2020, işsizlik yılı olan 2019’u aratacak – Sinan Ok’un analizi…

Türkiye’de 28 milyon kişi çalışıp 83 milyon kişinin geçimini sağlıyor. Bu durum gelir dağılımında adaletsizliği ve yoksulluğu derinleştiriyor.

442 bini inşaat, 200 bini tarım, 113 bini sanayi sektöründe olmak üzere 755 bin istihdam azalışı var. Bu durum sosyal güvenlik sisteminin çöküşüne yol açabilir.

2019 yılında Türkiye’de 15 yaş üzeri nüfus artışından daha fazla kişi işsizlere dahil oldu. Bir yıl içinde işsiz sayısı 932 bin kişi arttı.

Kadınların eğitime katılma oranları yükseldikçe işsizlik oranları arttı. İstihdamdaki cinsiyetçi yapı; kadınların işgücüne, istihdama dahil olmasını engelliyor.

İşsizler hem deneyimli hem daha eğitimli artık! Üniversiteliler hem borçlu, hem de işsiz bir yaşam sürdürüyor.

Toplam istihdamdan yaklaşık 10 milyon kişinin sigortasız, güvencesiz ve belirli olmayan koşullarda çalışıyor.

Türkiye 2019 yılını rekor bir işsizlikle tamamladı ancak 2020 yılında bu artış hızlanarak devam edecek. Ekonomik krizi ve “koronakriz” gelir ve iş açığını artıracak.

Deneyimli işçi işsiz kalıyor. Fotoğraf: AA

Sinan Ok

Koronavirüs etkisiyle tüm dünyada “işsizlik ödeneklerine” başvuruda artış var. Türkiye’de ise bu durum hakkında bir fikrimiz yok. Çünkü İŞKUR işsizlik sigortası bültenini Ocak ve Şubat ayları için yasal süresi geçmesine rağmen yayınlamadı. Bu konuda kamuoyuna bir açıklama yapma gereği bile duymuyor. Öte yandan Türkiye için 2019 yılı işsizlik oranları 20 Mart 2020’de TÜİK tarafından açıklandı. Resmi veriler ekonomide yaşanan istihdam ve işsizlik krizinin geçici olmadığını gösteriyor. Türkiye işgücü piyasasında artık yapısal diyebileceğimiz “sorunlar” 2019 yılında en olumsuz düzeylere yükseldi.

Sorun 1: Nüfus artıyor ama işgücü artmıyor

  • 15 yaş üzeri nüfus artışı (815 bin) devam ederken bu artışın sadece yüzde 33’ü işgücüne dahil olmuştur. Yani genel işgücüne katılma oranının (ki o da yüzde 53,2’den yüzde 53’e düştü.) çok daha fazla altında bir katılımın olduğu bir yılı geride bıraktık. Kriz etkisiyle kadınlarda “ek işgücü etkisi” olarak ifade edilen artışa (213 bin) rağmen işgücüne katılımın artmaması bir yandan işsizlik oranının düşük görünmesine imkan sağlamakta ancak öte yandan da nüfusun bağımlılık oranını yükseltmektedir. Bu nedenle Türkiye’de 28 milyon kişi çalışıp 83 milyon kişinin geçimini sağlamaktadır. Bu durum da gelir dağılımında adaletsizliği ve yoksulluğu derinleştiriyor.

Sorun 2: Kitlesel istihdam azalışı var

  • Hizmetler sektöründeki sembolik bir artışa rağmen (98 bin) diğer tüm sektörlerde yüzbinlerce insan işinden çıkmıştır. Hizmetler sektörü dışında 755 bin istihdam azalışı var. 442 bini inşaat, 200 bini tarım, 113 bini sanayi sektöründe yaşanan bu kitlesel azalışın; orta vadede sosyal güvenlik sisteminin çöküşüne yol açacağı görülmelidir. Kendilerinin veya ailelerinin geçimini bir şekilde sağlayan yüzbinler bu durumda geçim sorunu ile yüz yüze kalacaktır.
  • Kitlesel istihdam azalışının önemli bir sonucu da deneyimli işgücünün, iş ve üretimden uzaklaşması meselesidir. Özellikle sanayi sektöründeki emeğin işten uzaklaşması ciddi yapısal riskler barındırmaktadır. Yıllardır ifade edilen “tecrübeli işgücü açığı” deneyim sahibi kişiler işten uzak kaldıkça daha da artacaktır. Bu kapsamda kayıtlı çalışanların işsizlik ödeneği alması işsizlik fonunun da azalışına yol açacaktır. Öte yandan bu durum reel ücretlerde hızlı düşüşe yol açarken bir yandan da genç iş gücünün sömürüsünü arttıracaktır.

Sorun 3: İşsizlik Cumhuriyet tarihinin rekorlarını aştı

  • Sonuçları da “sosyolojik birçok soruna alan açan işsizlik meselesi” artık ülkenin en temel sorunu haline gelmelidir. Çünkü resmi verilere göre 2019 yılında Türkiye’de 15 yaş üzeri nüfus artışından daha fazla kişi işsizlere dahil olmuştur. Bir yıl içerisinde genel işsiz sayısı 932 bin kişi artmıştır. Bu artışın 307 bini (yüzde 33’ü) kadınlardan oluşmaktadır. Genel oran yüzde 2,7 artış göstererek yüzde 13,7 olurken tarım dışı sektörlerde bu oranın yüzde 16 olması işin vahametini arttırıyor. Kadınlarda; işsizlik oranının yüzde 17,8 ve tarım dışı işsizlik oranının yüzde 20,7 olması kadın yoksullaşmasının geldiği aşamayı da göstermektedir. Bu veriler sosyal politikanın (sadece sosyal yardımlaşmanın değil!) hedef kitlesinde kadınlara yönelik acil eylem planlarının gerekliliğini de açığa çıkarıyor.

Sorun 4: Genç işsizliği gelecek için endişeli olmamızı gerektirecek düzeyde

  • Genç işsizliği verilerinde Türkiye, OECD’ye üye ülkeler içerisinde ilk 5’te görünüyor (Güney Afrika, Yunanistan, İspanya, İtalya). 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki yıla göre 5,1 puan artarak yüzde 25,4, istihdam oranı ise 1,9 puan azalarak yüzde 33,1 oldu. Gençlerde işgücüne katılma oranı yüzde 44,4 olarak gerçekleşti. Ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı ise bir önceki yıla göre 1,5 puanlık artışla yüzde 26 oldu.
  • 15-24 yaş arası nüfus 118 bin kişi azalmasına rağmen bu yaş aralığındaki istihdam 264 bin kişi azalmıştır ve işsiz sayısı da 265 bin kişi artmıştır. Nüfusun yaşlanma oranı yükselirken hala genç kalanların daha çok işsiz kalması birçok yeni soruna yol açacaktır. 2014 yılına göre genç nüfus azalmasına rağmen genç işsiz sayısı yüzde 53 artmıştır.
  • Türkiye’de “genç işsiz sayısı” son 5 yıl içerisinde yıllık yüzde 7-8 artış gösterirken (ki 2018’de azalmıştı) 2019’da yüzde 20 gibi astronomik bir artış yaşanmıştır.
  •  “Yeni” genç işsizlerin de yüzde 44’ü kadındır. Toplam işsizlerde bu oran yüzde 39’dur. Genç kadın işsizliği özel politikalar geliştirilmezse artmaya devam edecektir. Dünyadaki örneklerin aksine Türkiye’de kadınların eğitime katılma oranları yükseldikçe işsizlik oranları artmaktadır. Kadınların eğitime katılımının önündeki toplumsal cinsiyet bariyerleri kısmen aşılmışken istihdamdaki cinsiyetçi yapı; kadınların işgücüne, istihdama dahil olmasını engellemektedir.

Sorun 5: İşsizler hem deneyimli hem daha eğitimli artık!

  • İşsiz sayısının 4,5 milyonu bulduğu Türkiye’de “üniversiteli” işsiz sayısı Türkiye tarihinde ilk defa yıllık bazda bir milyonun üzerine çıktı. Mevcut durumda her dört işsizden biri üniversitelidir. Bu oran 2014 yılında yüzde 21 düzeyinde iken izleyen yıllarda yükselişini sürdürdü. Üniversiteli işsizlik oranı yükseldikçe mevcut durumdaki üniversitelilerin “üniversite terk oranı” yükselecektir. Üniversiteli işsizlik oranının yükselmesi; üniversitelilere sunulan reel ücret düzeyinin yeterli olmadığını gösterirken öte yandan KYK borçları sorununun da büyümesine yol açmaktadır. Üniversiteliler hem borçlu, hem de işsiz bir yaşam sürdürüyor.

Sorun 6: Kayıtdışı istihdam sorunu

  • Türkiye’de kayıt dışılıkla neredeyse mücadele edilmiyor diyebiliriz. Tarım dışı alanlarda bile yüzde 23 olan kayıt dışılık oranı tarımda yüzde 86,6 oranındadır. Toplam istihdamdan yaklaşık 10 milyon kişinin sigortasız, güvencesiz ve belirli olmayan koşullar altında çalıştığı görülüyor. 10. Kalkınma planı (2014-2018) döneminde yüzde 30’u altına düşürüleceği söylenen kayıt dışılık oranı hala yüzde 34,5 düzeyindedir. Emek açısından kayıtdışılığın neden olduğu kısa, orta ve uzun dönemli birçok sorun vardır. İş cinayetlerinden emeklilik haklarına varana kadar çalışma yaşamının tüm hakları kayıtdışılıktan olumsuz etkilenmektedir.

2019 yılı verileri bölgesel düzeydeki görünümüyle de bir değerlendirmeyi hak ediyor ama bu yazının boyutlarını aştığı için başka bir yazıya kalmalı. Sonuç olarak Türkiye 2019 yılını rekor bir işsizlikle tamamladı ancak 2020 yılında bu artış hızlanarak devam edecek gibi görünüyor. Hem ekonomik krizin hem de “koronakrizin” gelir ve iş açığını arttıracağı bir yıl yaşayacağız. Kitlesel istihdam kayıplarının derinleşmesi görece iyimser olmaya başlayan büyüme rakamlarının da yeniden negatif olmasına yol açabilir. Yüksek işsizlik ve kayıt dışılık emek için zor zamanların devam edeceğini gösteriyor.