Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre Merkezi’nde AK Parti İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda konuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenen Erdoğan, “Biz bu şehitleri Bedir’de, Uhud’da, Huneyn’de, Hendek’te, Selçuklu’da, Osmanlı’da, Cumhuriyet döneminde, Çanakkale’de verdik. Bundan sonra da vermeye devam edeceğiz Bay Kemal.” yanıtını verdi.
Erdoğan, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlen AK Parti Ankara İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda konuştu.
Satır başları şöyle;
“Bir kez daha hatırlatmak isterim ki şehitler tepesi boş değil ve boş kalmayacak. Bay Kemal’in ‘şehadet’, ‘şehitlik’ diye bir derdi olmayabilir fakat ‘Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu partinin genel başkanıyım’ havasında gezinen Bay Kemal’e ben sadece bir şey hatırlatacağım.
O da Çanakkale’deki tüm askerimize Gazi Mustafa Kemal’in hitabıdır, ‘Ben size ölmeyi emrediyorum’ demiştir. Bay Kemal, tarihinden uzak, şehadetten uzak, şehadet nedir bilmeyen, bunun cahili olan bir kişi… İnanıyorum ki CHP’ye gönül veren kardeşlerim, vatandaşlarım da böyle bir şahsın arkasından gitmeyecek, onu da hesaba çekeceklerdir. Biz bu şehitleri Bedir’de, Uhud’da, Huneyn’de, Hendek’te, Selçuklu’da, Osmanlı’da, Cumhuriyet döneminde, Çanakkale’de verdik. Bundan sonra da vermeye devam edeceğiz Bay Kemal”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hamdolsun, bir gül bahçesine girercesine toprağa düşen hiçbir şehidimizin kanını yerde bırakmadık, mücadelesini akamete uğratmadık. İdlib’deki operasyonlarımızı, meselenin sağduyu ve sulh yoluyla çözülmesini arzu ettiğimiz için sınırlı şekilde sürdürüyorduk. Bu amaçla diplomasi kanallarını son ana kadar etkin bir şekilde işletmek için çalıştık, çabaladık.” diye konuştu.
Meselenin Türkiye açısından taşıdığı önemi, bu uğurda neleri göze aldığını muhataplarına her seviyede tekrar tekrar ifade ettiklerine değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak bizim bu hüsnü niyetimizin yanlış anlaşıldığını gördük. Bunun üzerine operasyonlarımızı, 34 askerimizi şehit verdiğimiz 27 Şubat tarihi itibarıyla rejimin tüm unsurlarını hedef alacak şekilde kapsamlı hale getirdik. Bu operasyona da ‘Bahar Kalkanı Harekatı’ adını verdik.
Daha önce Fırat Kalkanı Harekatı’yla, Zeytin Dalı Harekatı’yla, Barış Pınarı Harekatı’yla neyi amaçlıyorsak, bu harekatla da aynı gayeyi güdüyoruz. Sınırlarımızın terör örgütleri ve gözünü ülkemizin topraklarına dikmiş zalim bir rejim tarafından kuşatılmasına, milyonlarca sığınmacının yükünün kalıcı bir şekilde üzerimize yıkılmasına izin vermemekte bundan böyle kararlıyız. Daha İdlib şehitlerimizin cenazelerini kaldırmadan, Rejime tarihinin en ağır kayıplarını verdirerek ‘Bismillah’ dedik.”
Kan dökülmemesi, can yanmaması, acı yaşanmaması konusundaki hassasiyetini zafiyet veya çekingenlik olarak görenlere, gerçek güçlerini göstermeye daha yeni başladıklarının altını çizen Erdoğan, “Şu ana kadar rejimin verdiği insan ve araç-gereç kayıpları, sadece bir başlangıçtır. Ülkemizi, etrafta çokça var olan ‘adı var kendi yok’ devletçiklerden biri sananlar olduğu anlaşılıyor. Biz bu gafillere, Türkiye’nin gerektiğinde ‘baş veren ama baş eğmeyen” büyük bir devlet olduğunu gösteriyoruz.” ifadesini kullandı.
“Türkiye’nin belirlediği sınırların dışına çıkmazlarsa omuzlarının üzerinde baş kalmayacak”
İşlerin bu noktaya gelmiş olmasından dolayı üzüntülü olduklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bunun müsebbibi, arkalarına aldıkları güçlerin gölgesini kendi cüsseleri sanarak bize meydan okuyanlardır. Her biri canımızdan birer parça olan askerlerimizin hayatına kast edenleri yerle yeksan etmek boynumuzun borcudur. Yaşananlardan ibret almayanların bizi hala gözlem noktalarımıza saldırmakla tehdit etmeleri, akıllarının başlarına gelmediğine işaret ediyor. Şayet bir an önce Türkiye’nin belirlediği sınırların dışına çıkmazlarsa, bir süre sonra omuzlarının üzerinde o başlar da kalmayacak.”
“Hiçbir Avrupa ülkesi somut destek vermedi”
Rusya ve İran’a bir kez daha seslenen Erdoğan, “Suriye’de bizim sizinle herhangi bir derdimiz yok. Türkiye’nin Suriye’deki mücadelesi ne toprak kazanma ne stratejik veya mezhebi üs edinme gayretidir. Biz Suriye’de, hem bu ülkeden kaçarak ülkemize yönelen milyonlarca kişinin yol açtığı insani krizi çözme hem de topraklarımızın güvenliğini sağlama mücadelesi yürütüyoruz. Her iki mesele de bizim için hayati öneme sahiptir.” dedi.
“Topraklarında 3,7 milyon, sınırları dibinde 1 milyonu aşkın kişiyi barındıran ne İran’dır ne Rusya’dır ne de diğer ülkelerdir.” diyen Erdoğan:
“Bu yükü tam 9 yıldır tek başına Türkiye üstleniyor. Batı’nın, sadece göçmen korkusuyla söyledikleri süslü sözler, gerçek hayatta somut karşılık bulmuyor. Biz yıllarca, ‘Suriye’de güvenli bölgeler oluşturalım, rejimden kaçan insanları burada iskan edelim’ çağrısı yaptık. Bu çağrımıza hiçbir Avrupa ülkesi somut destek vermedi, katkıya yanaşmadı. Sınırlarımızı açtığımız saatten beri Avrupa’ya yönelenlerin sayısı 100 bini aştı. Bu sayı yakında milyonlu rakamlarla ifade edilecek. Şimdi hepsi de sınırlarımızı açtığımız için feryat ediyorlar.
Bugüne kadar aklınız neredeydi? Ya bu insanları kendi topraklarında onurlu bir hayata kavuşturacağız ya da herkes bu yükten payına düşeni alacak. Artık tek taraflı fedakarlık dönemi bitti. Lafa gelince ülkemize destek beyanında bulunan diğer kimi devletlerin de aslında kıllarını bile kıpırdatmadan gelişmeleri takip ettiklerini biliyoruz. Güya uluslararası düzeyde barışı, huzuru, güvenliği tesis için kurulmuş yapılar da toplantı yapmak, bildiri yayınlamak, kınamak dışında, sadra şifa hiçbir işe yaramıyorlar.” dedi.
Türkiye’nin, mücadelesini herhangi bir ülkeye veya kuruma güvenerek değil, kendi yüreğine, kendi bileğine, kendi insanına, kendi imkanlarına dayanarak yürüttüğünü söyleyen Erdoğan, Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi’ şiirini okuyarak, “Gerisinde Allah’ın desteği, yüz milyonlarca dostumuzun duası, milletimizin yüreği olan bu fırtınanın nelere kadir olduğunu herkes görüyor, görecek.” ifadesini kullandı. AA