Meltem Yıldırım
“Güzinim, sensiz hiçbir şeyin tadı yok, tatsızlıkların bile…”
“Sensiz her şey renksiz…”
Ferit Edgü’nün önsözü ile çıkan 1952-1973 Güzin Dino-Abidin Dino Mektupları kitabındaki Abidin Dino mektuplarından birinde geçiyor bu satırlar.
Ferit Edgü’nün şu tespiti ile başlamak gerekiyor belki de “Abidin, büyük dostu Nazım gibi ‘çok kadınlı’ aşkların adamı değildi. Nazım, belki de kimi ‘aşıklar’ gibi, aşka aşıktı. Abidin için ise, aşk Güzin demekti. Okuyacağınız mektuplar bunun kanıtı…”
Güzin Dino…
103 yaşında 2013′ te Paris’te gözlerini en uzun uykusuna yumarken dahi, kendisine ve bildiğimiz hayata yirmi yıl önce veda eden eşi Abidin Dino’ya aşık, görkemini kendinden sadeliğinden alan bambaşka bir kadın…
Nazım’ın o herkesçe bilinen dizesinin muhatabı “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye seslendiği eşi ressam Abidin Dino, mutluluğun resmini yaptı mı bilmiyoruz ama mutluluğu iliklerine kadar yaşadığını söylüyor. Ve Güzin Dino da 2013’te verdiği son röportajında onu doğruluyor: “Çok mutlu olduk biz, çok mutlu yaşadık” diyor.
Güzin Dino…
Başarılı bir akademisyen, usta bir dilbilimci, sanat ve edebiyatın çok özel isimlerine dair anılarıyla çarpıcı bir yazar, usta bir çevirmen.
Birçok kadın var, hayatta spesifik ilgi, yetenek ve başarı alanları olduğu halde kendilerinden daha çok tanınan eşlerinin gölgesinde kalmış isimleri. Bazılarını ise hiç tanımamış, bilmemişiz. Farklı sebepler rol oynamış bu bilinmeyen güçlü kadınlar hikayelerinde. Kimisi egosu şişkin ve takdir bilmeyen bir eşin kurbanı olmuş, bazısı her kulağa uymayan avazı, kendi rengindeki aykırılığı yüzünden kadraj dışında tutulmuş, bazısı kendini bilerek ve isteyerek meraklı bakışların önünde durmaktan alıkoymuş… Bazısının adı eşinin kendisine yazdığı bir şarkı veya şiirle dünyanın gündemine oturmuş ama ismi ve cismi dışında hakkıyla bilinip duyulmamış…
Ama Güzin Dino böyle değil.
Kendini adını kendi başarı dinamikleri ile oluşturmuş, küçük ayakları üzerinde sağlamca durmuş, dünyanın gözlerinin içine, gözünü kırpmadan bakabilmiş kadınlardan o. “Abidin Dino’nun eşi” olmak onu tanımlayan tek şey olmamış asla.
1913 yılında İstanbul’da doğan Güzin Dikel, Kenanpaşazade Sait Bey’in torunu Osmanlı Bankası Resmî İşler Müdürü Asım Bey’in ve Ferdiye Hanım’ın kızıdır. Notre Dame de Sion’dan mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi Bölümünü bitirir.1942’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Roman Filolojisi Bölümü’nde, Karşılaştırmalı Edebiyat’ın kurucuları Leo Spitzer ve Eric Auerbach’ın asistanlığını yapar.
On parmağında on marifet bir kadın olarak Güzin Dikel bu yıllarda bu iki profesöre asistanlık yapmasının dışında hem karşılaştırmalı edebiyat çalışmaları hem çeviri yapmakta, bir yandan da amatör aktrist olarak tiyatro ile ilgilenmekte, oyunculuk yapmaktadır.
Abidin Dino ile tanışmaları, onun bu her yere yetiştiği yüksek tempolu sürece denk gelmektedir. Güzin Dikel’e görür görmez aşık olan Abidin Dino, onu ilgi alanlarından biri ile muzipçe kuşatarak hayatına sızmaya çalışacaktır.
Kerem Saltuk ile söyleşisinde, Güzin Dino, Abidin Dino ile tanışma hikayelerini şöyle anlatıyor:
“O zamanlar tiyatroya meraklıydım. Asistandım. O aralar tanıştık Abidin Dino ile. Bizim apartmanda üst katta Nişantaşı’nda. Ablasında oturuyordu. Ve hiç unutmam, tanıştığımız ilk gün Abidin’le konuşuyoruz. ‘Ne yapıyorsunuz?’ dedi bana, ‘Profesör Auerbach’ın’ın asistanıyım ama aslında ben bir aktristim.’ dedim. Bir ilgilendi Abidin…Oynamak istediğim Moliere piyesini dokuz farklı versiyonla oynayan bir Fransız aktörü tanıdığından bahsedince bu sefer ben Abidin’e hayran kaldım. Öyle başladı Abidin ile diyaloğumuz…
Yıllar sonra evlendik, buraya(Fransa’ya) geldik. Kaç senesiydi, yetmişler falan… Aklıma geldi konuyu açtım Molieré ve dokuz mizansenli aktör. ‘Ne dokuzu, ben mi görmüşüm?’ diyor. ‘E sen söyledin!’ dedim. ‘Canım atmışım orada seni kandırmak için’ diyince ben bir kızdım, kavga ettim. ‘Neden?’ dedim, ‘Neden icap etti? ‘İşte sık sık görüşebilmemiz için…’ dedi bana.”
Abidin Dino da tanıştıkları dönemde birçok farklı çalışmayı bir arada yürütmektedir. 1941’de arkadaşlarıyla Yeniler Grubunu oluşturur, aynı zamanda Türkiye Komünist Partisi’ne üye olan Dino, aynı yıl Yeniler Gurubu’nun balıkçıları konu alan ilk sergisini açtığı dönemde “komünist” olduğu gerekçesi ile önce Çorum’a daha sonra da Adana’ya sürgün edilir.
Artık aynı şehirde bulunamama durumları söz konusudur. Hayatı resim ve renkler üzerine kurulu Abidin Dino’ya, hislerini “Sensiz her şey renksiz” diye tanımlatan bir şeydir ayrılık. Güzin’e hasretini ve yaşamın onsuz akışını yıllar sonra dahi böyle tanımlayacaktır.
1943’te, Adana’da evlenirler.
Adana yılları, Abidin-Güzin Dino çifti için hem ilginç bir döngüyü hem de farklı bir yaşam eşiğini ifade etmektedir.
Abidin Dino, ismini aldığı Adana eski valilerinden Abidin Paşa’nın torunu olarak şehirde kriminal bir sürgündür!
Abidin Dino “…polis tarafından bir zamanlar büyükbabamın yönetiminde olan topraklarda ikamete zorlanmıştım. Doğrusu çok hoş bir durumdu bu…” diye tanımlasa da o günleri, Güzin Dino açısından şimdiye kadar görüp yaşamadığı, şartları başkalarının belirlediği, gözlerin üzerinde olduğu zorlu şartlar söz konusudur. Güzin Dino bugünlerden ve Yeni İstasyon civarında olan ilk evlerinden bahsederken bölgenin ıssız olduğunu belirtiyor ve komünizm karşıtı olduğunu söyleyenler(!) tarafından taşlandığını anlatıyor. Bu olaydan sonra, dedesinin adının verildiği “Abidin Paşa” Caddesi üzerinde bulunan bir manifaturacının üst katındaki bir eve taşınmak zorunda kalıyorlar.
Adana’ya yerleşen Güzin Dino için de şimdiye kadar görmediği maddi-manevi baskı, zorluk ve sıkıntı dönemi başlamıştır. Bu dönemde Adana Kız Lisesi olan Rüştiye Mektebi’nde öğretmenlik yapacaktır. Abidin Dino ise Adana’ya ‘ikamete memur’ olarak gönderilmiştir ve Adana’da geçimini sağlamak için Türk Sözü adlı yerel bir gazetede çalışır. Her şeye rağmen biri akademisyen diğeri sanatçı olan bu iki insan, Adana günlerini ve sürgünü alabildiğine üreterek, kendileri gibi üreten ve umutlu insanlarla bir arada bulunarak geçirirler. Yaşar Kemal, Abidin Dino vesilesi ile bugünlerde hayatlarına katılan genç bir yazardır. Yine Orhan Kemal o günlerde Bursa Cezaevi’nden çıkıp Adana’ya gelir, bu dört başı mamur gruba dahil olur.
Güzin Dino 1946 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fransız Filolojisi Bölümü’nün açtığı sınavı kazanır. Bu sırada Abidin Dino ciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle muaf olmasına rağmen askere alınmıştır ve Kayseri’dedir. Askerliğini bitirdikten sonra Güzin Dino’nun yanına Ankara’ya gider ve çift için Ankara günleri başlar. Ankara günleri Adana günlerine nazaran daha sıkıntılı geçer zira Abidin Dino mutlak surette emniyetin göz hapsindedir ve ciddi sağlık sorunları ile boğuşmaktadır.
Bu dönemde “Komünizmle Mücadele Dernekleri”nin yaygınlaşmıştır ve aydınlar bir sürek avı ile karşı karşıyadır. Abidin Dino tekraren gözaltına alınıp bırakılmaktadır. Yakın arkadaşı Sabahattin Ali’nin bu süreçte karanlık ellerce öldürülmesi Abidin Dino’yu derinden sarsar ve gençliğinde bulunduğu Fransa’ya yerleşme kararı alır. Kısa süreli ayrıldıklarında Güzin Dino Ankara’da kalmış ve eşine açılan davalar, yöneltilen ithamlarla fazlaca yıpratılmıştır.
1954 yılında, eşi Güzin Dino da temelli olarak Paris’e gider. Paris’te akademik kariyerine neredeyse sıfırdan başlar. Yeniden doktoraya başlamıştır ve INALCO’da (Institut National des Langues et Civilisation Orientales) Türk Dili ve Edebiyatı derslerini vermek üzere sözleşmeli öğretim üyeliğine atanmasını sağlayacak, çetin olduğu kadar başarılı bir akademik kariyer süreci söz konusudur. Alanında bir zirve niteliği taşıyan “Türk Romanının Doğuşu” konulu doktora tezini bu dönemde hazırlar ve öğretim üyeliği görevini 1979 yılına kadar sürdürür. Bir yandan da Mahmut Makal, Yaşar Kemal, Oktay Rıfat ve Nazım Hikmet gibi önemli yazar ve şairlerin eserlerini Fransızca’ya çeviren Güzin Dino, dergilere Türk edebiyatıyla ilgili makaleler yazmasının yanı sıra pek çok ansiklopedi için de aynı konuyla ilgili maddeleri hazırlar.
Güzin Dino, akademik çalışma ekseninin dışında başarılı bir anı yazarıdır. Onun anı yazılarını değerli kılan, anılarına konu olan öznelerin çarpıcı profiller olmasının yanı sıra kullandığı sıra dışı dildir. Sade ve çarpıcı dili Güzin Dino anlatıcılığı kavramını oluşturmuştur. Hepsi ile yakın dostluk kurduğu sanat ve edebiyatın dev isimlerine dair anılarında, sıra dışı bir kadının bakış açısına dair izlerini görmek de mümkündür. Anı kitapları Nazım Hikmet’li Yıllar, Picasso’lu Yıllar, Aragon’lu Yıllar, Avni Arbaş’lı Yıllar, Yves Montand’lı Yıllar, Çetin Altan’lı Yıllar, Yaşar Kemal’li Yıllar, Orhan Veli’li Yıllar’dır.
“Gel Zaman Git Zaman” diğer adıyla “Abidin Dino’lu Yıllar” ise 1991’de basılan, eşine dair anılarından oluşan eseri.
Bir de…
Bir de bitmeyen mektupları var.
Abidin Dino öldükten sonra dahi, ona aşkla, dostlukla, yoldaşlıkla, ama en çok da korkunç bir hasretle yazmaya devam ettiği…
Evliliğin aşkı öldürüp öldürmediği düşünülürken, ölümün bitirmeye yetmediği bir aşkın kadın kahramanının, küçük ayaklı dev kadınının anısına saygıyla.