25 yıldır diyalektik yöntemle…

Adnan Genç

Kadıköy Düşünce Platformu, günlük yaşamın bilim, kültür, politika, sanat, ekonomi, devlet ve yönetişim konularının sorunlarına disiplinler arası ve ötesi anlayışla holistik ve evrimselci bir yaklaşım ile çözüm arayışı çabası içinde. Bu anlayış ile uzun yıllardır çalışan topluluğun kurucusu ve koordinatörü Mustafa Özcan ile konuştuk. Daha önce turnusol.com adresinde yaptığımız bir söyleşiye ek olarak güncelleme bilgileri de aldık. Bilimlerin bilimi bağlamında hayli özgün bir dizi toplantı yapan topluluğu size hatırlatmaya ve yeniden tanıtmayı düşündüm. Çünkü hak ediyorlar. Hak edene, hak ettiği kadar…

Mustafa Özcan (solda)

Kadıköy Düşünce Platformu, 25 yıldır diyalektik yöntemle ‘bilimsel düşünce’ üreten bir grup. Gruba öncülük eden Mustafa Özcan, Atatürk’ün 1416 sayılı ‘Dış Ülkelere Öğrenci Gönderme’ programının son tertip yolcularından…

Okumaya, bilgi edinmeye ve tartışarak çözümler bulmaya yönelik bir algıya sahip olmak; bilimsel düşüncenin temel izlekleri üzerindesiniz, anlamına gelebilir. Bu algıya besleyen bir form da bir forum sahibi olmanız. İstanbul’da, 25 yıldır ‘Kadıköy Düşünce Platformu’ adı altında ‘bilimsel düşünce’ çalışan bir grup insan var. Tartışma konularını diyalektik yönteme tabi tutarak ele alıyorlar. Grubu kuran ve kolaylaştırılmasında öncülük eden Mustafa Özcan.

Sıkışık İstanbul trafiğinde vakti değerlendirmek için yapılan okuma sohbetlerinden başlayan grup, kısa sürede düzenli buluşmalara ve programlı toplantılara geçmiş. Yıllardır hiç aksatılmayan ‘Kadıköy Düşünce Platformu’nu ve oraya varan kendi öyküsünü Mustafa Özcan’a sorduk.

Tek çözüm yöntemi; bilim

“Bilimsel düşünce, her şeyi bilim ölçüsüne göre değerlendirmektir. Bilimsel düşünce sorgulamayı, eleştirmeyi, bilimin açıklamalarına göre düşüncelerine ve eylemlerine yön vermeye çalışmayı, eleştirilere açık olmayı, nesnel olmayı, gerçekçi olmayı ve insancıl olmayı içerir. Bilimsel düşünceye sahip insanlar bilimi, hayatın her alanında ve her konuda biricik doğru bilgi kaynağı olarak görür. Öyle olunca bilimsel düşünceye sahip kişi destanlar, dogmalar, hurafeler, fallarla yönetilip yönlendirilemez. Çünkü bu kaynakların doğruluğundan kuşku duyar.” Bu önermelere koşut olarak da, “Bilimsel düşünce özgürleştiricidir.” diyor, Mustafa Özcan…

Mustafa Özcan (ortada-oturan)

Özcan, Atatürk’ün 1416 sayılı ‘Dış Ülkelere Öğrenci Gönderme’ programının son tertip yolcularından… Sonrasını şöyle anlatıyor:

“1967’de Berlin’deydim. 1973’de Berlin Teknik Üniversitesi master sınıfından kimya yüksek mühendisi olarak mezun oldum. Burası ’68 eylemlerinin doğduğu kenttir… Hocalarımızın ve öğrenci lideri arkadaşlarımızın da katkılarıyla elbette… O vakitler, şehirde ‘American House’ (Amerikan Kültür evi gibi bir yer vardı)… Olayların gelişme evrelerinde doğrudan oraya giderdik ve camlarını indirirdik. Her kırışımızdan sonra yenisini hemen takarlardı. Nihayet akıl ettiler ve cam görünümlü plastik döşenince bizler de buraya taşlamaktan vazgeçtik. Taşlayanlar arasında meşhur ‘Kızıl Dany’ (Alman Yeşiller’inden milletvekili olan) Daniel Cohn Bendit de vardı… Tabii hocamız Herbert Marcuse çok önemliydi… Herbert Marcuse (d. 19 Temmuz 1898, Berlin – ö. 29 Temmuz 1979, Almanya) ABD’li önemli bir düşünürdü. Muhtemelen biliyorsunuzdur ama kısaca anlatmalıyım; Frankfurt Okulu mensuplarından biri olan Marcuse, Marksist kuramını, 1920’den başlayarak değişen tarihsel koşullarla uyumlu hale getirmenin mücadelesini vermiştir. Bu amaçla, eleştirel Marksizmin kendi versiyonunu öne süren ve 1960’lı yıllardan başlayarak uluslararası bir ün kazanan Marcuse, ABD ve Avrupa’daki yeni sol hareketin destekçisi ve savunucusu olmuştur. O, söz konusu eleştirinin ardından, estetik ve biyolojik değerlerin yüceltildiği bir toplum düzeni arayışına girmiştir. Geleceğin toplumuna ilişkin görüşleriyle özgürlükçü bir komünist olarak nitelenen Marcuse, özgür, güzel, aydınlık, cinsel içgüdülerin bastırılmadığı, herkesin yeteneğine göre özgürce çalıştığı, çalışmanın bir oyun haline getirildiği, devletin baskıcı görevine gerek duyulmayan bir toplum düzenini özlemiştir. Avrupa’ya geldiğinde önce Fransa’ya gitmiş ama oraya almamışlardı. Sonra Berlin’e gelmiş… ‘Kurumları yıkın’ dediği bir konuşmasından sonra ‘68 Hareketi’ Berlin’de başlamıştır… Alman kitlesel gençliğinin ’68 dönemindeki solculuğu Marksist olmaktan ziyade romantik bir karaktere sahipti. Bunun nedeni de Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin o tarihlerde Marksist Erfurt Programı yerine özgürlükçü sosyalizm ekseninde olan Godesberg Programını kabul etmiş olmasıydı.”

Türkiye’ye dönüş ve iş ortamı

“71’de ise belli bir darbe ve değişim dönemi yaşanıyordu. Bor ve türevleri üzerine eğitim almış biri olarak Bandırma’da çalıştığım sırada; her olayın belli bir ideolojik bakış açısıyla değerlendirildiğini saptadım. Türkiye’ye 1973’te döndüm. İşyerinde Yeni Ortam gazetesi okumamdan dolayı 1971 12 Mart’ının baskısını bana güzelce hissettirdiler… Alman ekolünden edindiğim fikri yapı da beni meşhur Sülfürük Asit Fabrikaları’ndaki direnişin parçası kıldı… Tabii bu durumda beni merkeze (Ankara’ya) yolladılar. 10 yıllık mecburi hizmetimi bir biçimde sürdürmeliydim ve Etibank merkezde çalışmaya başladım. Tabii ben neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmeye başladığım sırada, be kez 12 Eylül Darbesi geldi ve ideolojik bakışımın özellikle antimilitarist nüveleri oluşmaya başladı. 78’de DPT’de Ecevit’in planlama gruba üyesi çalışmaya başlamıştım… Dönemin, yani 80 öncesinin uzman grubunun 12 Eylül sonrasında Özal – Cunta işbirliği sonunda gönderilmesiyle, kovulmuş oldum… İstanbul’a gelmiş ve evlenmiştim artık. Paşabahçe’de işe başladım. 24 yıllık bir emeğim oldu. 2007’de de Şişe Cam’dan emekli oldum. Türkiye’de yaşadığım iş hayatım budur.”

Entelektüel dünyanın nimetleri…

“Entelektüel gelişmem felsefe ile ilgilenmemle oldu. 1960’ların sonunda Almanca kitap toplamaya ve okumaya başladım. Orada güçlü bir Marksist damar vardı(r). Aslında biliyorsunuzdur şöyle bir söylence de vardır: Marcuse oraya Amerikan solunun bir temsilcisi olarak geldi. Önce Paris’e gönderilmek istenmişti ama ideolojik düzey gelişmişliği nedeniyle Berlin’e gönderildi. Aslında ABD’den uçakla Paris’e gelirken De Gaulle Havalimanı’na iniş izni ver(il)meyince doğrudan Berlin’deki ABD hükümranlık bölgesine yöneltildi…

73’de İnönü ile Ecevit arasında koltuk değişimi oldu ve bu solun kendiliğindenci ilk hareketi olmuş oldu, bence. Kitleler bir biçimde olaylara katılmış oldu. Zaten biliyorsunuz 77’de Kıbrıs üzerinden bir iktidar olanağı yaratılmış oldu… Buradaki gelişmeler biliyorsunuz, solun DPT’deki varlığı ile gelişti… Doğaldır ki, ben çevremdeki düşünce dünyasının gelişimini anlatıyorum. Merkez değildik ama etkin bir düşünce dünyasına sahiptik…”

Kadıköy Düşünce Platformu

“Şişe Cam’da görev yaparken, Kadıköy yakasında oturup Topkapı’da çalışıyor olmam nedeniyle yolda epeyce vaktimiz yitiyordu. Henüz ikinci köprü yapılmamıştı. Topkapı’ya kadar şişen bir trafikte heder olurduk. Günde 3 saatimiz yollarda, servis içinde geçerdi. Bir gün, George Thompson’un bir kitabını okurken, çevreme anlatmaya başladım. İnsanlar koltuklardan uyanıp beni dinlemeye başladılar. İçeriğini sordular, kitabı anlatmaya başladım ve birkaç kişi üzerinden 1-2 kitabı haftada bir devirmeye başladık. ‘Felsefe Yolu’ olarak nitelediğimiz bu yol, platformun kuruluşunun yolu sayılabilir. 1993’de ikinci köprü açıldığında yolumuz kısalınca, kitap konularını yapamaz olduk ve bir yer üzerinden bunları sürdürmeyi kararlaştırdık. Cumartesi günleri toplanıp, kitap konuşmaya başladık. Beş arkadaşımızla bu işe başlamış olduk. Evlerde oturuyor ve tartışıyorduk… 94’de daha organize hale geldi ve öğleden sonraki 2 – 6 saatleri arasında buluşmalarımız başladı. Düzenli ve kesintisiz olarak…”

Ne konuşuruz, kiminle konuşuruz?

“Her türden felsefi konunun bilimsel temelde irdelenmesi biçiminde, sürüyor tartışmalarımız… Günlük konuşmalar halinde sürmüyor konularımız. Dikkat ettiğimiz bir konuda ne konuşup, ne konuşmayacağımız… ‘3 S’ konusunda konuşmayız. Spor, Siyaset ve Seks konuşmayız… Herkesin bu konularda özgün fikirleri oluyor ve bu konularda kördüğüme dönüşen tartışmalar çıkar diye, konuşmaz olduk. Seçtiğimiz konular; bütünlüklü olarak bilimsel konulardır; humaniter alanlarda daima bilen kişi konuşur. Diğerleri susar. Felsefeci Ludwig Wittgenstein’in, ‘Bilmiyorsanız, susun’ ilkesine uyduk… Rahmetli Uğur Mumcu’nun ‘Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz’ ilkesine koşut bir tutumdayız…

Şimdiye değin irdelediğimiz konuları şöylece sayabilirim:

Evrenin başlangıcı olan astronomiyle ilgili temel konular; (Kozmogoni) kozmoloji dahil. Kuantum fiziği, Ahlak felsefesi, Siyaset Bilimi (Politoloji), Dil bilim, Mantık, Doğanın Özü Fizik, Matematik (Tarihi ve Temelleri), Düşünme Biçimleri, Psikoloji, Sosyolojinin Teorik kimi Dallarındaki Gelişmeler, Antropoloji, Masalbilim, Mitoloji…”

Diyalektik yöntem ile…

“Kurallarımız ve konularımız kadar bir de yöntemimiz vardır önemli olan. Diyalektik düşüncenin her türlü düşünce formunda kullanılabilir olmasına özen gösterdik. Konularımız tamamı diyalektik olarak irdelenir… Tek temel kıstasımız diyalektik bakış açısıyla ele almaktır. Muhtemelen dünyada da tekiz. 5 yıldır bu yöntemi ısrarla kullanıyoruz…

Katılımcılarımızın her konuya yatkınlığı mümkün değil. Bilgi yoğun bir konferans yöntemi her zaman ve herkesi kapsayamayabiliyor. Bir yıl boyunca kimilerimiz dinleyici konumunda kalıyor… Toplamda 25 kişiyle toplantı yapıyoruz. Aslında farklı platformlarda farklı sunuş biçimlerini de denedik. Konferanslarımıza daha çok insan katılabilmiş oldu. Başka bir yöntemimiz de panel düzenlemektir. Omurgası olan grubumuzun etkinliğini sohbet formunda yapıyoruz.

Yaz toplantıları

Yılın her haftası toplanıldığını belirten Mustafa Özcan, konuklu toplantıları daha çok yaz aylarında yaptıklarını ve tam bir popülerlik kaygısı gütmeseler de daha çok insanın ilgisini çekebilecek bir form denemeye çalıştıklarını söylüyor… ‘Kadıköy Düşünce Platformu’ toplantılarının konuşmacı konuklar arasında Orhan Bursalı, Mehmet Altan, Algan Hacaloğlu, Nejat Bozkurt var.

Ne diyelim, Mustafa Özcan ve arkadaşlarını tebrik edelim. Diyalektik yöntemle bilimsel düşünce ürettikleri çalışmaları ve toplantıları duralım, izleyelim. Çünkü bilim temelli düşünce, insanlığın sahici ve temel ihtiyaçlarındandır…

Holistik Bir Oluşum Olarak KDP

Kadıköy Düşünce Platformu, KDP, çeşitli eğitim ve iletişim ortam ve biçimlerini kullanarak holistik düşünsel ve holistik bilimsel çalışmalar yapmak amacı ile birliktelik kuran gönüllülerin oluşturduğu entelektüel bir düşünce grubudur.  Birliktelikleri 1994’ten beri sürdürmekte olup bağımsız düşünce kimliğine sahip bir STK olma niteliğindedir. 

Bu kapsamda KDP holistik (bütünsel) yaklaşımla bilimsel zeminde Avrasya odaklı entelektüel bir merkez olma misyonu ile yola çıkmış olarak toplumu ilgilendiren evrensel ve yerel düzlemdeki bilimsel fikir ve düşüncenin üretim ve değişimini özgürce yapmaktadır.

Topluca ifade edilirse, KDP, günlük yaşamın bilim, kültür, politika, sanat, ekonomi, devlet ve yönetişim konularının sorunlarına disiplinler arası ve ötesi anlayış ile yaklaşarak holistik, bilimsel ve evrimselci bir vizyon doğrultusunda sorunlara çözüm arayışı çabası göstermekte olan sivil bir düşünce girişimidir.

KDP bu doğrultuda sesini çeyrek yüz yıldan bu yana bilim ve felsefenin bütünleşik ortaklığı olan holistik düşünsel tarz ile entelektüel kesimlerine etkin olarak duyurmaya çalışmış ve çalışmaktadır.

KDP’nin şimdiye dek gerek yüz yüze ve gerekse sanal olarak oluşturduğu iletişim ve eğitim ortamlarından eski ve yeni, faal ve gayri faal olan oluşuşum ve etkinliklerini başlıklar halinde şöylece sıralamak olanaklıdır:

Reel ortamda;

·  Önceleri başka mekanlarda, şimdilerde CST, Cumartesi Sohbet Toplantısı adı ile Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi (CKM) Performansbir Katı’nda her cumartesi günü yapılmakta olan seminerlerin tarihi 1994 yılına dek gitmektedir. KDP’nin ana etkinliği niteliğindeki bu söyleşiler başından bu yana dek toplam on ayrı yerde gerçekleşmiş olmakla birlikte özellikle Suadiye, Bostancı ve Caddebotan’daki üç mekân 1300’e yaklaşan toplantı sayısının büyük bölümüne ev sahipliliğini yapmıştır. Başlarda katılımcıların ortak söyleşilerinin ağır bastığı bir çerçevede sürmüş olmakla birlikte etkinlik son on yıldır ağırlıklı olarak katılımcı ortak söyleşisi yerine Mustafa Özcan tarafından aktarılan bir seminer (CST-MÖS) şekline dönüşmüştür. Öte yandan CST’lerin trimestri tarzında programlanmış bu seminerlerine on ve beş yıl süre ile katılmış olanlar için KDP’nin tarihinde üç defa olmak üzere 10. 20. ve 25. Yıl münasebetleriyle katılımcı diploması, sertifikası ve takdirnamesi verilme etkinlikleri düzenlenmiştir.              

·   Mevsim ve Özel Gün Panelleri, CST’lerin üç-dört aylık dönemli her trimestrisinde işlenen ve özel günlere özgü konuların iki saatlik bir oturumlar halinde konuşmacılar tarafından bir moderatör yönetiminde ele alındığı söz konusu paneller 2010 yılından beri gerçekleştirilmekte olan diğer bir yüz yüze etkinlik türüdür. Panel etkinliği ilgili sezon içinde CST trimestrisinde işlenen konu başlığı kapsamında uzmanlığı ve/veya akademik kariyeri olan konuşmacıların sunuşu ve KDP temsilcilerinin soruları kapsamında tartışmanın yapılması şeklinde yürütülmektedir.

·   2014 yılı ortasına dek sürdürülmüş olan KDP Perşembe Sohbet Toplantıları (PST’leri) ile 2011 yılından itibaren üç yılı aşkın süre ile her hafta perşembe günleri öğleden sonra serbest konulu ve katılımcı söyleşili yapılmış bu etkinliğin yeri Feneryolu Kameriye Çay Bahçesi idi.

·   Proje Olarak Grup Çalışmaları, duruma ve konularına göre oluşturulan grupların belirlenmiş bir konuya ilişkin ortak çalışma ve “beyin fırtınası” oturumları şeklindeki özgül bir sosyal etkinliktir. Az sıklıkta önceki yıllarda gerçekleştirilmiş olan bu tür etkinliklerde genel olarak belirlenmiş bir konuda grup katılımcıları tarafından yapılan soruşturma ve örnek-olay incelemesi ile sonuç alınacak sorunsallıklar ele alınarak almaşık çözümler bulunması amaçlamakta idi.

·   Yayımcılığını Ceren Kitabevi’nce üstlenilen 2017 yılında piyasaya çıkan Mustafa Özcan’ın Holistik Bilim adlı kitabı holistik bilim konusunu tüm yönlerini ele alan bir yapıt olarak CST-Müdavimleri’nce konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olma amacını gütmektedir. Buna rağmen konusunda monografik kitap olması yönü ile dünyada ilki olanı temsil ettiğinden holistik düşünceye, holizme ve holistik bilime ilgi duyanlar için yegane ve eşsiz bir kaynaktır.

Sanal ortamda;

·   Makaleler, KDP Blog’unda ve Dağarcık Türkiye Dergisi ile Ateşan Aybars’ın internet sitesinde yayınlanmakta olan deneme, inceleme ve bilgilendirme tarzı yazılardır. Belli bir adede ulaşması halinde kitap şeklinde yayım etkinliğine dönüştürülmesi planlanmaktadır.

·   KDP’nin eski ve yeni Blog’ları ve Sitesi Yazar Makaleleri, yazılara yönelik eleştiriler ve öteki tartışmalar için özgür bir tartışma ortamı sunan iletişim etkinliğidir. Oluşturulduğu 2011 Mart ayından bu yana 2019 Mayıs ayına kadar KDP (Google) Bloğu’nu ziyaret eden sayısı yaklaşık olarak 73 bindir. Sadece Türk dilinde olmasına rağmen ziyaretçilerin pek çok değişik ülke kaynaklı olması şayan-ı dikkat bir husustur. Bu doğrultuda oluşturulmuş olan KDP-Sanat, KDP-Kitap, KDP-Sözlük ve KDP-Holistic History halen güncel ve faaldir. Ayrıca org URL uzantısı ile oluşturulmuş olan KDP-sitesi tüm diğer KDP sanal ortamlarının mümkün olduğunca ortaklaştırılmasını sağlamayı amaçlamaktadır.  

·   2003te KDP’nin ilk sanal etkinlik ortamı mahiyeti oluşturulmuş olan KDP Yahoo İletişim Grubu (YİG) halen faal olmamakla birlikte açık olduğu yayımda olduğu on yıllık süre içinde katılımcılarına düşüncelerini istedikleri an denetlenmeden ifade edebilmeleri yönü ile sağladığı olanak bakımından hayli cömert olmuş bir ortam niteliğindeydi.

·   Öte yandan 2005’te açılarak iki yıldan fazla süre ile etkin olduktan sonra 2007’de kapanmış olan ilk KDP İnternet Sitesi faal olduğu dönemde pek çok proje, makale, haberleşme şeklinde etkinlikler gerçekleştirilmiştir.

·   KDP.Org sanal sitesinin ise 2017’den itibaren yeniden ama bu kez farklı bir formatla etkin bir sanal ortam olarak açılması ile KDP-Blog KDP-Sanat, KDP-Kitap, KDP-Sözlük ve KDP-Holistic-History şeklindeki tüm sanal ortamların ortaklaşmasını hedeflemiştir.

·   İnternet Sosyal Medyası olarak KDP’nin Facebook, Twitter, LinkedIn ve YouTube ortamlarında da temsil edilmekte olduğunu belirtmek gerekir.

Görüleceği gibi, KDP oluştuğu 1994 Mayısı’ndan bu yana geçen 25 yıllık süre içinde maddi bir karşılık aramaksızın özgür ve bağımsız olarak çeşitli tartışma, söyleşi, iletişim ve eğitim ortamı türlerinin aracılığı ile holistik düşünce ve holistik bilim konusunda Türkiye’deki entelektüel ortama yönelik çalışmalar yapmış ve yapmayı sürdürmektedir.

Sonuç olarak, KDP Topluluğu, idrak ettiği 25. Yılında başta bizatihi kendi CST- Müdavimlerinin aydınlanma ve erginleşme ortamı olmak üzere yerel ve küresel düzeydeki ilgili toplum kesimlerine bu doğrultuda sağladığı katkı ile onurlanmayı hak ettiğine inanmaktadır.