Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarına 783’üncü haftada koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayınla devam etti.
Maside Ocak, 22 yıl önce gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Neslihan Uslu, Metin Andaç, Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal’ın akıbetlerini sordu.
Cumartesi Anneleri adalet arayışlarına 783’üncü haftada da devam etti. Her hafta Cumartesi günü saat 12.00’de Galatarasay Meydanı yasak olduğu için İHD İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, salgın nedeniyle kayıplarının akıbetlerini sosyal medya üzerinden canlı yayınla sormaya devam ediyor.
Açıklamayı 21 Mart 1995’te gözaltına alınarak katledilen ve cenazesi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak yaptı. Mezopotamya Haber Ajansı’nda geçen bilgilere göre; koronavirüs salgınından korunmak için hijyen koşullarında izole olmak gerektiğini belirten Ocak, hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlülerin salgın riskine dikkat çekti. Ocak, “Devlet özgürlüğünden yoksun bıraktığı kişilerin ‘sağlık ve iyilik hallerinin muhafazasını’ sağlamakla yükümlüdür” diye konuştu.
‘Daha yüksek sesle insan haklarını talep etmenin zamanı’
İnsanların yaşamlarına yönelik tehlike ve risklere karşı kamusal otoriteler tarafından korunma hakkına sahip olduklarını vurgulayan Ocak, şöyle konuştu:
“Bu korunma ancak iktidarın insan hakları prensiplerine dayalı, insan merkezli politika ve uygulamalarıyla mümkün olacaktır. Bu karanlık günlerden çıkabilmek için her zamankinden daha çok şeffaflığa ve insan haklarına ihtiyacımız olacak. Şimdi her zamankinden daha yüksek sesle insan hakları talep etme zamanıdır.”
‘4 kişinin gözaltında oldukları kabul edilmedi’
31 Mart 1998 tarihinde Metin Andaç (46), Neslihan Uslu (30), Hasan Aydoğan (24), Mehmet Ali Mandal’ın (40) İzmir Alaçatı’da gözaltına alındıklarını belirten Ocak, ancak ailelerin, avukatların, İHD’nin, Uluslararası Af Örgütü’nün, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını söyledi.
4 kişinin gözaltında olduklarının kabul edilmediğini belirten Ocak, “Hükümet adına dönemin İçişleri Bakanı Murat Başeskioğlu ‘Adı geçen şahısların örgüt üyesi olmaktan dolayı halen arananlar listesinde olduğu anlaşılmıştır’ demekle yetindi.” dedi.
‘İddialara ilişkin etkin soruşturma yürütülmedi’
Bu sözlerin ardından olaydan bir yıl kadar sonra kendisini JİTEM’e bağlı “03 Tim” görevlisi olarak tanıtan Turan Ünal isimli kişinin basına da yansıyan itiraflarını şöyle aktardı:
“Neslihan ve arkadaşları önce Foça’da askeri alan içerisinde olan kontrgerillaya ait binalarda işkenceyle sorgulandılar. Sonra İzmir’in Hatay Üçkuyular semtindeki kontrgerillaya ait binada tutuldular. Nisan sonunda ağır işkenceden çıkmış, kolları ve bacakları kırık, ilaçla uyuşturulmuş bir halde bir balıkçı teknesine bindirildiler. Bindirildikleri tekne İzmir Seferihisar açıklarında bomba ile infilak ettirilerek batırıldı.”
Turan Ünal’ın iddialarına ilişkin etkin bir soruşturma yürütülmediğini belirten Ocak, “Uslu, Andaç, Aydoğan ve Mandal’ın akıbetleri karanlıkta bırakıldı.” dedi.
Yargı makamlarını hukukun üstünlüğünü yaşatma ve yüceltme görevini yerine getirmeye çağıran Ocak, gözaltında kaybedilişlerinin 22’inci yılında Uslu, Andaç, Aydoğan ve Ali Mandal için adalet istediklerini belirtti.