğurganlık hızının düştüğünü belirterek nüfusun yaşlanmaması için evlilik yaşının öne çekilmesini önerdiği, ayrıca kadınların en az 3 çocuk doğurması vurgusu yaptığı hatırlatılan açıklamada, şunları ifade edildi:
“Evlilik yaşının öne çekilmesi demek, çocuk yaşta zorla evlendirilmelerin ve çocukların cinsel istismarının önünün devlet eliyle açılması demektir. Bu açıklamalar ve girişimler, mevcut Medeni Kanun’un ve Ceza Kanunu’nun parça parça yürürlükten kaldırılmasına, kadın ve kız çocukları aleyhine işleyen fiili bir hukuk sistemi yaratılmasına yol açma niyetinin açık ifadeleridir.”
Şiddet Çalıştayı’na 300 bileşeni olan EŞİK davet edilmedi
Açıklamada, Bakanlığın 20 Ekim’de çevrimiçi düzenlediği Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2021-2025) Hazırlık Çalıştayı’na, 300’ü aşkın bileşenden oluşan ve 150’ye yakın sivil toplum örgütü, meslek odası ve sendika tarafından desteklenmekte olan Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) davet edilmediğine işaret edildi.
‘Çalıştayda bir kere bile İstanbul Sözleşmesiyle ilgili önerilere yer verilmedi’
Çalıştay katılımcılarının çok büyük kısmının, İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi doğrultusunda ve bütçelendirilmiş bir eylem planı hazırlanması yönünde görüş bildirdiğinin belirtildiği açıklamada, şunlar ifade edildi:
“Ancak sunum özetlerinde bir kere bile İstanbul Sözleşmesiyle ilgili önerilere yer verilmedi. Aynı şekilde, GREVIO Türkiye Raporu’nun resmi tercümesinin yapılması ve eylem planı için yol haritası olarak kullanılması gerektiği yönündeki görüşler de toplantı çıktılarında yok sayıldı. Şiddetle etkin mücadele için gerçekçi adımlar öneren katılımcıların sözleri yok sayıldı.”
‘ALO 183’ün destek hattına dönüştürüldüğü yetkili ağızdan açıklandı’
Ayrıca, söz konusu çalıştayda Kadının Statüsü Genel Müdürü Gülser Ustaoğlu’nun “Pandemi sürecinde, Mart ayından itibaren şiddet hattına gelen çağrıların çok fazla artması nedeniyle sadece KADES başvuru hattı olarak kullanılmaktadır.” dediğinin aktarıldığı açıklamada, “Böylece devletin kadına yönelik şiddeti önlemek yerine şiddet gören kadınların devlete erişimini kısıtlamak için ALO 183’ü destek hattına dönüştürdüğü en yetkili ağızdan açıklanmış oldu.” denildi.
Açıklamanın devamında, Bakan Selçuk ve başta Adalet ve İçişleri bakanlıkları olmak üzere tüm resmi mekanizmalara şu çağrı yapıldı:
- Kadına karşı ekonomik ve psikolojik şiddet oluşturan yoksulluk nafakası ile oynanması girişimlerine son vermeye;
- Acilen İstanbul Sözleşmesi’nin 24. maddesinde belirtilen nitelikleri taşıyan bir Alo Şiddet hattının oluşturulmasına;
- TCK 103. madde kapsamındaki çocuk cinsel istismarcılarına af, “erken evlilik” adı altında çocuk cinsel istismarının meşrulaştırılması gibi girişimlere son vermeye;
- Kadınların Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve şiddet ile ilgili kanunlardaki kazanılmış haklarını ve anayasal eşit vatandaşlık ilkesini kamuoyu önünde sürekli olarak tartışmaya açan tüm söylem ve girişimlerine son vermeye;
- İçişleri Bakanlığı tarafından tutulduğu belirtilen kadın cinayeti verilerini kamuoyu ile paylaşmaya,
- 4. Ulusal Eylem Planı ve Strateji Belgesinde, tıpkı daha öncekinde olduğu gibi, İstanbul Sözleşmesi’nin devlete yüklediği görevleri temel hedefler olarak belirlemeye ve kadına yönelik şiddet ile etkin mücadele için toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı bir eylem planı hazırlamaya çağırıyoruz.
EŞİK, sosyal medyada da Aile Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı ile Bakan Selçuk’u etiketleyerek çağrıyı paylaştı.