Yusuf Alataş
Elazığ Depremi, bütün Türkiye’yi bir kez daha “deprem gerçeği” ile sarstı. Ne zaman bir deprem olsa, birlik ve beraberlik mesajları verilir, yardım çağrıları yapılır, iktidarı ve muhalefeti ile toplumun her kesimi depremin yaralarının sarılması yönünde çaba gösterirler.
Tabii ki olması gereken de budur.
Ancak bu durumun, çarpık ve denetimsiz yapılaşmayı, deprem öncesi alınması gereken önlemleri tartışmaya engel olmaması gerekir. Tamam, birlik ve bütünlük içerisinde depremin yarattığı zararları gidermeye, yaraları sarmaya çalışalım, Ama bilelim ki yaşadığımız deprem ne bir ilktir ve ne de son olacaktır. Bunun bilincinde olarak, bu konudaki eksiklikleri, hataları, ihmalleri ve acilen alınması gereken tedbirleri de konuşmamız, tartışmamız lazım.
Fakat başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, bu ülkeyi yönetenler, “hayır konuşmayın, farklı şeyler söylemeyin” diyor. Çünkü “halkı infiale teşvik etmiş olursunuz” yani “suç işlemiş olursunuz” diyorlar.
- İçişleri Bakanı Soylu, sosyal medyada olumsuz/yanlış bilgi paylaşanlar hakkında takibat başlatacağını açıkladı.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışına çıkarken havaalanında “…Sosyal medyadan aldığımız insanı tahrik eden bazı mesajlar var ki onlar çok çok beter, berbat, ahlaksızca. Örneğin 20 yıldır bu hükümet depreme yönelik ne yapmış diyecek kadar…. Depremi durdurma şansınız var mı?…” şeklinde açıklama yaptı.
- RTÜK, “Dün akşam ülkemizi derinden sarsan Elazığ merkezli deprem sonrası bazı medya hizmet sağlayıcı kuruluşların toplumu provoke etme amaçlı ve yanlış yönlendirme amacı güden yayınları incelemeye alındı.
Yapılan inceleme sonucunda uzmanlar tarafından yazılan ve ilgili kuruluşlara ağır idari yaptırım öneren raporlar kurula sunuldu.”
Devlet büyüklerimiz bu açıklamaları yapar da (bağımsız) yargımız durur mu? Gaziantep C. Savcılığı’nın açtığı soruşturma sonucu iki kişinin gözaltına alındığı haberi medyada yer aldı.
Neyi, ne zaman ve nasıl konuşacağımız böylece zaptu rapt altına alındıktan sonra, deprem yaralarının sarılması konusundaki toplumsal dayanışmanın da sınırlarını çizen yine devlet büyüklerimiz oldu.
Bakan Soylu, “AFAD yönlendirme yapmadan kimse Elazığ ve Malatya’ya kendi başına bir şey göndermesin” buyuruyor. Elazığ Valisi, HDP’li Ergani Belediyesi’nin gönderdiği 2 kamyon yardım malzemesini geri gönderiyor.
Yani Türkiye’nin her tarafından gelecek yardımları koordine etmek ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmakla görevli AFAD ve İl Yöneticileri, yardım göndermeyin diyor ve gönderilen yardımları da iade ediyor.
Muhalefetin tutumuna da değinmek lazım. Muhalefet, Hükümetin yukarıdaki yaklaşımlarına “gün birlik ve beraberlik günüdür” diyerek, sessiz kalıyor.
İyi mi yapıyor?
Takdir sizin.