Türk Tabipler Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu adına açıklama yapan Dr. Selma Güngör, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin korkunç olacağını söyledi.
Dr. Güngör, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi durumunda neler olabileceğini 15 maddede sıraladı ve “İstanbul Sözleşmesi yaşatır, uygulansın” dedi.
Türk Tabipler Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu adına Dr. Selma Güngör, Dr. Ayşe Uğurlu ve Dr. Gülgün Kıran İstanbul Sözleşmesi’nin yaşatacağını belirterek, uygulanmasını istedi.
Dr. Selma Güngör, 1 Ağustos 2014’de İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiğini ve 6 yıldır yürürlükte olduğunu belirterek, “Uygulamada önleme, koruma, yargılama ve politika geliştirmekteki yetersizlikler nedeniyle ülkemizde şiddet; özellikle kadına yönelik şiddet her geçen gün artmaktadır” dedi.
Şiddetin yaralarını sarmaya çalışıyoruz
Dr. Güngör, hekimler ve diğer tüm sağlık çalışanları gibi şiddetin toplumun tüm katmanlarında oluşturduğu fiziksel, psikolojik ve sosyal sonuçlarına tanıklık edip bu yaraları sarmaya çalıştıklarını ifade etti. Güngör, “Ancak kadın sağlık çalışanları başta olmak üzere ne yazık ki biz hekimler de toplumda yükselen şiddet dalgasının mağduru olabilmekteyiz” dedi.
‘Haklarımızdan vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz’
Kadınların yüzyıllardır süren eşitlik, özgürlük ve insan onuruna yakışır yaşam şartlarına sahip olma mücadelesinde ve dayanışmasında kadın hekimler olarak hep var olduklarını ifade eden Dr. Güngör, “Mücadelemizle elde ettiğimiz haklarımızdan vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
‘Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi korkunç olur’
Dr. Selma Güngör, en önemli yasal dayanak olan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekmesinin doğuracağı sonuçların, sözleşme yürürlükteyken dahi olup bitenlerden yola çıkarak korkunç olacağını vurguladı.
Güngör, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin toplumda geldiği noktadan kimsenin memnun olmadığından emin olduklarını kaydetti. Dr. Selma Güngör, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi halinde olabilecekleri şu şekilde sıraladı:
“Kadın cinayetleri katlanarak artmaya devam eder.
Kadın, erkek ya da çocuk fark etmeksizin; cinsiyet, dil, din, ırk ve yönelimi ne olursa olsun toplumdaki tüm bireyler şiddet karşısında korumasız kalır.
Şiddet sarmalı tüm aileyi ve toplumu içine alır.
Şiddetin gerekçesi olur.
Mağdur şikayetçi olmazsa soruşturma yapılamaz.
Ev için her türlü şiddet suç olmaktan çıkar.
Şiddetin mağdurunun beyanı esas olmaktan çıkarak, hayati önem taşıyan koruma sağlanması süreci, bürokratik işlemlerde boğulur.
Cinsel taciz ve psikolojik şiddet cezasız kalır.
Evlilik için tecavüz meşrulaşır.
Israrlı takip karşısında yasal koruma ortadan kalkar.
Kadına karşı ayrımcılığı önlemek ve toplumsal cinsiyet eşitliği hayal olur.
Hali hazırda zaten yetersiz olan kadın sığınakları sayısı artırılarak bu konuda politika geliştirilemez.
Kız çocukları başta olmak üzere, çocuklar zorla evlendirilebilir.
Göçmen kadınlar şiddet karşısında haklarını savunamaz.
Sorunların çözümü adına mağdura verilen her türlü psikolojik, ekonomik ve yasal destek geri çekilir.”
‘Bunları mı istiyoruz!’
“Bunları mı istiyoruz?” diye soran Dr. Selma Güngör, “Hayır!.. Bu nedenlerle İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilemez. O halde hep birlikte haykıralım: İstanbul Sözleşmesi uygulansın!.. İstanbul Sözleşmesi yataşır!..” şeklinde konuştu.