Sinan Ok
TÜİK Eylül dönemi için işgücü piyasası verilerini bu hafta başında açıkladı. Veriler; işgücünün 193 bin arttığını, işsiz sayısının 817 bin arttığını, istihdamın 623 bin kişi azaldığını gösteriyor.
Ağustos, Eylül ve Ekim aylarını kapsayan bu veriler ekonomik krizin yeni bir aşamaya geçtiğini ve kalıcı işsizlik ve istihdam kayıplarının yakın dönemde devam edeceğini belirtiyor.
Özellikle genç ve üniversitelilerde yüzde 25 üzerindeki işsizlik oranları, uzun süreli işsizlerin oranının yükselmesi bir sosyal sorun olan işsizliğini gelecek kuşakları tehdit eder boyuta ulaştığının işaretidir. Bu yıl içerisinde yarım milyondan fazla üniversitelinin üniversiteyi terk ettiği bu yapıda; eğitime duyulan güven eğitimli işsizliğin artması sonucunda daha da azalıyor.
Dünya genelinde yüzde 6-7 bandında olan işsizlik oranı Türkiye’de iki katı oranındadır. TÜİK verilerine göre Türkiye işsizlik oranı AB ve OECD ülkeleri içerisinde en yüksek 3 ülke arasındadır. Yunanistan ve İspanya’dan sonra en yüksek işsizlik oranlarına sahip Türkiye’nin işsizlik ve kayıtdışı istihdam oranları yükselirken İspanya ve Yunanistan’da düşüş eğilimi var. Çok kısa süre sonra Türkiye’nin verilerini İspanya’dan daha kötü olacağı ifade edilebilir.
Türkiye’de işsizlerin korunmasına ve işsizliğin azaltılmasına yönelik politikaların çok yeni ve zayıf olduğu ifade edilebilir. 1999 yılında yasası çıkarılan İşsizlik Sigortasının dar kapsamlı uygulaması işsizlerin çoğunlukla korumasız kalmasıyla sonuçlanmaktadır. Kayıt içi çalışan işçilerin, işsiz kalması durumunda, son 3 yıl içerisinde 600 gün primlerinin dolmuş olması şartı ve istifa etmeden işten kendi kusurları dışında çıkarılmaları şartı koşuluyor.
Mart 2002 tarihinden 31.10.2019 tarihine kadar işsizlik ödeneğine 12.484.006 kişi başvurmuş 7.534.401 kişi ödenek almaya hak kazanmıştır. Yani başvuranların yaklaşık yüzde 40’ına koşulları taşımadığı gerekçesi ile ret yanıtı verilmiştir.
Daha ilginç bir durum ödemelerde açığa çıkıyor. 2002’den bu yana başvuru yapıp hak eden kişilere (7.534.401) toplam 30 milyar TL ödeme yapılmıştır. Ekim ayında, önceki dönemden ödemesi devam edenlerle birlikte 599.956 kişi için ödeme miktarı 654.065.291 TL’dir.
İşsizlik fonu kurulduğu günden bu yana işsizlik ödeneğine harcanan miktar (yaklaşık 30 milyar olduğu yukarıda ifade edildi) kadar fon sadece 2019 yılı içerisinde harcanmıştır. Yani fonun bir yıllık harcaması işsizlere ödenek olarak verilmiş geriye yapılan tüm harcamalara ödenek dışı kalemlere gitmiştir. 2019 yılı içerisinde işsizlik ödeneğine verilen miktar fondaki harcamanın sadece yüzde 28’idir. Yani fondan harcanan her 100 liranın 72’si işsizlik ödeneği dışı kalemlere harcanmıştır. Kendisi başlı başına bir yazı konusu olacak bu “kalemlerde” kısaca işverenlere verilen destek ve teşvikler en büyük payı oluşturmaktadır. Yani adı işsizlik olan fondan işverenler daha çok “nemalanmaktadır.”
Türkiye’de işsiz sayısı 4,6 milyon kişi bandında iken sadece 600 bin işsiz işsizlik sigortasından yararlanmaktadır. İşsizlik ödeneğini hak edenlerin yaklaşık yüzde 70’inin erkek ve yüzde 85’inin 25-50 yaş aralığında olması tesadüf değildir. Gençler ve kadınlar kayıtdışı, kısa süreli, part time ve güvencesiz işlerde çalışmanın bir bedelini sosyal güvenlik sistemi dışına itilerek veriyorsa diğer bir bedeli de işsizlik ödeneği süreçlerinden yararlanamamak şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Başlıkta ifade edilen garip durum ise AKP hükümetleri döneminde gittikçe artan bir uygulamadır. İşsizlik Sigortası Bülteni’nde 2001 yılından itibaren verilen bilgi Temmuz 2019 döneminden sonra bülteninden çıkarılmıştır. Aşağıdaki tablonun bültenden tamamen neden çıkarıldığı kamuoyuna açıklanmamıştır.
Tablonun gösterdiği durum; kısaca fon getirisinin enflasyon oranları altında kaldığı yani fonun reel olarak eridiği görülmektedir. Son bir yılda fonun getirisi yüzde 12,78 oranında kalırken Yurtiçi ÜFE yüzde 21,66 oranında gerçekleşmiştir. Bu tablonun bültenden neden çıkarıldığı kamuoyuna açıklanmalıdır.