175 kadın ve LGBT+ örgütü yaptığı ortak açıklamada, İnfaz Yasası kapsamında hiçbir tedbir alınmadan yapılan tahliyeler ile kadın ve çocukların can güvenliğinin hiçe sayıldığına dikkat çekti.
Açıklamada, acil eylem planının oluşturulması için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurum ve kuruluşlara çağrı yapıldı.
175 kadın ve LGBTİ+ örgütü yaptığı ortak açıklamada, yeni tip koronavirüs salgını önlemleri kapsamında evde kalmanın kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’lar için yarattığı şiddet sarmalına bir de İnfaz Yasası ile salıverilen cinsel istismar ve kadına yönelik şiddet faillerinin eklendiğine dikkat çekti.
Açıklamada, kamuoyunda “infaz paketi” olarak bilinen “5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” un 15 Nisan’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği hatırlatıldı.
‘Yasa değişikliği kamu sağlığını korumaktan çok uzak’
On binlerce siyasi mahpus, gazeteci, öğrenci, avukat, yerel yönetici ve siyasetçinin infaz indirimi kapsamı dışında tutulduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu yasa değişikliğinin amacının koronavirüs kapsamında kamu sağlığını korumaktan çok uzak olduğunun açık olduğuna vurgu yapıldı.
‘Tahliyeler ile kadın ve çocukların can güvenliği hiçe sayılmaktadır’
Açıklamada, “Kadınlar, çocuklar ve dezavantajlı gruplar lehine hiçbir tedbir almadan salt hapishane kapasitelerini azaltmak için yapılan tahliyeler ile kadın ve çocukların can güvenliği hiçe sayılmaktadır.” denildi.
‘Kadına şiddet suçları hususu çarpıtıldı’
İnfaz düzenlemesine ilişkin tasarının Meclis Adalet Komisyonu’na gönderildiği gün iktidarın “cinsel suçların ve kadına şiddet suçlarının infaz indirimi kapsamında olmadığını” açıkladığının hatırlatıldığı açıklamada, “Ancak, iktidar tarafından defalarca vurgulanan bu hususun gerçeği çarpıttığı zaman içinde netleşmiştir.” diye belirtildi.
‘Kadına yönelik şiddetin infaz indirimi kapsamında olmadığını söylemek mümkün değil’
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi: “Her ne kadar kadın örgütlerinin mücadelesi neticesinde cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar bakımından kalıcı bir infaz indirimine gidilmemiş olsa da, iktidar tarafından iddia edilenin aksine, kadına yönelik şiddetin infaz indirimi kapsamında olmadığını söylemek mümkün değildir.”
Türk Ceza Kanunu’nda “kadına yönelik şiddet” diye bir suç olmadığına dikkat çekilen açıklamada, kasten yaralama suçu ve kadınların sıkça maruz bırakıldığı tehdit, hakaret, şantaj suçlarının kalıcı infaz indirimi kapsamında olduğuna vurgu yapıldı.
‘Geçici düzenlemeler çok daha kaygı verici’
Koronavirüs salgını nedeniyle getirildiği ifade edilen ve “af” sonucunu doğurma tehlikesi olan geçici düzenlemelerin çok daha kaygı verici olduğuna vurgu yapılan açıklamada, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, kadına yönelik fiziksel şiddet, kadın cinayetleri ya da cinayete teşebbüsten hüküm giymiş olanlar da dahil olmak üzere halihazırda açık cezaevinde olan tüm mahkumların salıverileceğine işaret edildi.
‘Açık cezaevine geçiş süreci azaltıldı’
Kapalı cezaevlerinde cezalarını çekmekte olan hükümlülerin de açık cezaevlerine geçiş süresinin oldukça azaltıldığına işaret edilen açıklamada, “Buna göre yalnızca birkaç ay kapalı cezaevinde kalmış olan bir hükümlü, getirilen kalıcı infaz indirim sürelerinden de yararlanarak, doğrudan dışarı çıkabilir hale gelmektedir. “ denildi.
‘İzinlerin tümden bir salıvermeye dönüşme riski bulunuyor’
Salıvermelerin “izin” şeklinde düzenlenmişse de, izinden dönmemenin bir cezai yaptırımının olmadığına dikkat çekilen açıklamada, “iznin” 7 ay gibi uzun bir süre boyunca uzatılabileceği göz önüne alındığında bunun “tümden bir salıvermeye” dönüşme riskinin bulunduğuna vurgu yapıldı.
Açıklamada, “izin” adı altında kadına yönelik şiddet suçlarının faili olan binlerce erkeğin, hiçbir önleyici koruyucu tedbir alınmadan dışarıya salınmasının kadın ve çocuklar başta olmak üzere tüm dezavantajlı grupların hayatlarını tehlikeye girmesi anlamına geldiği belirtildi.
‘Evde kalınan günlerde şiddet riski artmaktadır’
Yapılan çalışmaların kadınların en çok ev içinde şiddet gördüklerini ortaya koyduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Salgın sebebiyle evde kalınan günlerde şiddete maruz bırakılan kadın, çocuk ve tüm dezavantajlı gruplar için evde 7/24 faillerle birlikte olmak, şiddet riskini arttırmaktadır.” denildi.
‘Devletin acil eylem planı bulunmuyor’
Bu koşullar altında, devletin hala kadınlar ve çocukların korunması için alması gereken önlemlere ilişkin acil eylem planının bulunmadığına dikkat çekilen açıklamada, “olağanüstü kaygılıyız.” diye belirtildi.
Devletin kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi konusunda yükümlülüğü olduğunun bir kez daha hatırlatıldığı açıklamada, şu çağrı yapıldı: “Salgının yarattığı özellikli durumları da göz önüne alarak, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurum ve kuruluşları, kadına yönelik şiddetle ilgili aşağıdaki acil eylem planını oluşturmaya ve ivedilikle aşağıdaki tedbirleri almaya çağırıyoruz.”
Açıklamada uygulanması istenilen tedbirler şöyle;
1- İnfaz yasası ile salıverilecek kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar failleri konusunda İstanbul Sözleşmesi’nin 56. Maddesi uyarınca kadınların ve toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz bırakılan tüm diğer bireylerin bilgilendirilmesi yükümlülüğü polis, jandarma, bekçi muhtar vb. her türlü yolla yerine getirilmeli, güvenlik riski bildiren kadınlar yasal hakları konusunda bilgilendirilmeli, ihtiyaç duydukları desteklere acilen ulaştırılmalıdır.
2- İnfaz yasası ile salıverilecek kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar faillerinin sistematik olarak etkin bir şekilde takibi yapılmalı, koronavirüs nedeniyle faillere verilen “iznin” bir “tahliye” anlamına gelmemesi için fail üzerinde denetim tedbirleri uygulanmalıdır.
3- Tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi uyarınca, Devlet, her türlü olağanüstü halde dahi kadına yönelik şiddetle mücadelede pozitif yükümlülük sahibidir. 6284 sayılı Kanun, hiçbir ihmale veya keyfiyete yer bırakmaksızın, salgın süresince de kadın ve çocuklar öncelik alınarak ivedi ve etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Tedbir kararları, salgının yarattığı özel koşullar dikkate alınarak kadınların ve çocukların korunması yükümlülüğüne uygun bir şekilde verilmeli, tedbir kararlarını yerine getirmeyenler hakkında cezai işlem uygulanmalıdır.
4- Salgın döneminde kadın ve çocuklar başta olmak üzere tüm dezavantajlı grupların şiddet görme tehlikesinin önlenmesi ve şiddetten uzaklaşabilmeleri için vakit kaybetmeden bir Acil Eylem Planı açıklanmalı ve bu bilgilere erişimin kolayca sağlanması için kamu spotu aracılığıyla bilgilendirme yapılmalıdır.
5- Salgın döneminde sığınak ve acil barınma ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla sığınak olarak kullanılabilecek mekân ve alanların sayısı ve kapasitesi acilen artırılmalı, sığınaklarda gerekli sağlık tedbirleri en sıkı şekilde uygulanmalıdır.
6- Salgın koşullarında kadınların hastane ve karakollara erişmekte yaşadığı güçlük ve kaygılar göz önüne alındığında, Devletin İstanbul Sözleşmesi’nin 25. Maddesi gereğince oluşturmakla yükümlü olduğu cinsel şiddet kriz merkezleri önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, cinsel şiddet kriz merkezlerinin kurulması için gerekli adımlar ivedilikle atılmalıdır.
7- Alo 183 veya kadına yönelik şiddet için acilen kurulacak başka bir hat, sadece toplumsal cinsiyet temelli şiddet özelinde 7/24 erişilebilir ve çok dilli bir Acil Yardım Hattı olarak çalışmalı, kadınlara sosyal, psikolojik ve hukuki destek verilmesi sağlanmalıdır.