KESK Eş Genel Başkanı Bozgeyik, 15 Temmuz’un “diriliş” olarak tanımladığına dikkat çekerek, “Bu 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirdiklerinin açıkça itiraf edilmesidir” dedi.
Bozgeyik, halen 18.100 dosyanın OHAL Komisyonu’nda bekletildiğini, KESK’li yerel yönetim çalışanlarına ağırlıklı olarak ret, diğer dosyaların ise ağırlıklı olarak bekletildiğini söyledi.
OHAL Komisyonu’nun bir “oyalama aracı” olarak kurulduğunu ifade eden Bozgeyik, ret alanların başvurduğu idare mahkemelerinin ise Komisyon ve KHK boşluğunu doldurmaya uğraştığını söyledi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, KESK Yürütme Kurulu adına 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL’in 4’üncü yılını doldurması dolayısıyla bilanço açıkladı ve geçen 4 yılın değerlendirmesini yaptı.
Bozgeyik, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı’nın 15 Temmuz’u “diriliş” olarak tanımladığına dikkat çekerek, “Bu açıklama erimekte, bitmekte olan iktidarın 20 Temmuz sivil darbesi ile 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirdiklerinin açıkça itiraf edilmesidir” dedi.
Darbecilerin hedefini 20 Temmuz’da AKP gerçekleştirdi
15 Temmuz darbe girişimini yapanların başarılı olmaları durumunda emekçilerin demokratik kazanımlarını gasp etmeyi hedefleyeceğini belirten Bozgeyik, “20 Temmuz sivil darbesi ile de AKP aynı hedefleri kendi açısından gerçekleştirmek istemiştir” dedi.
‘AKP ikili iktidara son verip kazanımlarımıza saldırı başlattı’
Bozgeyik, AKP’nin 20 Temmuz sonrası bir yandan ikili iktidara son vererek kendi iktidarını tahkim ettiğini diğer yandan da demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, emeğe ve kadın kazanımlarına dair tüm değerlere bir saldırı başlattığını kaydetti.
‘Yönetim biçimi giderek faşizan nitelik kazanmıştır’
Bozgeyik, darbe girişimi ile ilgili, sınırlı süre için “tedbir” amaçlı düzenlemeler yerine Anayasa’nın 15. maddesinde güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığını ifade etti. Hayata geçirilen birçok düzenlemenin Türkiye’nin siyasal-toplumsal yapısını değiştirmeye dönük tekçi, eril, muhafazakâr, dini referanslı düzenlemeler yapıldığını belirten Bozgeyik, “Bu düzenlemeler ve uygulamalar sonrası otoriter yönetim biçimi giderek faşizan nitelik kazanmıştır” dedi. Bozgeyik şöyle konuştu:
‘OHAL KHK’leri ile en az 126 bin kişinin hakkı ihlal edildi’
“OHAL KHK’leri ile resmi açıklamalara göre 126.000 bini aşkın kişi fişleme, müdür/kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı vb. gibi normal koşullarda asla suç olmayan gerekçelerle kamudan ihraç edilmiş, hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. KHK’ler ile gerçekleştirilen ihraç işlemiyle aynı zamanda anayasa ile güvence altına alınan başta çalışma hakkı olmak üzere temel haklar yok sayılmıştır.”
‘Hala 18 bin 100 dosya karar verilmeyi bekliyor’
OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nun 23 Ocak 2017 günü yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla yetkilendirildiğini hatırlatan Bozgeyik, 4 yılın sonunda hala 18.100 dosyanın karara bağlanmayı beklediğini ifade etti.
‘Komisyon kendisini Anayasa üstü gören idari bir mekanizmadır’
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu üyelerinin atanmasından çalışma esas ve usullerine kadara iktidarın etkisi altında olduğunu belirten Bozgeyik, “Komisyon etkin olmayan ve denetlenemeyen, kendisini Anayasa ve yasalar üstü gören idari bir mekanizmadır. Bağımsız olmadığı tartışma götürmez bir gerçekliktir” diye konuştu. Bozgeyik, iktidarın açık baskısından dolayı komisyonun tarafsız ve bağımsız çalışma olanağının bulunmadığını söyledi.
‘Komisyon bir oyalama aracı olarak kuruldu’
Komisyon’un Anayasa’nın 6., 10., 70., 90. ve daha birçok maddesine aykırı olduğunu ifade eden Bozgeyik, AİHM’in “Nasıl olursa olsun bir an önce bir mekanizma kur, bizi de kendini de bu yükten kurtar” mesajı sonrası, iç ve dış baskıların sonucu ve bir oyalama aracı olarak kurulduğunu kaydetti.
‘Komisyon hukuku yok saymanın somut örneğidir’
Bozgeyik, Komisyonu, hukuku yok saymanın, idarenin keyfi kararları ile temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının ‘suç’ kapsamına alınarak doğrudan cezalandırma yöntemlerinin nasıl hayata geçirildiğinin en somut örneği olarak gösterdi. KESK Eş Genel Başkanı Bozgeyik şöyle devam etti:
‘Savunması istenen tek bir kişi bile yoktur’
“Komisyon asgari ilkelerden olan kişiden savunma alınmasına dahi gerek duymamıştır. Başvurucular hiçbir aşamada ne ile suçlandıklarını bilmeden, aleyhlerine olan delilleri görmeden ve savunma haklarını kullanmalarına olanak tanınmadan dosya üzerinden karar verilmektedir.
İhraç edilen üyelerimizden şu ana kadar savunması istenen tek bir kişi yoktur. Kişiler başvurusunu yaparken dahi neden ihraç edildiğine ilişkin bilgi sahibi değildir.”
‘Takipsizlik ve beraat edenlerin de başvurular ret edildi’
Bozgeyik, haklarında takipsizlik ya da beraat kararı verilen kamu emekçilerinin görevlerine geri dönmeleri önünde herhangi bir yasal engel olmamasına rağmen, başvurularının ret edildiğini de hatırlattı:
“İhraç gerekçesi yargı kararı ile açıkça ortadan kalkmış olmasına rağmen başvuruların ret edilmesi komisyonun uluslararası sözleşmeleri, anayasayı ve yasaları hiçe saydığını ve suç işlediğini göstermektedir.”
‘İltisak’ ve ‘irtibat’ her kilidi açan anahtar…
20 Temmuz sonrası başlatılan süreçte kamuoyunun iktidarın “her kilidi açan anahtar” niyetine kullandığı “iltisak” ve “irtibat” kavramlarıyla tanıştığını belirten KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, şöyle konuştu:
“Kişilerin herhangi bir cezai ya da idari soruşturma dosyası bulunmasa da veya yapılan cezai ve idari soruşturmalar neticesinde kişiler aklanmış olsa dahi Komisyon somut olarak tarif edemediği her türlü durumu bu iki kavramı ret kararına dayanak yapmıştır.”
İdare mahkemeleri KHK ve Komisyonun boşluğunu kapatıyor
Bozgeyik, Komisyondan ret kararı alanların Ankara’daki idare mahkemelerine başvurduğunu, idare mahkemelerinin de irtibat ve iltisak kavramlarına yorum getirmeye çalıştığını ve iktidarın kararlarına aykırı kararlar almamaya gayret ettiğini gördüklerini söyledi. Bozgeyik, idare mahkemeleri için ise, “Bu zamana kadar gerek KHK’lar gerek ise komisyon tarafından bırakılan boşluğu kapatmayı adeta görev bellemiştir” değerlendirmesini yaptı. Bozgeyik, idare mahkemelerinin bugüne kadarki kararlarına ilişkin şunları söyledi:
‘Mahkeme kamuda çalışma hakkını iktidara sadakate indirgedi’
“Bağımsız yargı, yönetilenlerin yasama ve yürütme organları karşısındaki en temel güvencesi iken idare mahkemelerinin kamuda çalışma hakkını iktidara sadakate indirgediğine şahit oluyoruz. Bu yüzden ne yazık ki bu mahkemelerden de hukuki ve objektif kararların çıkacağına dair çok umutlu olmadığımızı belirtmek istiyoruz.
Hem OHAL komisyonu aşaması hem de idari mahkeme boyutu ile ‘kollektif bir hak ihlali mekanizması’ işletilmektedir.”
KESK Eş Genel Başkanı Bozgeyik, OHAL Komisyonu’nun en son 3 Temmuz 2020’de açıklama yaptığını KHK’ler ile 125.678’i kamu görevinden çıkarma olmak üzere toplam 131.922 tedbir işlemi gerçekleştirildiğini, Komisyona yapılan başvuru sayısının ise 126.300 olduğunu açıkladığını hatırlattı. Bozgeyik, Komisyonun 12.200’ü kabul, 96.000’i ret olmak üzere yaklaşık 4 yıldır alınan karar sayısının 108.200 ve halen incelemesi devam eden başvuru sayısının ise 18.100 olduğu belirttiğini aktardı.
KESK’lilerin yüzde 60’ının dosyası hala incelemede
4 yılda ihraç başvurularının yüzde 86’sı hakkında karar verildiğini halen yüzde 14’ü hakkında dosya incelemesinin devam ettiğini ifade eden Bozgeyik, “Alınan her yüz kararın yüzde 89’u ret şeklindedir” dedi.
KESK’li ihraçların dosya incelemelerinin geciktirildiğini belirten Bozgeyik, “OHAL komisyonuna yapılan KESK’li ihraç başvurularının yüzde 40’ı hakkında karar verilmiş yüzde 60’ı hakkında ‘Dosya İncelemesi’ 4 yıldır devam etmektedir. İncelemesi tamamlanan dosyanın yüzde 68’i ret şeklindedir” diye konuştu. Bozgeyik, OHAL İnceleme Komisyonu’nun KESK’lilerle ilgili tutumu için şu analizi yaptı:
Yerel yönetim ihraçlarına ret, diğer dosyalar beklemede
“OHAL Komisyonunun yerel yönetimler işkolunda örgütlü olan KESK’li İhraçlar hakkında neredeyse ‘kategorik ret’ kararı aldığı, bunun dışındaki iş kollarında KESK’li ihraç dosyalarını da ‘kategorik’ olarak beklettiği görülmektedir. Özellikle barış akademisyenleri gibi mahkemeler tarafından beraat almış, hakkında soruşturma/kovuşturma açılmamış binlerce KESK’linin dosyaları hakkındaki kararların bekletildiği görülmektedir.”
İhraçların ana nedeni sendikal eylem ve etkinliklerdir
Bozgeyik, KESK’lilerin ihraçlarının ana nedenin Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan sendikal eylem ve etkinliklere katılmaları olduğunu belirterek, “Demokrasinin işlediği bir yerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımı bırakın ihraç edilme gerekçesi olmayı, soruşturma konusu bile yapılamaz” diye konuştu. Bozgeyik, ihraçlar ve belediyelere kayyum atanması arasındaki benzer politikalara şu şekilde işaret etti:
İhraçlar ile kayyum politikalar paralel devam etti
“Yerel yönetimlerde çalışıp ihraç edilen KESK’lilerin ağırlıklı olarak kayyum atanan yerlerde olması, kayyum politikasının devam etmesi ve komisyonun da bu politika paralelinde kararlar vermesi tesadüf değildir. Aynı şekilde otoriterliğin faşizme evrildiği, üniversitelerin iktidarın arka bahçesine dönüştürüldüğü, özgür ve demokratik üniversite anlayışına adeta savaş açıldığı bu ortamda barış akademisyenlerinin başvurularının ele alınmamasını birbirini tamamlayan politikalar olarak değerlendirmek gerekmektedir.”
İhraçların sadece hukuki bir sorun olmadığını, aileleri ve yakınlarıyla birlikte milyonlarca insanı derinden etkileyen devasa toplumsal bir sorun olduğunu vurgulayan Bozgeyik, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
‘Geçmiş olsun’ ziyareti ihraç nedeni yapıldı
“Nazi Almanyası politikalarını andıran bu politikayla insanların çalışma hakkının yanı sıra seyahat hakları, sağlık hakları, eğitim hakları, düşünce ve ifade özgürlükleri başta olmak üzere anayasal hakları ellerinden alınmış, kısıtlanmıştır. Özelde bile çalışmaları, işyeri açmaları engellenmiştir. Kendilerine ‘geçmiş olsun’a gidilmesi kimi kamu emekçilerinin ihraç edilmesine gerekçe yapılmıştır. Bankalardan bırakalım kredi çekmelerini, yakınlarının hesaplarına yatırdıkları parayı çekmeleri dahi engellenmiş, zorluk çıkarılmıştır. İhraç edilen arkadaşlarımız aşiret/kabile devletlerinde dahi görülmeyecek uygulamalarla karşılaştılar, halen de karşılaşıyorlar.”
‘Bu zulme artık bir son verilmelidir’
KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, kimi arkadaşlarının bu zor şartlara daha fazla dayanamadı ve ağırlıkta kanser gibi strese bağlı hastalıklar nedeniyle yaşamlarını yitirdiğini aktardı. “Bu zulme artık bir son verilmelidir” diyen Bozgeyik, Komisyonun lağvedilmesini ve altığı ret kararlarının iptal edilmesini istedi. Bozgeyik, haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte görevlerine iade edilmesini talep etti. Bozgeyik, görevden uzaklaştırma süreçlerinin bağımsız yargı organlarınca yürütülmesi gerektiğini kaydetti.