HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kobanî Davası’nda hükmün önceden verildiğini belirterek, “Düşürülemeyen Kobanî’nin intikamını almaya yönelik bir vekâlet davasıdır” dedi.
Güvenceden ve destekten yoksun “tam kapanma” kararı alındığını belirten Buldan, iktidara “İnsanlar taş mı yiyecek? Tencerelerde taş mı kaynayacak? Bu insanlar nasıl yaşayacak?” diye sordu.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Buldan, geçen hafta Libya açıklarında tekne batması sonucunda 130 sığınmacının yaşamını yitirmesini “katliam” olarak değerlendirdi. Bu ölümlerin bile bile, göz göre göre yaşandığını belirten Buldan, “Bu aslında bir insanlık krizidir ve Türkiye başta olmak üzere tüm dünya, özellikle mülteci cesetlerinin kıyılarına vurduğu ülkeler siyasi, ahlaki ve insani yaklaşım temelinde çok kötü bir sınav vermeye devam etmektedir.” dedi.
‘Duruşma hukuksuzluklarla doluydu’
Buldan konuşmasına dün başlayan Kobanî Davası’na ilişkin değerlendirmelerde bulunarak devam etti. Davayı Türkiye tarihinin en büyük “siyasi kumpas davası” olarak değerlendiren Buldan, “Dünkü duruşmanın kendisi de gün boyu hukuksuzluklarla doluydu.” dedi.
Mahkeme heyetinin 3 bin 530 sayfalık iddianamenin 28 sayfalık “yalanlar” bölümünü okuyarak iddianamenin okunması işlemini “güya tamamlamış” olduğunu belirten Buldan, şöyle devam etti:
“Bütün yalanları okumaya galiba onlar da gerek görmedi. Özetle dün tam bir hukuksuzluk hâkimdi. Yalanlarla açılan dava, hukuksuzlukla başladı. Taraflı olduğunu saklamayan mahkeme heyetinin tavrı tam bir suçluluk psikolojisini ve gerçeklerin açığa çıkmasından duyulan korkuyu yansıttı. Biz söyledik! Sanık sandalyesinde olan HDP değildir. Asıl bu kumpasın sahipleri sanık sandalyesindedir dedik ve öyle olmaya da devam edecektir. HDP, bu kumpas davasında yargılanan değil, yargılayandır. HDP, bu davada hesap veren değil, hesap sorandır.”
‘Düşürülemeyen Kobanî’nin intikamını almaya yönelik vekalet davasıdır’
Kobanî Davasının hukuki değil siyasi bir dava olduğunu yineleye Buldan, şöyle devam etti:
“Bu dava yargının değil, Saray’ın bizzat savcısı ve hâkimi olduğu, hükmün önceden verildiği bir AKP davasıdır. Partimizin siyasetteki değişim gücünü kırmaya yönelik, demokratik siyaseti yasaklama davasıdır. 7 Haziran’ın, 31 Mart’ın intikam davasıdır. Siyasal ve toplumsal muhalefeti susturma, halklar arası dayanışmayı kırma davasıdır. Türkiye halklarının ortak geleceğine ve birlikte yaşam iradesine karşı kurulan bir komplo davasıdır. Düşürülemeyen Kobanî’nin intikamını almaya yönelik bir vekâlet davasıdır. Bu dava, protestolarda ölümlere neden olan paramiliter güçleri kollama ve aklama davasıdır. Bu, büyük yolsuzlukların, çürümenin yaşandığı bir süreçte iktidarın kendisini ayakta tutma davasıdır. Aynı kapatma davasında olduğu gibi bu dava da temelsizdir ve çökmeye mahkûmdur. Eninde sonunda da çökecektir.”
‘Kobanî gerçeklerinin üzerine kapatamayacaklar’
Buldan, 6-8 Ekim protestolarına ilişkin yaşanan süreci bir kez daha ayrıntılı bir şekilde anlatarak, şu soruları sordu:
“Aradan 7 yıl geçmesine rağmen o ‘kontrol edilemeyen güçlerle’ ilgili açılan tek bir soruşturma yoktur. Sormak istiyoruz: O güçler neden yargı önüne çıkartılmadı? Neden hala korunmakta ve kollanmaktadırlar? O dönem görev yapan vali, kaymakam ve emniyet müdürünün kaçı 15 Temmuz’da yer almıştır? Kaçı halen görevdedir? Kobanî katliamlarının siyasi ayağının ortaya çıkmasından mı korkulmaktadır?”
Bu soruları sormaya devam edeceklerini ve gerçeğin peşini asla bırakmayacaklarını söyleyen Buldan, “Öyle ‘bu işi HDP’nin üzerine yıkarız ve kurtuluruz’ hesabını yapanlar, büyük yanılmaktadır. Kobanî gerçeklerinin üzerini karartamayacaklar.” dedi.
‘Yerli ve milli vurgun düzeninin son ayağı kripto para vurguncuları’
Kripto para borsası Thodex’e değinerek konuşmasını sürdüren Buldan, yerli ve milli vurgun düzeninin son ayağının kripto para vurguncuları olduğunu belirtti. Buldan, “Kriptocu yandaşlar, 2 milyar dolar çalarak ortadan kayboldu. Ne tesadüftür ki bunların hepsinin AKP’lilerle çekilmiş pozları ortaya çıkmaktadır. Referansları bellidir. Çünkü herkes de iyi biliyor ki iktidarla işbirliği yapmadan, birlikte fotoğraf vermeden, ak-referans almadan hiç kimse bu işlere giremez.” ifadelerini kullandı.
‘Ticaret Bakanı hakkında açılan tek bir soruşturma yok’
İktidarın, pandemi sürecinde halk yerine yandaş elektrik şirketlerine 3 milyar TL destek açtığını söyleyen Buldan, şunları kaydetti:
“Bunun faturası ise halka yansıyacaktır. Bu da bir başka yerli ve milli vurgundur. Belediyelerimize kumpaslarla kayyım atayanların belediyeleri halka hizmet değil, insan kaçakçılığı yapmaktadır. Kayyım belediyelerine bakıyorsunuz yolsuzluklarla iç içeler. Bunlar da merkezi vurgunların yerel ayağıdır. En son Ticaret Bakanlarının vurgunu ortaya çıktı. Görevden alındı. Ama hakkında açılan tek bir soruşturma yoktur. Bu soygun düzenine uygun yerli ve milli bir yargı düzeni yaratıldığı için konuyu soruşturacak yargı kalmamıştır.”
‘Güvenceden ve destek yoksun bir kapanma kararı’
İktidarın Kovid-19 salgınıyla mücadele kapsamında aldığı “tam kapanma” uygulamasını eleştiren Buldan, şunları ifade etti:
“3 haftalık yine güvenceden ve destekten yoksun bir kapanma kararı aldı. İşçiye, emekçiye, çiftçiye, esnafa, günlük çalışanlara, ev kadınlarına, hizmet sektörüne yine destek yok. İnsanları evlerinde açlığa mahkûm eden bu vicdansız iktidara soruyorum: İnsanlar taş mı yiyecek? Tencerelerde taş mı kaynayacak? Bu insanlar nasıl yaşayacak? Nasıl geçinecek? İnsanların bayramını şimdiden zehir ettiler. Halka kara bayram yaşatacaklar. Esnaf bayram hazırlığı yapmıştı. Şimdi çaresizce kepengini kapatacak.”
Parlamentoya çağrı
Parlamentoya çağrı yapan Bulda, “Meclise verdiğimiz önemli bir kanun teklifi var. Pandemide toplumun her kesimine destek öngörüyor. ‘Güvencesiz kapanmaya hayır, güvenceli yaşam hemen şimdi’ diyelim.” dedi.
‘Merkez Bankası Başkanı itirafta bulundu’
Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezervine ilişkin Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun birkaç gün önce yeni bir itirafta bulunduğunu söyleyen Buldan, şunları aktardı:
“Dedi ki ‘O SİHA’lar, İHA’lar parasız uçmuyor. O askerler bedava oraya gitmiyor’ Bu sözler, rezervlerin aynı zamanda Suriye savaşında harcandığının, ÖSO çetelerine maaş olarak ödendiğinin de bir başka itirafıdır. AKP Genel Başkanı ‘Bir merminin fiyatı kaç lira’ diye sorarken, işte rezervlerin nerelerde nasıl heba edildiğinin de en güzel itirafıdır tüm bu sözler.”
‘Sınır ötesi operasyonlar Kürt sorununu çözmedi’
Hafta sonu sınır ötesi operasyon başlatıldığını belirten Buldan, “İktidar dış politikada ne zaman sıkışsa, savaş politikalarına sarılmaktadır. 1980’den buyana yürütülen sınır ötesi operasyonlar Kürt sorununu çözmedi daha da derinleştirdi ve bunun maliyetini tüm Türkiye halkları ödedi. Tarihin gösterdiği üzere, sorunların çözümü çatışma politikalarından değil, diyalog ve müzakereden geçer. Diyalog çağrımızı buradan tekrarlıyor ve herkesi duyarlı olmaya davet ediyoruz.” dedi.
Şengal’de Êzidî halkına yeni acılar yaşatacak savaş politikalarından Irak Merkezi Hükümetini uzak durmaya çağıran Buldan, “Aynı şekilde son günlerde Qamişlo’da halkın huzurunu bozmaya yönelik girişimlerin yaşanması, Suriye ve Ortadoğu barışına hizmet etmemektedir. Bundan uzak durulmalıdır.” şeklinde konuştu.
‘604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutsak bulunuyor’
Buldan, 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutukluya dikkat çekerek, “Geçen yıl 60 hasta tutuklu hükümetin vurdumduymazlığı nedeniyle hayatını kaybetti. Geçen hafta Tarsus Cezaevi’nde bulunan kanser hastası 67 yaşındaki İsa Gültekin, tahliye edilmediği ve zamanında tedavi edilmediği için yaşamını yitirdi. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Cezaevleri artık ölüm haberlerinin geldiği tabutluğa dönüştürülmüş durumdadır. Çıplak arama uygulaması, sağlık hakkına erişim, işkence ve kötü muamele başta olmak üzere her gün yüzlerce hak ihlali yansımaktadır.” dedi.
‘Cezaevlerindeki açlık grevi 152 gündür sürüyor’
Cezaevlerinde binlerce tutuklunun hem tecridin kaldırılması hem de hukuksuzlukların son bulması talebiyle 152 gündür açlık grevinde olduğunu belirten Buldan, “Talepleri adalettir, hukuktur. Buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz: Tecrit hukuksuzluğuna derhal son vermelidir. Cezaevlerindeki hukuksuzluklara, keyfi uygulamalara ve ihlallere son verilmelidir. Adalet Bakanlığını, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu göreve çağırıyoruz. Demokratik kamuoyunu da cezaevleri konusunda duyarlılığa çağırıyoruz.” şeklinde konuştu.
‘Bir ayda 29 kadın öldürüldü’
İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden sonra bir ayda en az 29 kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne, şiddete maruz kaldığına vurgu yapan Buldan, şunları ifade etti:
“Bu yılın ilk üç ayında 88 kadın erkekler tarafından katledildi. İl ilçe binalarımıza asılan 88 kadının ismini içeren pankartları engellediler. Sokaklarda kadınlara şiddet uygulayan, kadınları katleden erkeklerin peşine düşmesi gereken iktidarın kurumları, pankart avcılığı yürütmektedir. Pankartları yasaklayarak erkek şiddetinin, kadın kıyımının üzerini örtemeyecekler. Kadınlar buna izin vermeyecektir. Kadınlar İstanbul Sözleşmesinden çekilmedi ve bu sözleşme uygulanana kadar da kadınlar bıkmadan usanmadan mücadeleye devam edecektir.”
Kaynak: MA