Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre Ülkücü Hareket 18 bin 500 üye ile en güçlü aşırı sağcı akımlardan biri ve Yahudiler, Kürtler, Aleviler, Hristiyanlar ve diğer azınlık grupları için “tehlike” teşkil ediyor.
Almanya’da aşırı sağ, ırkçılık, milliyetçilik ve Yahudi düşmanlığına ilişkin çok sayıda araştırma bulunmasına rağmen, bunların göçmen kökenlilerdeki durumuna dair çalışmaların az olduğu dikkat çekiyor. Son yıllarda göçmen kökenli gruplarda da kendine has bir aşırı sağcılık, milliyetçilik, ırkçılık, ayrımcılık ve Yahudi düşmanlığı olup olmadığı yönündeki tartışma ve araştırmaların arttığı görülüyor.
Türkiye kökenli göçmenler arasında aşırı sağcı ve antisemitik akımların varlığı ve bunların örgütlenmeleri son dönemde Almanya’da sıkça gündemde. Söz konusu grupların başında da ülkücüler geliyor. Sonuçları 27 Nisan’da açıklanan ve bir kitapçıkta da toplanan yeni bir araştırmada Ülkücü Hareket’in, ortaya çıkışı, gelişimi, ideolojisi, sembolleri, Almanya’daki örgütlenmeleri, tehlikesi ve genç kuşak göçmen kökenliler üzerindeki etkisi incelenip, değerlendiriliyor.
Amerikan Yahudi Komitesi (AJC) Berlin Direktörlüğünün Köln Uluslararası Yüksek Okulu öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Bozay’a yaptırdığı araştırmada, ülkücüler, yaklaşık 18 bin 500 üye ile Almanya’daki en güçlü aşırı sağcı akımlardan biri olarak nitelendiriliyor. Araştırmada, ülkücü ideolojinin “Yahudi düşmanlığı, ırkçılık ve azınlıklara duyulan nefret temelinde şekillendiği” kaydedilirken, Yahudiler, Kürtler, Aleviler, Hristiyanlar ve diğer azınlık grupları için de tehlike teşkil ettiği belirtiliyor.
Fransa’daki yasak belirleyici oldu
Araştırmayı yaptıran Amerikan Yahudi Komitesi adlı sivil toplum kuruluşunun Berlin Direktörü Dr. Remko Leemhuis, bu konuda bir araştırma yapılması ve sonuçlarının bir kitaptıkça toplanmasında kendileri için belirleyici olanın, ülkücülerin Fransa’da yasaklanması ile geçen sene Alman Hristiyan Birlik (CDU ve CSU) partileri, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller’in, Ülkücülerle kararlı biçimde mücadeleyi amaçlayan önergeleri olduğunu belirtiyor.
DW Türkçe’ye konuşan Leemhuis, “Araştırma, ülkücülerin toplumsal ortak yaşam için ne kadar büyük bir tehlike teşkil ettiğini ortaya koydu” diye yorumluyor. “Yahudiler, Kürtler, Aleviler ve diğer azınlıklar bu antisemitik ve ırkçı ideoloji taraftarlarının tehdidi altında. Araştırmada da sıralanan, hem Türkiye hem de Almanya’da şiddetten cinayete varan ülkücü saldırılar, ne kadar büyük bir şiddet eğilimi bulunduğunu açık ve net biçimde ortaya koyuyor” diyor. Leemhuis, araştırmanın sonuçlarının ülkücüler konusunda iç ve dış politikada değişiklik yaratmasını umduklarını da sözlerine ekliyor.
Ülkücü ideoloji ve düşüncenin temeli
Araştırma, ülkücü ideoloji ve düşüncenin temelinde ırkçılık, seksizm, homofobi, Yahudi düşmanlığı, otoriterizm, lider kültü ve şiddet kullanmanın kabulünün yattığını savunuyor. Bozkurt sembolünden üç hilale, Turancılıktan ülkücü yeminine hareketin karakteristik pek çok özelliği sıralanıp açıklanıyor. Bu bağlamda Alman aşırı sağcılarla benzer veya ayrılan taraflarına da değiniliyor.
Araştırmayı yürüten ve Alman aşırı sağcılığı konusunda da çalışmaları bulunan Prof. Dr. Kemal Bozay’a göre, Türk ve Alman aşırı sağcılığı arasında pek çok paralellik var. Bozay düşman sayılan gruplar ve örnek aldıkları motifler farklı olsa da her iki grubun çekirdeğindeki ideolojik temelin aynı olduğunu belirtiyor. DW Türkçe’ye konuşan Bozay, “Ayrıştıkları en önemli nokta ise dini koydukları yer” diyor. “Alman aşırı sağcılar Yahudi temelleri nedeniyle Hristiyanlığı reddederken, Türk aşırı sağcılar, İslamı, Türk-İslam sentezi çerçevesinde öne çıkarıyor, vurguluyor” diye konuşuyor.
Prof. Dr. Bozay, ülkücülerin ve Almanya’daki farklı örgüt ve derneklerinin yasaklanmasının gözden geçirilmesini ve yasal düzenlemelerin bunu mümkün kılması halinde yasağın uygulanmasını da talep ediyor.
Almanya’da halihazırda örgütlü olan en büyük ülkücü yapılanmaların başında 170 dernek ile Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (ADÜTDF/Türk Federasyon) geliyor. Almanya istihbarat raporlarında ADÜTDF MHP’nin dış yapılanması olarak niteleniyor ve “MHP’den gelen emir ve ona sadakat ile yönetildiği” ifadesi yer alıyor. Onu 20 derneği ile Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri Birliği (ATIB) izliyor. Almanya’daki diğer bir örgütlenme olarak da Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) Avrupa örgütlenmesi olarak nitelenen, eski adıyla Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu (ANF) yeni adıyla Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birliği (ATB) izliyor.
Genç kuşaklara dijital kanallarla ulaşıyorlar
Almanya’daki Türkiye kökenlilerin çoğu yaklaşık 60 yıldır Almanya’da yaşasa da Türkiye ile bağlarının hala güçlü olduğu dikkat çekiyor. Amadeu Antonio Vakfı’nın 2019 yılında yaptığı bir araştırması, “milliyetçi Türk medyasının propagandası kadar soyal medya ve dijital kanallar üzerinden özellikle gençlere tesir edildiği” tespitinde bulunduğunu açıklamıştı. O araştırmada, “Türk devleti ile aşırı sağcı ve İslamcı gruplar başta gelmek üzere sosyal medya ve dijital platformlar, farklı siyasi oluşumların Türkiye dışında da siyasi olarak tesirine imkan vermektedir” ifadesi yer aldı.
Dün açıklanan çalışmada da aşırı sağcı oluşumların, günlük yaşamlarında farklı kimlik veya aidiyet sorusuyla karşı karşıya kalan Türkiye kökenli gençlere tesir ettikleri, onların yaşadığı kimlik sorunlarının “MHP’liler tarafından kötüye kullanıldığı ve gençlerin kendi aralarında birbirilerine karşı kışkırtılıp, nefret beslemeye yönlendirildikleri” belirtiliyor. Araştırmayı yürüten Prof. Bozay, bu durumun Recep Tayyip Erdoğan hükümeti iktidarı döneminde devlet çizgisi olduğunu, bu sayede aşırı sağcı Türk oluşumların ve ağların Almanya’nın pek çok kentinde kendine yeni taraftarlar kazandığını tespit ettiklerini savunuyor.
Almanya’da iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), son raporunda, ülkücü yapılanmalar dışında Almanya’da 2 bin 800 kadar da mevcut derneklere üye olmayan, internet üzerinden iletişim halinde bulunan, ideolojik açıdan Ülkücü ancak örgütsüz bir grubun daha bulunduğunu belirtiyor. Bu grubun internet üzerinden Turancılık ideolojisi ve üstün Türk ırkı propagandası yaydığı, başta Kürtler, Ermeniler, Yunanlar, Yahudiler ve ABD’liler gelmek üzere kendilerine düşman gruplar da tanımladığı belirtiliyor.
Alman istihbaratı, ayrıca zaman zaman ülkücü spor kulüpleri veya rockçı grupların da kurulduğunu ancak şimdiye kadar bunların ömrünün kısa olduğunu kaydediyor.
Uzmanlardan uyarı ve talep
Ülkücülerle ilgili çalışmayı yapan Prof. Dr. Kemal Bozay, MHP’nin dolayısıyla da ülkücülerin Türkiye’de hükümet ortağı olduğunu ve şimdiki hükümet üzerindeki etkisini belirterek, “Bütün Almanya çapında Türk hükümetinin Almanya’da artan tesirinin nasıl sonlandırılabileceği veya sınırlandırılabileceğine dair genel bir tartışma yürütülmeli” diyor. Sosyolog Bozay, ayrıca ülkücülerin kazanmaya çalıştığı Türkiye kökenli gençlere yönelik tedbir amaçlı yoğun projelerin yürütülmesini de talep ediyor.
Ülkücülerle ilgili araştırmayı yaptıran AJC Berlin Direktörü Dr. Remko Leemhuis de “Böylesine Yahudi düşmanı bir hareket olan ülkücülerin Almanya’da nasıl olup da bu kadar rahat faaliyet yürüttüğü anlaşılmaz” diye eleştiriyor. “Politikacılar tehlikeyi affedilemeyecek şekilde olduğundan daha az sandı” diye tepki gösteriyor ve Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), Hristiyan Sosyal Birlik (CSU), Hür Demokrat Parti (FDP), Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller’in Kasım 2020’de talep ettikleri yasaklama kararının bir an önce verilmesi gerektiğini savunuyor.
AJC’nin yaptırdığı ve detayları 50 sayfada toplanan kitapçık ücretsiz ve dijital dosya olarak da indirilmesi mümkün.
Kaynak: DW Türkçe