Ali Babacan bir umut olabilir mi?

Yusuf Alataş

Yeni bir siyasi parti kurma hazırlığında olduğu bilinen Ali Babacan’ın, ilk defa bir canlı yayına katılarak nasıl bir parti kurmak istedikleri ve temel ilkelerinin neler olduğuna ilişkin yaptığı açıklamalar, son günlerin en fazla tartışılan gündem maddelerinden biri oldu.

Bu konuda yapılan yorumlarda;

– Ali Babacan’ın AK Parti’nin kuruluşu sırasında söylenenlerden farklı bir şey söylemediği,

– Ülkede bunca sorun ve haksızlıklar yaşanırken sesini çıkarmayan, itiraz etmeyen birinin, söylediklerinin inandırıcı olamayacağı,

 – Türkiye’nin Ali Babacan üslubunda bir siyaset adamına ve onun kadrosunun izleyeceği çözüm odaklı bir siyasete hazır olmadığı,

– Gerektiğinde masaya yumruğunu vuracak lider kişilikte biri olmadığı,

Şeklinde görüşler ifade edilse de, iyimser yorumlar çoğunluktaydı. Örneğin, Hasan Cemal T24’deki yazısında, “…Babacan’ın …görüşleri, Türkiye’de bugün hiç olmayan bir çerçeveye, demokrasi, hukuk ve özgürlük çerçevesine oturuyor.
Türkiye’nin -Ali Babacan’ın deyişiyle- karanlık bir tünele girdiği bir dönemde, bu görüşler tünelin ucundaki ışık olabilir.” diyordu. Fehmi Koru’nun GAZETEOKU’daki yazısının başlığı da “Ali Babacan’ı ekranda izlerken karamsarlığımın yerini umudun aldığını hissettim…” şeklindeydi.

Babacan’ı ben de ekrandan dikkatle izledim. İfade ettiği görüşlere katılmamak mümkün değil. Özellikle iki cümlesi benim için özel bir öneme sahipti:

  • İnsan hakları oylamaya tabi tutulmaz, o hak tanınır. 
  • Ev sahibi İslamcılar, diğerleri kiracı mı?.. Kesinlikle böyle bir şey yok. Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun demokrasi değerlerini  baz alıyoruz.

Türkiye’de bu türden cümleleri politikacılardan duymayalı yıllar oldu.

Babacan, televizyondaki programdan birkaç gün önce katıldığım bir toplantıda da aynı görüşleri dile getirmişti. Toplantının konusu Türkiye’nin temel sorunları ve bu sorunların nasıl çözülebileceği idi. Tartışılan konular arasında “Kürt Sorunu” özel bir öneme sahipti. Çünkü Türkiye’nin, demokrasi; insan hakları ve özgürlükler; hukukun üstünlüğü; Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konularında içerisine girdiği krizin temelinde büyük ölçüde Kürt Sorunu yatmaktadır. Toplantıya katılanlar hemen her konudaki düşüncelerini herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın ifade ettiler. İki gün süren toplantıda, Ali Babacan da kuracakları partinin tartışılan konularla ilgili temel görüşlerini katılımcılarla tüm açıklığı ile paylaştı. Doğrusu ifade ettiği görüşlerinde oldukça samimi olduğu izlenimini edindim. Gelecekte ne olur, kurulacak parti başarıya ulaşır mı bilemem.

Tabii ister istemez Ali Babacan’ın AKP’nin kurucularından olduğu, çok uzun yıllar AKP Hükümetlerinde başbakan Yardımcılığı ve Bakanlık yaptığı, dolayısıyla bu güne kadar yaşananlar da O’nun da vebali ve sorumluluğu olduğu akla geliyor. Ama gerek toplantıda edindiğim izlenim ve gerekse televizyon programından vardığım sonuç Ali Babacan ve çalışma arkadaşlarının görüş ve düşüncelerinin geleceğe yönelik bir umut yarattığıdır.