CHP lideri Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin perde arkası öğrenilmesin diye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı’nın darbe araştırma komisyonuna gelmesini yasakladığını söyledi.
Erdoğan’ı FETÖ’nün 1 numaralı siyasi ayağı olarak suçlayan Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’a ilişkin bütün HTS kayıtlarının açıklanmasını istedi: “Bunları açıkla kardeşim. Niye açıklamıyorsun?”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada 15 Temmuz Darbe girişimi, Sakarya’daki havai fişek fabrikasındaki patlama başta olmak üzere çeşitli konular üzerinde değerlendirmeler yaptı.
‘Cumhurbaşkanı ölen işçi ailelerini değil fabrika sahibini arıyor’
Sakarya’da havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamayı anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bunların hakkını ve hukukunu aramak bizim namus borcumuzdur. Asıl beni üzen nokta şudur: Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığında oturan zat, hayatını kaybeden işçilerin ailelerini değil, önce 11 yılda 5 kez fabrikasında patlama olan patronu arıyor ‘nasılsın’ diyor. Devletin kimlere teslim edildiğini Sakaryalıların da bilmesi lazım artık.”
‘Aslı kardeşimiz hapiste, beyler dışarıda…’
“Bu fabrikada çalışan bir kardeşimiz var, Aslı Bozkurt, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı. Bu tür fabrikalar bu uzmanları çalıştırırlar ama parayı patron verir. Parayı patron veriyorsa sağlıklı rapor yazamaz ama buna rağmen bu kardeşimiz beş gün önce ‘bu fabrikada benim dediklerim olmuyor’ diye istifa ediyor. Ama Aslı kardeşimiz şu an hapiste, beyler dışarda. ‘Bu fabrikada benim istediklerim olmuyor, önlemler alınmıyor’ diyen İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı istifa ediyor, Aslı Bozkurt şu anda hapiste. Şu memleketin adaletine bakar mısınız? Bu memleket nasıl yönetiliyor bakar mısınız?”
Patlama olmuş, MÜSİAD ziyafet çekiyor
Sakaryalıların da vicdanına seslenen Kılıçdaroğlu, “Artık uyanmanız, görmeniz lazım. Bu memlekete kim, nasıl hizmet ediyor onu da görmeniz lazım. Bir eli yağda bir eli balda olanların Türkiye’yi nereye taşıdıklarını da görmesi lazım. Daha cenazeler kaldırılmadan patronu arayıp ‘napıyorsun, geçmiş olsun’ diyorsun; MÜSİAD hemen toplanıyor, ziyafetler düzenleniyor. Bir bekleyin şu cenazeler bir kalksın kardeşim. Emin olun bunlarda vicdan yok, ahlak yok. Bu kadar açık net söylüyorum: Vicdanı olmayanın zaten ahlakı da olmaz, adalet duygusu da olmaz. Adalet duygusunu tartan terazinin adı da vicdandır zaten.” değerlendirmesinde bulundu.
CHP’li belediyeler saray zevatının ezberini bozdu
Kılıçdaroğlu, partisinin büyükşehir belediye başkanlarıyla toplantı gerçekleştirdiklerini anlattı.
Belediye başkanlarının, Kovid-19 pandemisi sırasında, çıkarılan engellere rağmen vatandaşa destek olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Beyler saraylarda otururken, ‘Maske dağıtamazsınız.’ derken, fakir fukaranın aşevi için toplanan paraya bile el koyarken belediye başkanlarımız günün 24 saati çalıştılar. Neymiş? ‘CHP gelirse yardımlar kesilirmiş.’ Bir baktılar ki hiçbir ayrım yapmıyorlar, hangi partiden, kimlikten, inançtan olduğunu sormuyorlar. Herkese ön koşulsuz yardım yapıyorlar. Tabii saray zevatının ezberi bozuldu. Daha çok bozulacak. Hiç kimsenin endişesi olmasın.” diye konuştu.
Asfalt fiyat farkını kim aldı?
Belediyelerin tasarruf ettikleri çalışmalara değinen ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin, aynı firmadan önceki dönemde 60 dolara alınan asfaltı 25 dolardan aldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Şimdi sarayın sorması gerekmiyor mu? Nasıl oluyor, aradaki parayı kim aldı? O soramaz zaten ama biz soracağız. Yolsuzluk yapanlar yolsuzluğu soruşturamazlar.” ifadelerini kullandı.
Kırşehir Belediyesinin önceki dönemde kendi asfaltını 258 liraya üretirken, CHP yönetiminde bunun 166 liraya mal edildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Akhisar Belediyesinin ise 5,5 milyon lira olan araç maliyetini 3 milyon liraya düşürdüğünü kaydetti.
Kılıçdaroğlu, engellilerin atanması gereken kadroların 18 yıldır doldurulmadığını belirterek, “Niçin? ‘Siz engellisiniz. Nasıl olsa size ufak bir şey veriyoruz, geleceksiniz AK Parti’ye oy vereceksiniz.’ düşüncesiyle yapıyorlar. Saraya göre Türkiye’de engelli yok, onun için kadrolar boş. Çünkü sarayın ‘engelli’ diye bir derdi yok.” iddiasında bulundu.
‘Gidip 50 bin dolarlık çantaya oy veriyorsun’
Son 2 yılda tarımsal sulamada kullanılan elektriğin bedelinin yüzde 108 arttığına işaret eden Kılıçdaroğlu, Mardin’de onlarca köyün elektriğinin 14 Mayıs’tan beri kesik olduğunu, Şanlıurfa’da ise çiftçilerin zor durumda kaldığını söyledi.
CHP’li belediyelerin, sorunların çözümü için çaba sarf ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Şanlıurfa ne yaptı? Bütün oyları yıllardır AK Parti’ye veriyor. Niye elektriği kesiyor? ‘Üretsen de üretmesen de hiçbir önemi yok, dışarıdan daha ucuza alıyorum.’ diyor. ‘Zaten sen bana oy veriyorsun, ağzındaki lokmayı da alsam, bana oy vereceksin, ne bağırıp duruyorsun?’ diyor. Onların hanımlarının elindeki çantanın değerini biliyor musun Urfalı kardeşim? Bir çanta 50 bin dolar. Senin 10 yıllık elektrik masrafını karşılıyor bir çanta. Sen tarımın, üretimin, alın terinin değerini vermiyorsun, gidip 50 bin dolarlık çantaya oy veriyorsun. Sonra da ağlaşıyorsun. Çözümü var, sandık önüne gelecek. Bu sefer kanma artık.”
‘TMO 24 liradan satışa çıkardı’
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, fındığın Karadeniz Bölgesi açısından stratejik bir ürün olduğuna işaret ederek, iktidarın fındık üreticisini önceki yıllarda bazı tekellerin eline bırakırken, bugün bir tekelin eline teslim ettiğini söyledi.
Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) geçen yıl 14 liradan aldığı fındığı bir süre önce ilanla 24 liradan satışa çıkardığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“400 bin ton fındık sattı. Şimdi çıkacak yeni fındığın piyasada 18-20 lira arasında olduğu söyleniyor. Bütün fındık üreticisine sesleniyorum; TMO bunu 24 liradan satabiliyorsa, üretici bahçeye girmeden fındık taban fiyatını en az 25 lira olarak belirlemeli. Bunu talep ediyorsa Ordulular, bunu oylarıyla göstersinler. Yaparlarsa başımın üstüne, istediği partiye, hatta gider iktidar partisine oy verirler. Ama yapmıyorlarsa onların da Şanlıurfalılar gibi uyanması lazım. Seni alın terinle sömürüyorlar, birilerine peşkeş çekiyorlar. Sen de itiraz et.”
‘Erdoğan iki kişinin komisyona gelmesini yasakladı’
CHP lideri Kılıçdaroğlu, TBMM’de FETÖ’nün darbe girişimine ilişkin bir araştırma komisyonu kurulduğunu hatırlatarak, “Erdoğan, bu araştırma komisyonuna iki kişinin gelmesini yasakladı: MİT Müsteşarı ve dönemin Genelkurmay Başkanı. Bütün ayrıntıları biliyorlar. Bunların gelip TBMM’ye bilgi vermelerine Erdoğan niye yasak koydu? 15 Temmuz darbe girişiminin perde arkası öğrenilmesin diye. Ama biz bütün ayrıntıları olabildiğince araştırdık. Komisyon raporu çıktı. 4 yıldır rapor yayınlanmıyor. Niçin? Neden korkuyorlar, neden çekiniyorlar? Millet gerçekleri görmesin diye.” ifadelerini kullandı.
‘Bizzat kendisi FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağıdır’
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “15 Temmuz gecesine dair şüphe bulutları artık dağıtılmalıdır. Kılıçdaroğlu o gece kimlerle konuştuğunu, hangi pazarlıkları yaptığını öncelikle kendisi anlatmalıdır” dediğini ifade ederek, “Bütün HTS kayıtları sende. Benim kimlerle konuştuğumu ben biliyorum, sen de biliyorsun, devlet de biliyor. O gece kim kiminle konuştu, kim kiminle neyi konuştu hepsi devletin arşivinde zaten. Bunları açıkla kardeşim. Niye açıklamıyorsun? Lafa gelince dil bir karış. Bizzat kendisi FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağıdır.” diye konuştu.
‘Erdoğan darbe girişimini biliyordu, onun için Marmaris’e gitti’
FETÖ’nün bütün unsurlarının devletin kılcal damarlarına yerleştirildiğini, atamaları yapanın FETÖ’nün siyasi ayağı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Bunu anlamamak için afedersin beyinsiz olmak lazım. Bu kadar basit.” dedi.
Darbe girişiminin yaşandığı gece yaverleri de FETÖ mensubu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te gizlendiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın darbe girişiminin olacağını bildiğini, “ne olur ne olmaz” diye Marmaris’e gittiğini öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’un “Allah’ın lütfu” olarak görüldüğünü, 20 Temmuz’da OHAL ile sivil darbe yapıldığını belirterek, FETÖ’nün, Bank Asya’nın önünden geçmiş insanların cezaevine konulduğunu, “parası, dayısı olanların dışarıda olduğunu” savundu.
‘Sarayın lale devri’ eleştirisi
Darbe girişimi ve 20 Temmuz sonrası sarayın ayrı bir konuma geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, “15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başlamıştır. Devleti tümüyle kendi arka bahçesi haline getirmiştir. Devlette liyakat… ‘Ne demek liyakat. Ben söyledikten, ben atadıktan sonra liyakat mı olur? Ben istediğim adamı atarım, benim atadığım adam zaten liyakatlidir. Onun liyakat ölçüsü bana sadakattir zaten.’ Bitti. Liyakat kavramı, onda sadakat olarak anlaşılıyor.” diye konuştu.
Daha sonra ekonomide çöküntü başladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bunun kimsenin umurunda olmadığını, demokratik parlamenter rejimden tek adam parti devletine geçildiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, “gazeteci ve televizyonculardan oluşan havuz beslemeleri bulunduğunu, saraya kim çok yağ çekerse o kadar para aldığını” ileri sürerek, şöyle devam etti:
“Başka bir besleme türü de son yıllarda ortaya çıktı. Devlet makamından güzel postlar kapmak, bir değil birden fazla yerden maaş almak. Adam eski milletvekili. Bir yere değil, üç yere daha yönetim kurulu üyesi. Dört yerden aylık alıyor. Saraya kul köle olmaz mı? Olur. Güreşçi, nereyi istiyorsun? Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine. Ama dışarıda kimler var? Evine ekmek götüremeyenler var. Aylardır iş bulamayanlar var. AK Parti’ye oy veren bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; benim bu söylediklerimde bir harf yanlışlık varsa çıkıp bu kürsüden özür dileyeceğim. Ama bir harf yanlışlık yoksa, eğer sen hala gidip çoluk çocuğunun rızkını saraya kiralıyorsan ben insanlığımı sorgularım arkadaş.
‘Dönem değişirse Amerika’ya gidecekler’
Rant, ihale, para, dolar, avro deseniz orada, tefecilere hizmet, hepsi orada. 15 Temmuz’u fırsat bilip ‘Allah’ın lütfu’ olarak kabul edip malı götürüyorlar. Aile boyu götürüyorlar. Vatandaş perişan vaziyette. Manhattan’da gökdelen yapıyorlar, Muhammed Ali Clay’in çiftliğini satın alıyorlar. Biliyorlar ki dönem değişirse hep beraber Amerika’ya gidecekler. ‘Bak bizi kızdırma, senin mal varlığını araştırırız’ şeklindeki tehdide, ağzına fermuar çekip tek kelime edemeyen bir kişinin Türkiye Cumhuriyetini yönetmesini kabul edemeyiz. ‘Ne mal varlığı? Her kuruşun hesabını ben milletime de bütün dünyaya da veririm. Araştırmazsanız namertsiniz’ diyemiyor. Bunu söyle, biz arkanda dururuz, her türlü desteği veririz. Yeter ki temiz ol, ahlaklı ol, yeter ki kul hakkına el uzatma.”