Dilşa Deniz
Tarih 23 Şubat 2020, Ahmaud Arbery, 25 yaşında siyahi bir genç. Georgia eyaleti, bir sahil kasabası olan Brunswick’te gün ortasında, gündelik koşularından birini yaparken mahalle “sakini” polis emeklisi baba ve oğlu tarafından silahla vuruldu. Baba ve oğul tutuklanmadan serbest bırakılıyor ta ki yaklaşık iki ay sonra, olayla ilgili bir video ortaya çıkana kadar.
İkinci olay 13 Mayıs’ta Kentucky’de ‘no-knock’ denen kapıyı çalmadan, resmi olmayan araçlarla gelerek, üniformasız bir biçimde, evlerinde uyuyan 26 yaşında acil tıp teknisyeni siyah Breonna Taylor’ı 8 el ateşle öldüren de yine beyaz polisler.
Üçüncü ve en çok öfke yaratan olay 26 Mayıs’ta 46 yaşında ve bir restoranda güvenlik görevlisi olarak çalışan George Floyd’ın öldürülmesi ve biçimi. Restorandaki lakabı “gentle giant” yani “kibar dev” olan ve The Green Mile’de (1999) idam mahkumunu oynayan Michael Clarke Duncan ebadında, nazik siyah bir genç adam.
Dev bir cüssenin gırtlağına çökerek, ormanda avının gırtlağına çöken bir av hayvanı gibi sakin ve muzaffer eda ile etrafını seyrederek, her dakikasından haz alarak insan öldüren bir polis var sahnede. Derek Chauvin, soyadı gibi şoven…
Tüm toplumu galeyana getiren ise aslında bütün bu polis suçlarının tıpkı Türkiye’de olduğu gibi örtbas edilmesi, cezasız bırakılması… Tıpkı Kürtler, Aleviler ve gayri-Müslimler gibi buradaki siyahlar, Latinolar ve göçmenler her an bu ırkçı, silahlı ve maaşlı kriminallerin elinde ölme korkusu taşımaktadırlar. İşte bu büyük öfkenin sebeplerinden biri de bu cezasızlık ve pervasızlık durumu. Bu nedenle bir gösterici, “Olayları durdurmak istiyorsanız bütün bu polisleri tutuklayın, yargılayın ve cezalandırın. Temel çizgi budur” diye özetliyordu durumu.
Toplumu çileden çıkaran en önemli kısmının, bu polis memurlarının sadistlikten aldıkları haz olduğu açık. Chauvin’in yüzünde beliren ve avının gırtlağına çökmüş ve mutlulukla avının ölümünü bekleyen av hayvanının sükuneti, huzur ve mutluluğunun kapladığı ve her saniyesinden haz aldığının sergilendiği o yüz hali… Sanırım yüzyıllarca hatırlanacak… Gerekçe, Türkiye’deki polis tavrıyla aynı: Polise mukavemet.
Dört gündür bu ırkçılar yüzünden insanlar sokaklarda. Şunu da not edelim, isyan edenler sadece siyahlar değil, daha da önemlisi, çoğunluğu beyaz. Bu da Amerika’daki insanların nasıl empati yaptığını gösteriyor. Örneğin sokaklarda sadece Kürtçe konuştukları için insanlar öldürülürken, bu temel insan haller ne yazık ki ortaya çıkmıyor. Aslında bu duygusal bölünmüşlüğün de işareti olarak okunabilir.
Elbette olaylar sadece bu son ölümlerle alevlenmiyor. Irkçı ve ayrımcı politikaların yarattığı potansiyel enerjinin harekete geçişi aslında. Örneğin bu Covid-19 döneminde, ölenlerin çok büyük bölümünün özellikle Afro-Amerikanların ve Latinoların olmasının gün yüzüne çıkmasının etkisini de düşünmek lazım. Çünkü ölüm oranın yüksekliğinin arkasındaki nedenlerin mevcut yapısal ırkçılıkla bağlantısı, bu süreçte daha da berraklaştı.
Eğitimden ve diğer kamusal kaynaklardan dışlanmalarının getirdiği yoksulluk, işsizlik, kötü beslenme, kötü koşullarda yaşama, umutsuzluk, suça bulaşma ile bozulan sağlık koşulları, bedensel direncin yetersizliği, keza fiziksel işlerde çalışma zorunluluğu bu ölümlerle ülkedeki yapısal ırkçılığın ilişkisi daha da netleşmiş oldu. Bu nedenle bir yığın insanın vicdanını daha ağır bir şekilde yaralayan bu durumun yarattığı ciddi bir öfkeyi de eklemek gerekir.
Keza, böyle bir çalışma yapıldı mı bilmiyorum ama polis içindeki yapısal ırkçılığın, Trump iktidarı ile cesaretlenme arasındaki korelasyon var mı ona da bakmak lazım. Trump’ın olaya reaksiyon biçimi bile çok problemli. Bir devlet başkanından beklenen, sükunete çağıran ve birleştirici olan bir mesaj değildi ne yazık ki… Valiyi “aşırı solcu” olmakla suçlayarak, Ulusal Muhafızların dahil olmasını önermek, olayın vahametini algılamak yerine durumdan faydalanmaya çalışmak gibi bir tavır, kamuoyunu oldukça yaralamış görünüyor.
Öyle ki attığı mesajını Twitter yayınladı ama başına mesajın şiddeti övdüğü ve bunun onaylanmadığına dair bir not düşme gereği duyuldu. Bu sanırım bir ilk…
Tabi pek tanıdık olduğu üzere, sosyal medyayı kontrol edemediği için ondan pek haz etmiyor. Bu nedenle bu alana müdahale etmek için bazı adımlar atmaya hazırlanıyor. Sanırım yine tanıdık olunduğu üzere bu durumdan bir yarar devşirme planlamaları da var. Bakalım işleyecek mi?
Ancak şu bir gerçek ki, bir daha Chuven gibiler çok kolay sokak ortasında insan gırtlağına basarak adam öldüremeyecek. Her ne kadar yakma yıkma olayı hoş karşılanmasa da mala zarar vermenin ne yazık ki cana zarar vermeden daha etkili olduğu açık. Ve sanırım bu konuda birtakım faydaları olacak gibi…