Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Covid-19 salgınına ilişkin rakamlardaki azalmanın umut verici olduğunu belirterek, ancak ölümcül etkisi kırılmadan rehavete kapılmaması gerektiğine vurgu yaptı.
TTB, salgının her aşamasında olduğu gibi bu döneminde de bilimsel adımların atılmasını zorunlu gördüklerini belirtti.
Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, hükümetin Covid-19’a ilişkin Mayıs ayı için attığı “normalleştirme” adımlarına ilişkin basın açıklaması yaptı. Covid-19 hastalarının yanı sıra diğer hastalıklarla boğuşan yüz binlerce hastanın tedirgin ve mağdur durumda olduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Geçimini günlük sağlayanlar başta olmak üzere milyonlarca insan geçim derdi ile birlikte sosyal ve ruhsal sıkıntılarla baş etmeye çalışıyor. Tüm bu gerekçeler Covid-19 salgınına dair kısıtlamaların kalkması ve eski duruma geri dönülmesi yönünde büyük bir beklenti oluşturuyor.” denildi.
‘Bilimsel verilere uygun adımlar atılması zorunlu’
Herkes gibi bu salgının bir an önce bitmesini, sınırlayıcı ortamın sona ermesini istediklerinin ve bu beklentiyi anladıklarının kaydedildiği açıklamada, “Bununla birlikte, salgının her aşamasında olması gerektiği gibi bu döneminde de bilimsel verilere uygun adımlar atılmasını zorunlu görüyoruz.” diye belirtildi.
Açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) son olarak Avrupa bölgesi için yayımladığı “COVID-19 geçiş sürecinde halk sağlığı önlemlerinin güçlendirilmesi ve uyarlanması” rehberi ve TTB COVID-19 İzleme Grubu’nun yaptığı önerilere doğrultusunda değerlendirmeler yapılarak, uyarılar paylaşıldı.
‘Kısıtlayıcı önlemlerin dönüşümü kanıta dayalı yürütülmeli’
Açıklamada, DSÖ’nün söz konusu “Rehberi”nde salgın sonrasına geçiş döneminde hareket kısıtlılığı uygulamalarını azaltıp, toplumları kalıcı bir biçimde yeniden açarken dikkatli, kararlı ve istikrarlı bir çıkış stratejisi izlenmesi gerektiğinin vurgulandığı belirtildi. Kısıtlayıcı önlemlerin dönüşümünün dikkatle ve kanıta dayalı biçimde yürütülmesi gerektiğinin rehberde belirtildiğine vurgu yapılan açıklamada, kısıtlayıcı önlemlerin azaltılması ve geçişin yönetiminin dört temel bileşeni şu şekilde verildi:
1- Karar süreçlerini halk sağlığı ve epidemiyolojik veriler yönlendirmelidir.
2- Sağlık hizmetleri iki ana kulvarda sürdürülmelidir.
3- Salgının sosyal ve davranışsal etkilerini, boyutunu önemsemek gerekir.
4- Salgının bireyler, aileler ve topluluklar üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmak için sosyal ve ekonomik destek verilmelidir.
Açıklamada, Türkiye için Mayıs ayı itibariyle salgına dair alınacak kararların, piyasa baskısından uzak, epidemiyolojik verilere dayanması, sürekliliği ve bütünlüğü olan bilimsel bir koordinasyonla uyumlu olması gerektiğine vurgu yapıldı.
‘Sayılar salgının kısa sürede bitebileceğine dair kesin veri sunmuyor’
Salgın sürecine toplumun demokratik katılımının ve güven verici bir şeffaflık ortamının sağlanmış olması bu süreçler için çok değerli olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Ne günlük hastalığa yakalanan insan sayımız ne de nüfusa oranla yapılan test sayımız ne de PCR testinden bağımsız COVID-19 tanısı alıp tedavi görenlerin sayısı ne de açıklanan resmi vefat sayısı salgının bittiğine ya da çok kısa sürede bitebileceğine dair maalesef kesin bir veri sunmuyor.” denildi.
‘Ölümcül etkisi kırılmadan rehavete kapılmamalı’
Açıklanan rakamlardaki azalmanın sevindirici ve umut verici olduğuna vurgu yapılan açıklamada, şöyle denildi: “Ancak, COVID-19 salgını, riskli denemelerin yapılabileceği bir konu olmadığını, yayılma hızı, bulaşıcılığı ve ölümcül etkisi kırılmadan rehavete kapılmaması gerektiğini birçok ülke deneyiminde acı biçimlerde göstermiştir. Salgınla mücadelede başarılı ülke örnekleri olarak görülen Japonya ve Singapur’da tedbirlerin gevşetilmesi süreçlerinde yaşanan sıkıntılar öğretici olmalıdır.”
‘Bütün yurttaşlar tedbirleri uygulamakla yükümlü’
Açıklamada, bütün yurttaşların fizik mesafe, hijyen ve temin edebilirlerse uygun maske kullanımı başta olmak üzere bulaştırıcılığı engelleyecek tedbirleri uygulamakla yükümlü oldukları hatırlatıldı.
‘Yeniden yaygınlaşma olabileceği dikkate alınmalı’
Şu anda hasta sayısında aşağı doğru bir eğri yaşanıyor olsa da yeniden bir yaygınlaşma olabileceğinin dikkate alınmasının istendiği açıklamada, “Ülkedeki kamu özel bütün hastanelerde, ASM’lerde ve sağlık hizmeti sunulan bütün birimlerde Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) bakımından hiçbir gevşeme ve eksiklik yaşanmaması sağlanmalıdır. “ diye kaydedildi.
‘Kişisel koruyucuların bilimsel standartlarda olması önemlidir’
Maske, siperlik, gözlük, önlük, tulum ve benzeri kişisel koruyucuların bilimsel standartlara uygun özelliklerde olmasının varlığı kadar önemli olduğuna işaret edilen açıklamada, “Bu hususta gelen şikayetlerin Sağlık Bakanlığı tarafından dikkate alınması ve standart dışı kalitesiz KKD kullandıranlara ağır yaptırımlar uygulaması yaşamsaldır.” denildi.
‘Asıl sorumluluk hükümettedir’
Salgınla mücadele asıl sorumluluğun hükümette olduğuna vurgu yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bu nedenle salgın konusunda alınacak kararların popülizmden etkilenmemesi, ayrım yapılmadan insan odaklı olması ve toplumun sağlığı başta olmak üzere bütün insani ekonomik ve sosyal gereksinimlerinin sosyal devlet anlayışıyla karşılanacağı adımları içermesi gerektiğini ısrarla hatırlatmak istiyoruz.”