HDP Eş Genel Başkanı Sancar, belediyelerine kayyım atanmasının toplumun bütününe yönelik bir saldırı olduğunu söyleyerek, iktidarın büyük tehlikeler karşısında bile kendi bekasını düşündüğünü, salgını fırsat olarak kullanmaya çalıştığını kaydetti.
Şeffaflık dedikçe iktidarın karanlığı seçtiğini belirten Sancar, bu meselenin yalnızca HDP’nin meselesi olmadığına vurgu yaptı.
Sancar, bu zor günleri mutlaka aşacaklarını belirterek, “Böyle bir tehditten fırsat devşirmeye çalışmayı ne bu ülkenin vicdanı ne bu ülkenin insanları ne de insanlık tarihi unutacaktır.” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, HDP’li belediyelere kayyım atanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bütün dünyanın koronavirüs ile mücadele ederken, mücadele için yöntemler ararken Türkiye’de iktidarın bambaşka hesaplar içinde olduğuna işaret eden Sancar, bu sabah itibariyle Batman, Silvan, Lice, Ergani ve Eğil belediyelerinin ablukaya alındığını söyledi.
8 belediye eşbaşkanı gözaltına alındı
Sancar, “Yapılan operasyonlarla Batman Belediye Eşbaşkanımız Mehmet Demir, diğer Eşbaşkanımız Songül Korkmaz, Silvan Belediyesi Eşbaşkanımız Naşide Toprak, Ergani Belediyesi Eşbaşkanımız Ahmet Kaya, Eğil Belediyesi Eşbaşkanımız Mustafa Akkul, Yenişehir Belediyesi Eşbaşkanımız, ki yerine kayyım atanmıştı, Belgin Diken, Batman Belediye Eşbaşkan yardımcıları Şehriban Aydın ve Salih Çetinkaya ve Batman Belediye Meclisi Eş Sözcüsü Şükran Çelebi gözaltına alındı.” dedi.
‘Kayyım operasyonuyla karşı karşıyayız’
Bakanlıktan henüz resmi bir açıklamanın yapılmadığını belirten Sancar, şöyle konuştu: “Ayrıca belediye başkanlarımıza da doğrudan herhangi bir tebligat gerçekleşmedi. Yani bu operasyonun niteliği ile ilgili resmi kaynaklardan bir bilgi kamuoyuna yansımış değil. Ancak geçmişteki tecrübeler de göz önüne alındığında bir kayyım operasyonu ile karşı karşıya olduğumuza dair pek çok veri var. Dileriz böyle bir operasyon değildir. Dileriz iktidar kayyım uygulamasını bu şartlarda yeniden gündeme sokmuyordur. Ama maalesef elimizdekini de paylaşmak bizim görevimiz.”
‘İktidar kendi bekasını düşünüyor’
Sancar, başından beri insanlığı tehdit eden büyük bir tehlikeden söz ettiklerini ve bu tehlikeye karşı hem ülkede hem de uluslararası alanda dayanışmayı zorunlu gördüklerini belirttiklerini hatırlattı. İktidara da bu yönde çağrılar yaptıklarını ifade eden Sancar, şunları kaydetti:
“Halk sağlığını düşünmesi, halk sağlığı için gerekli tedbirleri alması uyarısında bulunduk. Önerilerimizi düzenli olarak kamuoyu ile paylaştık ama görüyoruz ki iktidar dayanışma yerine kutuplaştırma politikalarını tercih ediyor. Bu, iktidarın insanlığı tehdit eden büyük tehlikeler karşısında bile öncelikle kendi bekasını düşündüğünü gösteriyor. Halkı değil kendi iktidarını düşünen, iktidarını nasıl sürdüreceğini düşünen bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız.”
‘Biz şeffaflık dedikçe iktidar karanlığı seçiyor’
Şeffaflık dedikçe iktidarın karanlığı seçtiğini söyleyen Sancar, “Biz demokratik katılım diyoruz iktidar otoriterliği, keyfiliği tercih ediyor. Biz halk sağlığı dedikçe iktidar halka saldırıyor, halk iradesini yok sayıyor, halkın sağlığını tehdit eden durumları ortadan kaldırmak yerine halkın iradesini ortadan kaldırmaya yöneliyor.” dedi.
‘Salgın fırsat olarak kullanılmaya çalışılıyor’
İktidarın salgını bir fırsat olarak kullanmaya çalıştığını kaydeden Sancar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunun siyaseten kabul edilebilir bir yanı olmadığı açıktır. Ancak sadece siyaseten değil ahlaken de kabul edilebilir bir yönetim pratiği değil. Bu fırsatçılık başka alanlarda da karşımıza çıktı salgından beri. Bu salgının pandemi olarak ilan edilmesinden beri bütün ülkeler, uluslararası kuruluşlar insan sağlığını esas alan çalışmaların öne çıkarılması gerektiğini söylerken bu iktidar bu tehdidi, bu salgını kendisi için bir fırsata çevirmeye çalışıyor. Halkı koruyacak etkili tedbirler alınmalıyken, iktidar sermayeyi ve rantı kurtarma peşine düştü.”
‘Pakette halk sağlığını düşünen tedbirler yer almadı’
İktidarın salgınla mücadele kapsamında açıkladığı ‘ekonomi paketi’ni de eleştiren Sancar, pakette halk sağlığını düşünen tedbirlerin yer almadığını gördüklerini söyledi. İktidarın söz konusu paketi bir fırsat olarak değerlendirdiğini ifadeleriyle, tavırlarıyla açıkça gösterdiğini ifade eden Sancar, “Oradaki fırsatçılık rant amaçlı, oradaki fırsatçılık sermayeye yeni değer transferleri amaçlı bir nitelik taşıyordu.” dedi.
Sancar, açıklanan paketle hükümetin asıl olarak yoksulları, işsizleri, emekçileri korumaya yönelik tedbir alması gerekirken başka yöntemlerle kendi rant çevresine transfer yapmaya çalıştığını söyledi.
‘Toplumun bütününe yönelik saldırıdır’
Bu uygulamanın demokrasiye, halk iradesine, toplumun bütününe yönelik bir saldırı olduğunu vurgulamak istediklerini söyleyen Sancar, “Burada yapılan şey sadece Kürt illerindeki belediyelerin gaspı değil aynı zamanda ülkenin ve toplumun demokrasi inancının yok edilmesidir. Burada yapılmak istenen şey bütün Türkiye halkının çıkarlarını gözetmek değil Türkiye halkını karamsarlığa, karanlığa, ümitsizliğe mahkum etmektir. Çok büyük bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuzun herkes farkına varmalıdır.” dedi.
‘İktidarın uygulamaları toplumu tehdit ediyor’
İktidarın uygulamalarının toplumu tehdit ettiğini belirten Sancar, “Bizler bu tehdidi tıpkı salgına yönelik yöntemlerde olduğu gibi ancak bütün ülkede demokrasi isteyen özgürlük ve barış isteyen eşitlik isteyen insanların dayanışmasıyla aşabiliriz.” şeklinde konuştu. Bu mesele yalnızca HDP’nin meselesi olmadığına dikkat çeken Sancar, “Bu mesele bu ülkenin geleceğinin meselesidir. Bu mesele bu toplumun kendi iradesi ile kendini adil bir şekilde insan onuruna yaraşır bir biçimde yönetmesi meselesidir.” dedi.
‘Sessiz kalacağımız düşünülmesin’
Gerekli dayanışmanın ortaya konulmaması halinde daha büyük tahribatların yaşanmasının kaçınılmaz olacağına işaret eden Sancar, “Biz diyoruz ki bu tehditleri hem salgın tehdidini hem de iktidarın halkı yok sayan ve halkın geniş bir kesimini çaresizliğe terk eden politikalarını ancak hep birlikte dayanışmayla aşabiliriz. O nedenle herkesten beklentimiz iktidarın bu politikalarına etkili bir şekilde ses çıkarmasıdır. Kayyım uygulamalarına demokratik tepkimizi meşru yollardan göstereceğiz.” diye konuştu.
HDP olarak, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, çatışmacı dili ve politikayı reddettiklerini sürekli söylediklerini belirten Sancar, “Ancak bu keyfi, bu antidemokratik, gaddar iktidar politikalarına sessiz kalacağımız da düşünülmesin. Esasen bu konudaki demokratik tepkilerimizi bütün meşru yollardan göstermek için hazırlıklarımızı yapıyoruz.” dedi.
‘Dayanışma geleceği kurtaracak en önemli yöntemdir’
Böylesi zamanlarda dayanışmanın geleceği kurtaracak en önemli yöntem olduğuna vurgu yapan Sancar, “İrademize sahip çıkacağız, halkımıza sahip çıkacağız, bu topluma bu ülkenin geleceğine sahip çıkacağız.” şeklinde konuştu.
Demokrasi isteyen her çevreye dayanışma çağrısında bulunan Sancar, salgınla mücadeleyi sağlamak için de iktidarın halkı toplumu yok sayan politikalarını boşa çıkarmak için hep birlikte ilkelerine sahip çıkılmasını istedi. Sancar ilkeleri şöyle sıraladı: “1. halkın sağlığı, toplumun huzuru 2. demokrasi, halk iradesi 3. hepimizin eşitliği, özgürlüğü 4. kamu kaynaklarının en fazla ihtiyaç duyan kesimlere aktarılması 5. hepimizin eşit onura sahip insanlar olarak görülmesi.”
Sancar, bu zor günleri mutlaka aşacaklarını belirterek, “Böyle bir tehditten fırsat devşirmeye çalışmayı ne bu ülkenin vicdanı ne bu ülkenin insanları ne de insanlık tarihi unutacaktır.” dedi.
‘İnfaz Yasasında eşitlik ilkesi mutlaka esas alınmalıdır’
Sancar konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. “Bu günlerde hükümetin kısmı af düzenlemesi konuşuluyor. Birkaç gün önce yapmış olduğunuz açıklamada kısmi af düzenlemesi konusunda iktidarla uzlaşabileceğinizi söylemiştiniz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Sancar şu yanıtı verdi:
“Bizim doğrudan bir görüşmemiz henüz olmadı. Elbette Meclis’te grup başkanvekilleri arasında çeşitli sohbetler oluyor ancak bizim iktidarla bugüne kadar doğrudan herhangi bir temasımız olmadı. Burada da beklentimiz açıktır. Eşitlik ilkesi mutlaka esas alınmalıdır. Ayrımcılık kesinlikle kabul edilemez böyle bir ortamda. Daha önce de söyledik, yoksulları ve hassas durumda olan kurumları ve orada tutulan insanları tehdit ediyor. Bu konuda ayrımcı yaklaşım insanların hayatıyla keyfi bir şekilde oynamak anlamına gelecektir. Biz yapılacak düzenlemenin ayrımsız bütün mahkumları ve tutukluları kapsaması gerektiğini söylüyoruz. Temel yaklaşımımız budur ve bu yaklaşımdan vazgeçmemiz mümkün değil.”
“HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sağlık durumu ile ilgili bir bilgi var mıdır?” sorusuna ise Sancar şu yanıtı verdi: “ Bize avukatlar üzerinden gelen bilgilere göre sağlık durumu iyi, biliyorsunuz telefon görüşmeleri de artırıldı, ancak bunlar da bize göre yeterli değil. Sadece bu yollar üzerinden bilgi alabiliyoruz. Dolayısıyla aldığımız bilgilerin doğruluğu konusunda emin olmamız söz konusu değil. Dolayısıyla biz şeffaf bir yönetim istiyoruz. Tüm cezaevlerinde bu tehlikeyi gözeten, tüm tutuklu ve hükümlüler için bu ağır tehlikeyi göz önüne alan bir düzenleme yapılmasını istiyoruz. Cezaevlerinin ancak bu çerçevede güvenli hale gelmesi mümkündür. Aksi takdirde cezaevlerinde tutulan insanların sağlığı ve hayatı tehdit altında olacaktır.”